HHoşgörülüyüm… sanırım. Yani öyle yazıyor kitaplarda, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, fikir ayrılıklarına tahammül…
BENİM HOŞGÖRÜM DE YORGUN ARTIK!
Hoşgörülüyüm… sanırım.
Yani öyle yazıyor kitaplarda, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, fikir ayrılıklarına tahammül…
Ama bazı sabahlar var ki, kahvemi yanlış yapana bile gönlümde yer kalmıyor.
Olsun, gülümsüyorum yine de. Ne de olsa hoşgörü, yüz kaslarımla başlıyor bazen.
İnsanlara tahammülüm sonsuz,
Mesela üç kere aynı şeyi anlatıp hâlâ anlamayana bir dördüncü kere açıklarken
içimde küçük bir filozof ölüyor ama ben hâlâ anlatıyorum.
Çünkü nezaket bir seçimdir, katlanmak değil.
Sosyal medyada dünyayı kurtaran cümlelerle dolu parmaklara da hoşgörüm var;
ama bazen parmağımı ısırıyorum, klavyeyi değil.
Yargılanmadan yaşamak istiyorum; ama kendim de ara sıra içimden yargıçlık oynamıyorum desem yalan olur.
En çok da kendi kalbime hoşgörüyü unutmamaya çalışıyorum.
Çünkü hata yapan hep başkası değil, bazen ben de başrolüm kırıklıklarımda.
Ve biliyor musunuz, hoşgörü bence suskun bir kahraman.
Bağırmadan gider, dövünmeden affeder, kendine bile fazla yüklenmeden
bir yudum çay gibi içinden geçer hayatın.
Benim hoşgörüm yorgun belki, ama hâlâ güzel.
Çünkü kırıldıkça büyüdüm, sustukça duydum, affettikçe hafifledim.
KIYMET ŞAHİN/
MAYIS 2025