Ölümü görmüş olmak...
Savcı bana, onların dışarıdan gelen çingeneler olduğuna nereden kanaat getirdin diye sormuştu. Ben de kendisine, yüzlerine bakarak demiştim. Adıyaman'da depremi yaşamış insanların yüzünde hele ki o ilk ay zarfında ölümü görmemek mümkün değildi. Yüzleri mat, bakışları donuk, gözlerinin feri sönmüştü her birinin. Her birinin üzerindeki çamaşırlar belki bir aydır hiç yıkanmamıştı. Bırakın çamaşırlarını, kendileri bile yıkanmamıştı belki bir aydır.
Çocuklar 10 yıl, oğullar ve kızlar 20 yıl birden yaşlanmış gibiydi. Her biri yıllarca kafeste tutulmuş da sonra serbest bırakılmış ama yıllarca kafeste tutulduğundan uçmayı unutmuş kuş gibi çaresizdi. Depremi yaşamış on binlerce insanın içerisinden bir tek yabancıyı seçmemek için depremi yaşamamış olmak gerekiyordu.
Biz hem depremi yaşamış, hem depremi yaşayanlarla yaşamıştık. Uzun bir süre değil gülümsemek, konuşmak bile zûl geliyordu insanlara.
Savcı bana yabancı olduklarına nereden kanaat getirdin demişti.
Ona göre on binlerce insanın yaşadığı bir şehirde üç beş yabancıyı yüzlerine bakarak tanımak çok zor bir meseleydi. Çünkü o ölümü görmemişti, mezarlıklarda sevdiklerini toprağa gömenleri görmemişti, dişiyle tırnağı ile enkazları kazıyanları görmemişti, haftalardır duş alamayanları, çamaşır değiştiremeyenleri görmemişti. Ona göre koca şehirde 3-5 yabancıyı tanımak hayli zordu. Çünkü insanlar sonuçta birbirine benzerdi. Oysa depremi yaşamış, sevdiklerini kaybetmiş günlerce enkaz başlarında bekleyen hiç kimse hiç depremi yaşamamış kimseye benzemezdi.
Savcı bana çeşitli sorular sorarken benim de yüzüm mat, gözlerim donuk, bakışların anlamsızdı. O benim yüzümde ölümü görmüyordu ama ben onun yüzünde bin yıl anlatsam beni anlamayacağını görüyordum. Kendimi savunmayı zûl saydım, sorduğu her şeyi üç beş kelime ile geçiştirdim.
Bugün yüzünde ölümün izi olmayan Malatya'da 3-5 saat geçirdim. 2 saat kadar önce döndüm. Yalnızlığın kitabına giriş üzerine üç-beş kelam ettim, sonra çayımı alıp balkona geçtim. Şimdilik Sürgü'de eğleştiğim serinlikle idare ediyorum. O serinlikle nereden estiyse işte bu satırları yazmış bulundum.
Geceniz güzel geçsin ve bütün ömrünüz...