HDP bir gün Türkiye partisi olmaya karar verir, Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen taleplerinden vazgeçerse konuşulur bir parti haline de gelir. Bölgede Kürt karşıtlığı olarak okunacak veya empoze edilecek söylemlerden kaçınma gerekir.

Erdoğan, uzun zamandır siyasetini ,-muhalefeti HDP ile ilişki kurmakla suçlama stratejisi- üzerine kurmuştu. HDP demek PKK demekti, onunla şu veya bu şekilde ilişki kuran da PKK ile ilişki kurmuş sayılırdı.

Bu söylemle hem milliyetçiler avlanıyor, hem de Güneydoğu'lu seçmen ile muhalefet partileri arasındaki   mesafe açılıyordu. Bahçeli bir konuşmasında, HDP ile görüşmeyi PKK ile görüşmek olarak nitelemişti.

Şimdi AKP başörtüsü ile ilgili anayasa değişikliği için destek almak amacıyla HDP ile görüştü.

Partiler birbirleri ile görüşebilirler.Fakat iktidar, bir partiyi -görüşülmez- ilan edip sonra bu hükmünü kendisi çiğnerse bu elbette toplumda tereddütlere neden olur. İnsanlar, sözle davranış arasındaki tenakuzu sorgulamaya başlarlar. Bu algıyı Cumhur ittifakının bileşenleri kendi elleri, ağızları ile oluşturdular. Bahçeli' -ısrarla  HDP kapatılsın- diyordu. Nitekim o dedikten sonra HDP'ye kapatma davası açıldı. Şimdi kapatılacak parti ile Erdoğan'ın partisi iş birliği imkanları arıyor.

HDP, hiç bir zaman kendini PKK'dan bağımsızlaştıramadı. Böyle bir hassasiyeti veya niyeti de olmadı. Ancak daha öncede yazdım, milliyetçiliği HDP karşıtlığına indirgemek hem milliyetçiliği kısırlaştırır, fonksiyonlarını ifa edemez hale getirir, hem de  bölge seçmenini iyice genel kitleye yabancılaştırır. HDP bir gün  Türkiye partisi olmaya karar verir,Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen taleplerinden vazgeçerse konuşulur bir parti haline de gelir. Bölgede Kürt karşıtlığı olarak okunacak veya empoze edilecek söylemlerden kaçınma gerekir.

AKP hiç bir zaman HDP ile ilgili eleştirilerinde samimi olmadı. Bu eleştiriler, HDP'nin ideolojik görüşlerinden ziyade AKP'ye ram olmaması, yerel seçimlerde Cumhur ittifakının adaylarına oy vermemesi ile  ilgiliydi. Bölücülük duyarlılığı ile ilgili değildi.  Zira bölücülük duyarlılığı  olan bir parti, bölücülüğe teşne kadroları iş başına getirmez. Apo'ya övgüler üzen Hilal Kaplan bugün TRT yönetim kurulu üyesi. Apo'ya övgüler düzen onlarca milletvekili gazeteci hala AKP'nin saflarında yer alıyor.

Dört ayaklı Cumhur İttifakının ayaklarından biri olan Perinçek, HDP ziyaretinden cesaret alarak PKK'ya çağrı yaptı.Silah bırakın kucaklaşalım,dedi. Miroğlu, yeni bir çözüm süreci için HDP'ye bu fırsatı kaçırmayın telkininde bulundu. Görüşme, sözde başörtüsü ile ilgiliydi ama nedense gündeme bir anda yeni bir çözüm süreci getirildi. Aynı Perinçek Çin zulmü altında ezilen Uygur Türklerini terör örgütleri ile ilişkili göstermişti. PKK silah bırakırsa elbette buna kimse itiraz edemez.Ama ona gösterilen hoşgörü-hem de her gün şehitler gelirken- Uygur Türklerine gösterilmezse bu çağrının samimiyeti sorgulanır.

Herkes Bahçeli bu görüşmeye ne diyecek diye merakla bekliyor. Ne diyeceğini bilemem ama Bahçeli Apo'nun mektubunun AA'da okunmasına, Osman Öcalan'ın televizyona çıkarılmasına cevaz vermiş, hatta savunmuştu.Endişem şudur: Dünyada ülkeler için ağır sonuçlar doğuran çözüm süreçlerinin başarısı o ülke milliyetçilerinin sürece dahil edilmelerine bağlıdır. Türkiye'yi çözme sürecinden başka bir şey olmayan Çözüm süreci -milli unsurların- muhalefeti yüzünden başarıya ulaşamadı. Elbette tek sebep bu değil, ama milliyetçiler bu sürece katılmadıkları, direndikleri için süreç başarıya ulaşamadı.Bir güç milliyetçileri bu sürece dahil ederek yeni bir çözüm süreci deneyebilir.Aynı zeminde  yürütülen bir süreç Türkiye'yi bölünmeye götürür. Bakalım bu defa başörtüsü düzenlemesi diye başlattıkları sürecin altında ne çıkacak? Başörtüsü mü, yeni bir çözme süreci mi?