Değerli Dostlar!

Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz'in gerçek sünneti dışındaki bilgilerden uzaklaşmak herkese nasip olmadı / olmuyor. Olabilmesi için yüksek bilgiye ulaşmak, yüksek ihlasa ve gayrete sahip olmak gerekiyor. "İslâm" adı altında kurulan tarikatlara, tarikat şeyhlerine beyinlerini ve yüreklerini teslim edenler, Kur'an Müslümanlığına yaklaşamadı / yaklaşamıyor. Hangi coğrafyada taraf bulmuşsa, tarikatlar ve cemaatler, insanların beyinlerini ve yüreklerini iğdiş etmiştir / etmektedir.

Şüphesiz ki, bu temel düşünceye dahil olmayan, bugün bizlerin tarikat kurucusu olarak tanıdığı kimi seçkin insanlar da bulunmuştur. Hoca Ahmet Yesevî, İmam Maturidî, Şah-ı Nakşibendî, Abdulkadir Geylanî, Hünkâr Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Somuncu Baba gibi gerçek HAK ERENLERİ çok farklı ve müspet yaratılışta kâmil insanlardır. Bunların yolunu takip ettiklerini söyleyenlerin çok büyük bölümü ise, taklitçidir, samimiyetsizdir, aldatıcıdır, menfaatçidir ve şarlatandır.

Bu kapsamda şunları söylememiz gerekir:

Din ve tasavvuf; bilinçsiz, düzeysiz, zırcahil toplumların bulunduğu ortamlarda, insanların sağlıklı düşünmelerini engelleyen uyuşturuculardır. Düşünemeyen, eleştiremeyen, gerçek doğruları araştırma gayreti içinde bulunmayan insanlar için vazgeçilmez MANKURTLAŞMA yöntemleridir.

"Gece boyunca yatağında yatan sofinin kaç kere sağa-sola döndüğünü bilmeyen şeyh, şeyh değildir." öğretilerin bulunduğu toplumlarda, insanlık için bir gıdım ilerleme görülmedi / görülemez.

"Şeyhin / Mürşidin ne diyorsa, yapmak zorundasın. Bil ki, hanımını istiyor, vereceksin. Onda senin bilmediğin nice kerametler saklıdır." anlayışının bulunduğu beyinlerde ve yüreklerde, ne Kur'an ahlâkı, ne de Peygamber sevgisi olur.

Millî tarih, dünya medeniyetleri ve insanlık evrelerinin öğretilmediği koşullarda verilen eğitim ve öğretim; insanların ve insanlığın tekamülünü de gerçekleştiremez. GERÇEK İNSANLIK GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ ARASINDA KÖPRÜLER KURULMASINI SAĞLAYACAK gerekli ve önemli bilgiler yerine; dayatılan, zorlatılan, benimsetilmek istenen bilgilerin verildiği okullar, kitaplar, yazılar olduğu müddetçe, insanlık gerçek anlamda özgür olmadı / olamaz; insan, insan olmadı / olamaz.

İnsan olmak, gayret ister; yüksek tekamül ister, yüksek bilgi gerektirir. "İNSAN OLMA BİLİNCİ"  içinde yaşamak da aynen bunları gerektirir. Ve bu bir yerde de NASİP işidir. Herkeste bulunduğunda, belki değeri de kalmazdı. Değer insanlar, değerli insanlar; ne denli ufuklu, bilgili, bilinçli olma gayretinde bulunursa, o denli de değerine lâyık bir çizgiyi geliştirmiş demektir. Onlar artık; olayları, durumları, kavramları, şahsiyetleri, acıları, kaygıları, felâketleri, düğünleri, cenazeleri, siyaseti, yalanları, doğruları, iyilikleri, kötülükleri, çıkarcılığı, toplumculuğu, sığlığı, derinliği daha özümsemiş demektir. Daha etkin ve yararlı analiz yapma yeteneğine sahip olmuş demektir. İÇİNDE BULUNDUĞU DÜNYAYI VE KÂİNATI DA DAHA ETKİN VE GERÇEKÇİ ÖZÜMSEMİŞ DEMEKTİR.

Yüksek yetenekli, yüksek ufuklu ve GERÇEK KÂMİL İNSANLARIN önemsendiği, değer verildiği toplumlar da gelişmiş ve huzuru yakalamış toplumlardır. Aksi takdirde, batağa saplandığını, huzursuzluğunun sebeplerini ve sonuçlarını dahi bilmeden - hissetmeden ölmeye mahkum olmuş demektir.

Öğretilen ve öğretilmesi istenen, verilen ve verilmesi istenen bilgilere sahip olanlarla; gerçek ve yararlı bilgilere kavuşan - kavuşmak için gayret gösterenler arasındaki farkı anlayanlara ne mutlu! Anlamayanlar için ise ne acı ve kötü bir son. Allah, korusun.

Kur'an-ı Kerim Müslümanlığı çok önemli, Allah, şuurla ve ihlasla nasip etsin.

Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ

(25 Mayıs 2022)