Türkiye İslamcılarının havai romantizminin beslendiği kaynaklardan biri de Mısır İslamıdır. Zaten fikir kabızı olan Türkiye İslamcıları genellikle tercüme eserlerden beslenmişlerdir. Her tercüme eser ise doğduğu coğrafyanın örfünü, kokusunu barındırır.

Bir tarihte dünya cenneti olarak İran'a meftun oldular. Ama onların romantik İran aşkı gerçeklerle yüzleştiğinde hayal kırıklığına uğradılar. Sonra İhvanı Müslimin / Müslüman Kardeşler, Seyyid Kutub aşkı filiz verdi...

İslamcılar, Batıcıları tercüme eserleri olduğu gibi düşünce hayatımıza aktarmakla suçlarken kendileri daha da ileri gittiler. Artık içi dışı Seyyid Kutub olan bir fanusun içinde dönüyorlardı. Demokrasi karşıtı görüşlerden, "Kadın yürüyen şehvettir" tavırlarına kadar her şeyi olduğu gibi aldılar...

Mısır İslamcıları hiçbir zaman demokrasi ile barışık degildiler. Hatta "Demokrasi İslama zıt bir yönetimdir" tezi Seyyid Kutup ve takipçileri tarafından ısrarla tekrar edilmiştir.

Başa gelen Mursi Mısır'da "teo-diktatör" bir rejim kurmaya çalıştığı ve acımasız örnekler sergilediği de ortadadır. Mursi'yi deviren General Sisi de İhvanı Müslim üyesiydi. Ama başka bir ortak yönleri daha vardı: İkisi de ABD ile el sıkışmışlardı ve İsraille dost kalma sözü vermişlerdi.

Peki ABD, Mursi'yi niye harcadı?

Çünkü Mursi sözünde durmadı; çok acemiydi üstelik. ABD'yi erken sattı, "Artık güç bende" havasına girmişti.

Pentagon da B planını işletip Sisi'ye yani başka bir İhvan üyesine göz kırptı.

İlginçtir ki demokrasi karşıtı görüşlere sahip olan İhvancıların desteklediği Mursi başka bir demokrasi karşıtı Sisi'nin darbesi ile devrildi ve eziyet gördü.

Kısaca Mısır'da su testisi su yolunda kırıldı.