Yeni bir partinin kurulmasının ilk anlamı, mevcut partilerin, ister iktidarda olanlar olsun ister muhalefette olanlar olsun, hiç birisini yeterli görmeyip siyasi bir boşluğun yada halk nezdinde bir ihtiyacın olduğuna inanmanın gerekliliği olarak görülebilir.

18 yıllık bir iktidar partisinden kopanların “lider ve karargâhında” ağılıklı olarak yer aldıkları yeni bir partinin kurulmasının sebebi ise oldukça karmaşık iddaların gölgesini üzerinde taşır.

Türk siyasi tarihinde iktidar olmuş merkez ve sağ kitle partilerinin içinden bölünmesi her zaman iktidarı kaybetmeleri ile sonuçlanmıştır.
Gül’ün koordinatörlüğünde, Ali Babacanın kurduğu partide eğer “sağ selamet” seçim sathı mahalline ulaşabilirse AKP iktidarını sonlandıracak ve Erdoğan dönemi bitecektir.
Kimse henüz yüksek sesle söylemesede bu gerçeği “Millet İttifakını” temsil eden muhalefet cephesi başta olmak üzere Gül ve Ali Babacan dahil AKP çevreleride çok iyi tahmin etmekte ve bilmektedirler.

Bu sebeble DEVA adı verilen partiyi bekleyen iki akibet vardır.
Birincisi AKP iktidarını sonlandırmak ve Gül’ü Cumhurbaşkanı, Ali Babacanı başbakan yaparak iktidar olmak ihtimali.
İkinciside henüz seçime ulaşmadan ciddi iktidar baskısı ve soruşturmaları ile dağılarak, henüz dizlerinin üzerinde duramadan siyasi hayatının başlamadan bitmesidir.

Ortası yok.
CHP, İYİ PARTİ ittifakı elbet DEVA partisinin kurulmasına hem sevinecekler hemde demokrasi (!) adına destekleyeceklerdir.
Çünkü AKP’yi kesin olarak bölecek ve “Cumhur İttifakını” yüzde 50’nin altına itecektir.

Tabi eğer işler tahmin edildiği ve beklendiği gibi iyi giderse.

BABACAN, parti kuracağını fısıltıyla yaydığı ilk günden beri iki temel iddasını sürekli dillendirmektedir.
Birincisi “Türkiye, Erdoğanın tek adam yönetiminde BATI tarafından dışlandı ve yalnızlaştırıldı.”
İkincisi de “Uluslararası finans çevreleri artık Erdoğan- Damat ikilisinin siyaset ve para yönetimine güvenmiyor, bana ve ekonomi ekibime güveniyor.

Diğer söylemleri ise bilinen ve klasik sözler. Hukuk, adalet, demokrasi, özgürlükler, eşitsizlikler ve evrensel değerler.
Ve bozulan adalet terazisinin sebeb olduğu mağduriyetleri önleme sözleri.
Bu son vaatlerinin benzerini yapmayan ve iktidar olursa yapacağına söz vermeyen ve de söylemeyen herhangi bir muhalefet partisini gören duyan var mı ?

Fark nerede o zaman ?

-Para bulma, getirme ihtimali ve sözü !..
-Ve de AKP’yi bölme garantisi.

DEVA Partisini farklı kılacak olan başka bir sebeb ve gerekçe sizce var mı?
Liyakat ve iş bilirlik derseniz bu iddalar ne kadar doğru ve gerçekçi olur.?

AKP-CEMAAT ittifakında, ABD ve AB’ın tam desteğinin olduğu, Erdoğanla birlikte oldukları iktidar yıllarında “liyakat ve iş bilirlik” sıfatı bu arkadaşlar için ne kadar kabul edilebilir, inandırıcı ve de gerçekçidir ?

Milletin bir arayış içinde olduğu, millet çoğunluğunun iktidar ve muhalefete kerhen destek verdiği ve geleceğe karamsar baktığı siyasi çevrelerde ve halkımızda yaygın olan bir kanaat.

Peki, “Siyasal İslamcı” kimliği ile Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Dış İşleri bakanlığı yapan Gül’e ve Başbakan Yardımcılığı ve Ekonomiden sorumlu bakanlığı yıllarca yürütmüş, “Siyasal İslamcı” Babacan’a yeniden başvurmak, onlardan ve bağlı kadrolarından ümitvar olmak gerçekten doğru bir çare mi?

Türkiye’yi hedefine koyan BATI’nın tehdit ve tuzaklarından kurtulmanın çaresi, “BATI bana, bize güvenir, para işlerini biz gelirsek düzeltiriz” iddasında olanların ipine sarılmak, başımızda ki belalardan kurtulmanın doğru bir yolu mudur?

Buna mı inanalım?

Muhalefet cephesinin ( Sermaye, dışlanan bürokrasi, siyaset esnafı, partiler ve çare arayan kahır ekseriyette ki halk ), Erdoğan’dan ve AKP den kurtulmanın çaresi olarak; 2002 ‘de olduğu gibi, yine aynı BATI’nın AKP’yi işaretine kanarak düşülen tuzağa; bu sefer de AKP’den ayrılıp tribünde dinlendirilen, mayası aynı takımın oyuncularının kurucu olduğu DEVA Partisinin ipine sarılarak, benzer tuzağa yeniden düşmek olmaz mı?

Kaldı ki “BATI’nın” bu sefer ki tuzakta ki hedefi, 2002 AKP iktidarından beklediğinden hem farklı hemde daha tehlikeli.
BATIN’nın, 2002 de AKP iktidarından beklediği BOP projesi kapsamında TÜRKİYE’yi dönüştürmek ve üniter devletin kurumsal yapılarını zayıflatmak ve dağıtmak idi.
Bu bir ölçüde başarıldı.
Şimdi yeni dönemde beklenen ise Türkiyenin “dış tehdit ve baskılar” ile desteklenen bir iç çatışma ve bölünme sürecinin bir siyasi kaosla başlatılması.

Şu açık gerçeği artık, davası “vatan ve millet” olan herkesin anlaması, görmesi ve bilmesi gerekmiyor mu?

ABD, AB yani “BATI ODAKLI KÜRESEL MERKEZ” 1991 yılında itibaren SSCB’nin dağılması sonrasında, Türkiye ile müttefik olma ve sınırlarının korunması gerektiği stratejisini değiştirdi.
Artık bu merkezin TÜRKİYE üzerinde yeni hedefleri ve planları var.

BATI’nın gündeminde; ERMENİLER, KENDİLERİNE YANDAŞ VE İŞBİRLİĞİ İÇİNDEKİ OLDUKLARI KÜRTÇÜLER VE RUMLAR İÇİN ÖNCELİKLİ TALEPLERİ VAR.
Hemde bu taleplerini gizlemedikleri gibi ısrarcı olduklarını ve asla vazgeçmeyeceklerini de her fırsatta duruş, talep ve sözleri ile açık açık ortaya koyuyorlar.
RUSYA ile de bu taleplerinin gerçekleşmesi için zımmi bir anlaşma içinde olduklarının işaretleri her geçen gün daha da netleşmekte.

BATI’nın, TÜRKİYE’nin huzur ve istikrarını korumak için, TÜRKİYE’de hukukun üstünlüğü ve tarafsız adaletin tesisi için,
millet ve vatan bütünlüğümüzün korunması için, evrensel ilkelerin (!) TÜRKİYE’de yerleşmesi için, siyasi ve finansal destek yapacağına inanan hala varsa, gafletin ve ihanetin tanımını yeniden yapmak lazım.

Ali Babaca’nın, küresel sermayenin kendisine güvenerek, “ekonomik” refahımız için bulacağına inandırılan “para” ne karşılığında Türkiye’ye verilecektir sorusunun cevabı nedir?

ABD ve BATI’nın; RUMLARIN, ERMENİLERİN, KÜRTÇÜ MÜTTEFİKLERİNİN siyasi taleplerine verdikleri destekten vazgeçerek, Türkiye’den hiçbir siyasi talepte bulunmaksızın “para ve siyasi” destek verecekleri kabulü yada iddası, “BATI” ile bozulan ilişkilerin düzeltilebileceği kabulü, hangi deliller ve işaretler ile inandırıcı olabilir ?

GELECEK Partisi ve DEVA Partisi , AKP’nin “matruşkalarıdır”.

Siyasi İslamcıların farklı yüzleridir.

Ne yazıktır ki birinden kurtulmanın çaresi olarak bir diğeri yada benzeri önümüze konuyor.

Hepsinden birden kurtulmanın yolu yokmuş gibi !..

Elbette var.
Ve bu yolu Türk Milliyetçilerinin öncülüğünde milletimiz görecek ve bulacaktır.

En ufak bir şüphem ve tereddütüm yok !..
Sizlerinde olmasın !..

“Hayra” hizmet edeceğine asla inanmadığım hiçbir siyasi hareket için bugüne kadar laf olsun diye “hayırlı olsun” demedim.
Kimse de kusuruma bakmasın.
“Demokrasi” tiyatrosu adına son kurulan partiye de “hayırlı olsun” demiyorum.

Şimdi kalkıp karşı oluşumu - AKP’nin bölünüp dağılmasından rahatsız mısın?- gibi saçma ve işaret ettiğim konunun özünden uzak suçlama basitliğine kimse düşmesin.

Ben AKP’nin, “doğurduğunun” da karşısındayım.
Anasına inanmadım ki “danasına” güveneyim !..