Molière’in trajik ölümü insanlığın gerçeklik ile sanat arasındaki ilişkisini irdeleyecek ve günümüz dünyasında bu ilişkinin nasıl yansımalarını görebileceğiz.

“MOLİÊRE’İN SON PERDESİ”

Merhaba sayın okurlarım,

Bu makalede, Molière’in trajik ölümü üzerinden insanlığın gerçeklik ile sanat arasındaki ilişkisini irdeleyecek ve günümüz dünyasında bu ilişkinin nasıl yansımalarını görebileceğiz. Sanatın sahnesinde ve gerçekliğin arka planında yaşadığımız bu çağda, Molière’in yaşamının ve ölümünün bize neler anlattığını keşfedeceğiz.

Fransız tiyatro tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Molière’in hayatı ve ölümü, sanat ile gerçeklik arasındaki ince çizgiyi gözler önüne seren trajik bir örnektir. Molière, 17. yüzyılda Fransa’da tiyatro sanatını şekillendiren ve derin izler bırakan bir yazardı. Ancak trajik bir şekilde, son eseri “Hastalık Hastası”nı oynarken sahnede gerçekleşen dramatik bir olay sonucu hayatını kaybetmiştir.

Molière’in son oyununu oynarken sahnede kan kusması ve ardından yığılıp kalması, seyirciler tarafından oyunun bir parçası zannedilmiş ve alkışlarla karşılanmıştır. Ne var ki, Molière’nin bu dramatik hareketi aslında gerçek bir sağlık krizini işaret etmekteydi. O anki alkışlar ve seyircinin coşkusu, trajik bir şekilde sanat ile gerçekliğin kesiştiği noktada birleşmiş ve Molière’nin ölümüne neden olmuştur.

Bu trajik olay, günümüzdeki dünya hakkında derin bir mesaj içermektedir. Kierkegaard’ın “Meseller” kitabında dile getirdiği gibi, dünyanın sonu sanki her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecektir. İnsanlar, savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler ve doğanın giderek kan kusar hale gelmesi gibi çeşitli travmalarla karşı karşıya kalırken, sanki bir tiyatro izliyormuşçasına bu olayları seyretmekte ve hatta alkışlamaktadır.

Molière’nin trajik ölümü, insanlığın gerçeklikle nasıl yüzleştiği konusunda derin bir düşündürücülük sunmaktadır. İnsanlar olarak, hayatın acı gerçeklerini tiyatro izler gibi seyretmek ve sonrasında alkışlamak yerine, bu gerçeklerle yüzleşmeli ve onlara karşı eylemde bulunmalıyız. Doğa ve toplum üzerindeki yıkıcı etkileri görmek ve önlemek için çaba sarf etmek, sanatın ötesinde bir sorumluluktur.

Molière’nin ölümü, sanatın gücünü ve gerçekliğin acımasızlığını bir araya getirerek insanlığa derin bir ders vermektedir. Dünya bir tiyatro sahnesi gibi görünse de, içinde yaşadığımız gerçeklik çok daha karmaşık ve acı vericidir. Bu nedenle, insanlar olarak gerçekle yüzleşmek ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için çaba göstermek zorundayız. Molière’nin trajik sonu, bize sanatın ötesinde bir hayatın ve gerçekliğin var olduğunu hatırlatmaktadır.

Takipte kalın!
Sevgiyle kalın.
FETHULLAH  DOĞALA 
1/5/2024