O zaman akıllara şu soru mu gelir, seçimlerde sırf seçilsin diye bir çok aday neden bu rakamın onlarca misli parayı şuna-buna dağıtır?

En büyük başkan bizim başkan!
Kimi seçeceğiz, neye göre seçeceğiz, başkanımız nasıl biri olmalı?

Belediye Başkanı maaşları kıdem ve çalışılan kuruma göre değişiklik gösteriyor. Mesela nüfusu 1 milyon kadar olan illerde; 88 000 TL civarında iken nüfusu 2 milyon kadar olan illerde; 91 000 TL civarında seyrediyor. Nüfusu 2 milyonun üzerinde olan illerde ise; 96 000 civarında olup, en yüksek belediye başkanı maaşları; 128 810 TL olarak açıklanıyor.

Şimdi bu minvalde en yüksek rakamdan başlarsak bir başkanın aylığı 128 810 tl ise bunu 12 ay le çarptığımızda =1.545.720 ediyor ve bu oranı 5 yıl ile çarptığımızda 7.728.600 rakamı çıkıyor. Hesap bu.

O zaman akıllara şu soru mu gelir, seçimlerde sırf seçilsin diye bir çok aday neden bu rakamın onlarca misli parayı şuna-buna dağıtır? Aradaki fark ne olaki, nasıl kapatılacak ki (!) sorusunun yanıtını düşünmenize bırakıyor meseleye dönmek istiyorum.

Önümüz seçim. Yine ittifak arayışları, bilmem kaçlı masalar veya ne idüğü bilinen ufak-tefek partiler ile seçim ortaklığı filan. Olsun. Ama en azından ahlak kuralları içinde geçecek bir seçim olsun. Yani bir önceki milletvekilliği seçim propagandalarının yerel seçime yansımaması temennisindedir bu halk, kesin! Siyasi ahlaka yakışmayacak sokak söylemleri, iftiralar ve küfürbaz dillerden bu halk çok muzdarip. Umarım bu seçimde aynı dil kullanılmaz ve halkın tercihi tecelli eder. Geçiyoruz bu faslı.

Belediye başkanı necidir, ne yapar, kısaca görevi nedir diye yanıtlayacak olursak; halkının mutluluğu, sağlığı ve huzuru ayrıca kültürel, sportif ve sanatsal aktıvitelerin yapılması ve geliştirilmesi için gerekli olan tüm önlemleri almak diye tanımlayabiliriz. Hepsi bu mu, değil tabi.

Şimdi gelelim asıl meseleye. İktidara ve ana muhalefet partisine oy verecek olan kesimler nasıl olsa belli, bu doğrudur. Ancak burda aslolan oy vermeyecek olanları nasıl ikna etmeli! Mesela partiler birbirinin çevresinden nasıl oy devşiririm ve nasıl bir argüman kullanırım da bu kez hiç umulmayan yerlerde bayrağımı dalgalandırırım diye kafa yormalı mıdır? Ve var olanı korumak yerine daha ileriye ve daha güçlü bir yapıya nasıl taşırım diye düşünmeli midir? Çıkaracağı aday sadece ona oy verenleri değil, tüm toplumu temsil ettiğini unutmayacak buna göre hakkaniyetli ve adil hizmetler yürütecek kapasitede, ve çıkar odaklı ilişkilerden uzak duracak erdemlilikte mi olmalıdır?

Kimi, hangi sebebten dolayı seçeceğiz?

Belediye başkanlığı ciddi bir iştir. Öyle ise başkan adayında liderlik vasfının olması zorunlu mudur? Topluma örnek olacak, davranış ve söylemleriyle tüm halkı kucaklayacak anlayış, sabır ve azimli olması mı gerekiyor? Vebal sahibi olduğunu unutmayacak inançta olması mı gerekir mesela?

Ve önemlisi; bir başkan adayı, halkçılığı, milliyetçiliği, bilgi, birikimi, kapasitesi, misyonu, vizyonu, kenti ve alt ve üst yapı sorunlarını biliyor olması, mütevazi olması ve bunun dışında bireysel değil toplumsal düşünen ve seçim öncesinde bulunacağı vaatleri yerine getirecek samimiyet ve kararlılıkta olacak biri mi olmalı?

Hangi partiden olursa olsun devletle kavga etmeyecek, muhalafet karşısında ise kavgacı değil, uzlaşmacı olacak, kamu kaynaklarını doğru kullanacak nitelikte olması mı esas olmalıdır? Zira çağdaş bir toplum nitelik olarak kentleşmeyle orantılıdır ve iyi ve başarılı bir yönetim iyi bir kentleşme olmanın da ilk adımıdır. 

Şimdi soru şöyle devam eder; belediye başkanı adayları neye göre belirlenecek, hangi kıstaslar ele alınacak? Yoksa her zaman olduğu üzere ve hemen tüm  partilerde yaygın olan o ünlü manevralarla oldu bittiye getirip, halkın önüne ŞAK diye sürpriz adaylar mı sahaya sürülecek? Ve eğer böyleyse onları kıstas olarak para ağası, aşiret mensubu veya ağası yada siyasi nufuzlu veya zengin iş insanları olarak, sağa-sola dağıtacağı cukkaya göre mi belirlenecek?

Geçtiğimiz milletvekili seçimlerine bakarsak ülkenin artık kabuk değiştirdiğini rahatlıkla görebiliriz. Halk artık samimiyet istiyor, ed CEZ – yap CAZ edebiyatı artık dikiş tutmuyor. Halkın gerçek nabzı ile masa başı çıkar odaklı habercilerin yayınları ve yazıları uyuşmuyor, vücut bulmuyor. Zira servetine servet katanları ve kırsal alanlarda çulsuz olup da başkan seçildikten sonra cebine doldurup köşe olanları çok gördü bu millet. 

Uyarı şudur ki, yurttaşlarımızın istek, arzu ve haklı taleplerine tüm siyasilerin ciddiyetle kulak vermesi gerekmektedir. Burada yurttaşların en önemli argümanı yaşanabilir bir kent olma hayalidir, geçim derdidir, işsizliktir, ileriye yönelik umutlarıdır. Halkı ötekileştirme ve koloniler halinde bölüp, yabancılaştırma ve hatta iç-içe düşmanlaştırma politikalarının artık son bulmasıdır! 

Bu millet, bu halk yüzlerce yıldır bir arada yaşar, Ahmet Arif’in dediği gibi kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız karşıyaka köyleri, obalarıyla kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, komşuyuz yaka yakaya birbirine karışır tavuklarımız….

Özeti şudur ki umarım seviyeli bir dil kullanılır ve maddi çıkar peşinde olanlar, siyasi ve para gücünü kullananlar, kültür ve bilgi-birikim ve kapasite yoksunları değil de, liyakatlı insanlar aday gösterilir. Memleketimizde buna layık yığınla insan var. Yeter ki mesele memleket olsun!

Ülkenin genelinde değil belki ama bir çok yerinde bunun çok güzel örnekleri yani başarılı ve liyakatli başkanları var. Emsallerinin çoğaltılması yönünde bir dilek ve temennidir benimkisi.
Ha unutmadan;

Hakikaten biz kimi seçeceğiz, neye göre seçeceğiz? 
Partiye mi yoksa şahsa göremi OY vereceğiz? 
Sahi, kıstaslarımız ne olacak?

Umutlarınızın gerçeğe dönüşmesi dileği ile… 
Hoşçakalın!