Her sabah, içimiz yangınla uyanıyor artık. Güneş bile doğarken utanıyor bu ülkeye. Gökyüzü kara bir kefen gibi örtülmüş başımıza. Bir yanda alevler,

KÜL OLDU MEMLEKETİMİN YÜREĞİ...

İÇİMİZ YANIYOR!

Her sabah, içimiz yangınla uyanıyor artık.

Güneş bile doğarken utanıyor bu ülkeye.

Gökyüzü kara bir kefen gibi örtülmüş başımıza.

Bir yanda alevler, diğer yanda sessizlik kadar ağır bir yas.

Ormanlar yanıyor…

Ve biz sadece seyrediyoruz,

Bir ekrana kilitlenmiş gözlerle,

Kül oluşumuzu izliyoruz canlı yayında.

Bir çam ağacı devrildi dün,

Sadece bir ağaç değil…

Bir kuşun yuvası,

Bir çocuğun hatırası,

Bir annenin umutla beklediği evladı…

Küller içinde sustu hepsi.

Yangında yalnızca ağaçlar gitmiyor,

Toprak gidiyor,

Can gidiyor,

Vicdan gidiyor,

Yangın-2

Ve sonra utanmadan “doğa yenilenir” diyoruz.

İhmalin ateşi en çok ormanı yakar.

Alınmayan önlemler, göz ardı edilen uyarılar,

Dalgın bir izmarit ya da kasten atılan bir kibrit çöpü…

Bir ülkenin geleceğini küle çeviriyor.

Yanan sadece yeşil değil,

gencecik orman işçileri,

Bir kadının elinde taşıdığı su kovası,

Bir köylünün çaresizliği,

Ve gözleri kapanan bir hayvan yavrusu…

Her şey dilsiz.

Her şey kimsesiz.

Sanki bu memleketin ciğeri sökülmüş de

Biz hâlâ derin bir uykudayız.

İçimiz yanıyor.

Ve buna alışmaktan korkuyoruz.

Memleketin yüreği kül oldu.

Kül oldu da hâlâ

Bir çift el uzanmadı göğe doğru,

“Yeter!”artık diyen.

" Bu yangın sadece doğayı değil, vicdanlarımızı da küle çeviriyor. Lütfen artık görelim"

KIYMET ŞAHİN/2025