Her şehri güzelleştiren orada yaşayan insanların güzelliğidir. Her yerin güzelliği orada yaşayan insanların güzelliği kadardır.

Her şehri güzelleştiren orada yaşayan insanların güzelliğidir. Her yerin güzelliği orada yaşayan insanların güzelliği kadardır.

Şehrimiz enkazlar altında..

Şehrimiz yığınlar altında...

Şehrimiz molozlar altında...

Şehrimiz toz duman İçinde...

Suları içiliyor mu içilmiyor mu bilmiyoruz...

Soluduğumuz hava ciğerlerimize zarar veriyor mu vermiyor mu ilerisi için bir risk taşıyor mu taşımıyor mu bilmiyoruz...

Şehrimizi çirkinleştiren enkazlar yığınlar molozlar toz bulutları değil, bunlar er ya da geç, 10 yıl ya da yüzyıl sonra bitecek. O günleri görenler bugünleri zaten hatırlamayacaklar... şehrimizi çirkinleştiren, o güzel insanların artık ya aramızda olmayışı ya da bambaşka bir şekle dönüşmesi. Bizi esas korkutan bu. Bu insanların ruhuna sinen çirkinlik zamanla düzelecek gibi değil. Geçici olan sarhoşluk, kalıcı olan çirkinliktir çünkü.

Bir de şiir meselesi var. Artık kimse şiir okumuyor. Yazılmış şiirler neyi anlatıyor kimse bilmiyor. Her konu öyle ya da böyle bir şekilde gündem oluyor ama şiir dediğin artık tipitip sakızlarının sarılı olduğu kağıtlardaki maniler gibi anlaşılıyor.

Oysa ta ilk çağlardan bugüne insanı alıp başka dünyalara götüren o kadar güzel şeyler söylenmiş ki yaşadığı dünyadan utanıyor insan...

Ama şundan emin olun, onlar bunları söylerken yaşadıkları dünya bugün yaşadığımız dünyadan daha güzel değildi...

Birbirini seven birbirine güvenen insanların yaşadığı her yer güzeldir..

Bir Hint şiirinde dendiği gibi ;

Kalpleri birlikte çarpan yıllarca

Birlikte ağlayıp birlikte Gülen

İki sevgiliden biri can verse

Hayatta kalandır gerçekte ölen..

Biz de şimdilik enkazlar altında uyuyan şehrimizi uyandırmaya kıyamıyoruz. Uykusuna doymamış bir çocuk gibi görüyoruz onu. Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş de sabaha doğru uyuyan öksüz bir çocuk gibi...

Ama öyle ya da böyle uyanacak bu şehir. Uyanacak ve kendisini bu hale getirenlerden er ya da geç hesap soracak. Şiirle mi yapacak bunu, yanık Türkülerle mi bilemiyoruz. Belki bir ağıt, belki bir çığlık olarak yapacak. Üzerindeki enkazları, molozları attığı gibi, yığınlardan başka bir şey ifade etmeye insan kalabalıklarını da söküp atacak üzerinden...

Bizler o günleri görür müyüz bilmiyoruz ama o günleri görenler bir başka şehre bir başka dünyaya açacaklar gözlerini; ışıl ışıl, pırıl pırıl yepyeni bir dünyaya.