İnsanlık tarihi, Şeytan taraftarlarıyla Rahman tarafları arasında geçen mücadeleden ibarettir.

Şeytan taraftarları, aldıkları icazetten güç bularak insanları kıyamete kadar saptırmakla görevlidir. insanların tamamına yakını da hayatlarının bazı dönemlerinde bu saptırma tuzaklarına düşmüştür / düşmektedir / düşecektir. Sapmaları alışkanlık haline getirme ise, felakettir. Rahmanî özelliklerden sapmış ve sapık özeliklerini alışkanlık haline getirmiş insanlardan kurulu toplumlar da her türlü felaketleri yaşamak mecburiyetindedir. Ve önünü göremeyen, insanî değerlerini kaybeden toplumların idarecileri de hem temsil ettikleri toplumlara hem de tüm insanlığın başına bela olur.

Toplumlarda bilgisiz, eğitimsiz insanlar çoğunlukta olabilir. Bunda büyük sorun olmaz / olamaz. Ama, toplumları idare eden siyasetçiler, ekonomistler, yazarlar, sanatçılar toplumun öz değerleriyle bezenmemiş ise, bilinç ve ufuk zafiyetleri çok ise, hele hele dünyevî menfaatlerin batağına saplanmışlar, makamlarını da bu menfaatler için aracı kılıyor ise; işte o zaman toplumlar üzerinde -Allah esirgesin- büyük belalar var, demektir. Çünkü, bu türden olumsuz idareciler ve kanaat önderleri; Şeytan taraftarları dairesi içine girmiş demektir.

Paylaşamama kaygısı, hem insanlarda hem de insanlardan oluşan STK'larda, devlet-hükümet yapılanmasında toplumsal sorunların artmasında en önemli etkendir, diye düşünülmelidir.

Bu genel açıklamadan sonra UKRAYNA konusunda şunları söyleyebiliriz:

Geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi günümüzde de, var olanı paylaşamama kaygısı baskın bir olaydır. UKRAYNA VE RUSYA SAVAŞI da bu çerçevede ele alınmalıdır. Putin liderliğinde Rusya, eski SSCB'yi tekrar ihya etme ve PETRO'nun ideallerini gerçekleştirmek istemektedir. Bu tarihî gerçek, Rus genetiğinde mevcuttur. Son yüzyıllık tarihinde Rusya'nın batağa saplandığı 3. çıkmazı Ukrayna'yı işgal etmesi olacaktır. Ruslar, debelenmektedir. 1905 RUS- JAPON SAVAŞI ve o günün ortamındaki diğer olumsuzluklar Çarlığın yıkılmasına vesile olmuştur. 70'li yıllarda AFGANİSTAN İŞGALİ ve akabindeki süreçte ise Ruslar, SSCB'yi yıkmak ve küçülmek mecburiyetinde kalmıştır.  Son yüzyıldaki 3. batak ise UKRAYNA'YI İŞGAL olarak değerlendirilebilir. Rusya, büyük hata yaptığını sonraki yıllarda idrak edecek ve geriye dönemeyecektir.

Diğer taraftan; beyin ölümü gerçekleşmiş ABD liderliğindeki NATO, düşünülmeyen ve akıllara getirilmeyen yanlışlar deryasında boğulmaktadır. Boğulduğunun farkında bile değildir. Şeytanî oyunlarına yeni oyunlar katma hevesindeki BATI Dünyası, bugün en iyi günlerini yaşamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, Batı Dünyası'nda insanı ve insanlığı düşünen bir lider yoktur. BİDEN, JOHNSON, MACRON ve diğerleri sınıfta kalmıştır. NATO ülkelerinin liderleri arasında tek nitelikli duruş sergileyen ise ERDOĞAN'dır.

İngiltere, ABD öncülüğündeki eksende mi, yoksa Çin önderliğindeki İPEK YOLU ekseninde mi duracak, hâlâ kararını vermiş değildir. Her iki tarafa da göz kırpmaya devam etmektedir. Kiminle flört edeceğine karar veremeyen, kendince üstün zekâ yansıtma gayretinde bulunan İngiltere, belki de önümüzdeki çeyrek yüzyılda azalmış olan dünya egemenliğine kendi kararıyla tamamen son verdirecektir.

İyi veya kötü değerlendirilse de, ülkesini dengede tutmaya gayret eden MERKEL'den sonra, Almanya da, gelişen olaylar karşısında apışıp kalmıştır, diyebiliriz. Zaten güçlü ve millî silahlı kuvvetlere sahip olmayan yapısı ile elinden de bir şey gelmeyecektir. Almanya'da konuşlanmış ABD askerlerinin Almanya'dan ziyade, ABD'ye hizmet edeceği gerçeğini, yarım yüzyıldan fazladır unutmuş durumdadır.

Asıl savaşın, Ukrayna veya Avrupa'da çıkacağına ihtimal vermiyorum. ASIL SAVAŞIN, UZAKDOĞU'DA, HİNT VE BÜYÜK OKYANUS'TA ÇIKACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM. 2 milyara yakın nüfusu ve sahip olduğu ileri teknoloji ile Çin, dünya varlığının paylaşılamaması sorununda belki de en büyük aktör olacaktır. Çin - Rusya İttifakı da bu sebepten oluşturulmak istenmekte. Eğer bir dünya savaşı çıkacaksa, bu ABD öncülüğünde BATI ile, Çin öncülüğünde DOĞU arasında yaşanacaktır, kanaatindeyim.

Dünyada olup biten bu olayları birazcık araştırma yapan, tarihi ve günümüz olaylarını araştıran akl-ı selimlerce anlaşılması mümkün olabilir. Bununla birlikte anlaşılamayan, noktalar da mevcut. Güçlü istihbarat bilgileri olmadığı için, devletler arasındaki açık / gizli diplomatik anlaşmalara sahip olunmadığı için, karanlık noktalar veyahut da açıklanamayan, yorumlanamayan olaylar da mevcut. MESELA: Eğer ABD ile Çin arasında bir paylaşılamama sorunu varsa, niçin ABD başta, Avrupa şirketleri Çin'de fabrikalar kurmaktadır? Niçin, Batı Dünyası, Çin'e büyük yatırımlar yapmaktadır? İngiltere, bir taraftan Pekin-Londra hattında öne geçme gayreti gösterirken, diğer taraftan ABD ekseninde politikalarına niçin devam etmektedir? Böyle bir dünya ortamında Türk Cumhuriyetleri, İran, Arap ülkeleri ve Türkiye'nin konumu, görevi ve etkinliği ne olacaktır?

Diğer ülkeler hakkında çok sağlıklı yorum yapamasam da, Türkiye'nin dünya bloklaşmasında çok önemli değerinin olduğunu düşünüyorum. Hem BATI, hem DOĞU için. Hem Türk Dünyası, hem İslam Dünyası için… Hatta, insanlık için…

Her türlü siyasal, iktisadî ve toplumsal sorunlara rağmen, İNSAN GÜCÜ, ELİNDE BULUNDURDUĞU POTANSİYALİ, HER İKİ BLOKA OLAN NİSBETEN İSTİKRARLI SİYASETİ İLE Türkiye'nin etkin bir politika yapması elzemdir, kanaatindeyim. Liyakatli aydınların-siyasetçilerin ve bürokratların dinlenmesi ve onların karar mekanizmalarının başına getirilmesi ile tehlikelerden uzak kalacağımıza, hatta büyük kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum. Yeter ki, ARTIK LİYAKATE ÖNEM VERİLSİN.

***