O günleri unutmadık, unutmayacağız! O günlerde de susmadık! Bugün de susmayacağız…

Haklısınız, hal ve gidiş kötü…

Gidiş kötü deyip mücadeleyi bırakıp teslim mi olacağız?

Okullardan mı kovulmadık?

Şehirden şehirlere mi göç ettirilmedik?

Zindanlara mı atılmadık?

Hücreler de çarmıhlara mı gerilmedik?

Sehpalar da idam mı edilmedik?

Bizler sustukça, tepkiler zayıfladıkça olan oluyor. Milli ruh sustukça, olanlar büyüyerek devam ediyor. İhanet güç topluyor, yakıp yıkıyor…Son durakları son hedefleri istila!

Kalabalıklar korkar ve siner. Yapacakları bir şey yoktur. Onlar hep kurtarıcı bekler…

Cemil Meriç, “Yığınlar düşünmez.” derdi.

Kalabalıklar çözüm üretemezler. Günlük hayatı devam ettirecek kadar düşünür ve ona göre hareket ederler. Oynanan büyük oyunu (ihaneti) göremezler. “Biat siyasetine” teslim olmuş koyun sürüsünden farksızdırlar…

Lakin! Milli ruh! Teslimiyetçi değil direnişçidir. Milli ruh! Düşünür, çare üretir, yol bulur, yol gösterir… Milli ruh! Umuttur, heyecandır. Milli ruh! Kurtarıcıdır…
M. Emin Yurdakul, “Milli ruh ölüleri bile diriltir” diyor.

Milli ruh! Asırları kavramış, cihanı kuşatmış, insanlığı kendisine hayran bırakmış bir medeniyetin sesidir…

Milli ruh! Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Büyük Taarruz ’da ihanete, işgale, küfre, batıla, her türlü cüretkarlığın, soysuzluğun ve şımarıklığın bedelini ödeten şuur bu şuurdur, bu ferasettir bu asalettir.

İşte, bu asaletin bu ferasetin bu üstünlüğün ve bu şuurun temsilcileri, Turan ülküsü ve Türk ahlaki ile bezenmiş, billurlaşmış Türkçülerdir...
Türkçülüğün en kısa tanımı: Türk milletini yükseltmek ve yüceltmek demektir. Türkçülerin bu görevi yapabilmeleri için bir an önce Türk yurdunda “birlik ve dirliği” sağlamaları kaçınılmazdır…

Kalabalık yığınları! Uyandırmak, biat batağından çıkarmak, ölüm uykusundan diriltmek, ihanetin pençesinden ve emperyal kuşatmadan kurtarmak,  Bizim Görevimizdir…

Göreve “Milli Vicdanı” uyandırarak başlamalıyız…

“Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır,

Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.”