Balzac'ın Köylüler ve Köylü İsyanı romanları köyü ve köylüyü,  diğer romanları ise şehir ve kasabayı çok iyi anlatır. Özellikle Köylüler bir devir romanıdır. Köylülerin davranış biçimini çok iyi tahlil eder. Köylülerin toprak sahiplerine karşı isyanı, kurnazlıkları ve kasaba ve şehirlere göçünü anlatır.  Romanda yalnızca 18. Yüzyıl Paris köylüsünü görmezsiniz, farklı bakarsanız aynı zamanda 19 ve 20.yüzyıl Rusya'sını hatta 20. ve 21. yüzyıl Türkiye'sinin köyden şehre göçünü görürsünüz. Hatta Balzac'ın şehir romanlarında bu göçlerin şehirdeki yansımalarının izini dahi sürebilirsiniz.

Şehirler köylülerin kuşatması altındadır. Şehirler sancılıdır. Tıpkı bir virüsün sağlıklı bedeni etkileyip sarstığı, hatta zayıf bedenleri öldürdüğü gibi öldürmektedir şehirleri.

 Balzac'ın bu romanını okuduktan sonra "Barbarların Şehre İnişi" adlı tez bir roman yazmak isteği doğdu içimde. Şehirlerin değil de köylülerin şehirleri nasıl değiştirdiğini, kültürün değil de kuvvetin değiştirici ve dönüştürücü yönünü anlatan bir roman. Fransız devrimini kim yapmıştı? Köylüler ve ayak takımı! Sonradan bütün dünyayı etkileyen bir mecraya girdi. Osmanlının yıkılışını hızlandırdı.  Aristokrasiyi bitirdi. Bujuvayı doğurdu. Ayaklar baş oldu.

  Bugün köylülük yalnız taşrayı değil başkentleri dahi kuşatmış, esir almıştır. Bu yüzden bir medeniyet tasavvuru değil, bir savunma planı geliştirilmelidir. Çünkü mevcut durumu koruyacak kuvvetten yoksun olanlar köylülük karşısında kaybedecektir. İstanbul'un imparatorluk birikimine rağmen köylülüğe yenilmesi gibi yenilecektir şehirler. Ankara'nın asabiyete yenildiği gibi yenilecektir şehirler.  İzmir'in, Bursa'nın göçe yenildiği gibi yenilecektir. Urfa'nın, Diyarbakır'ın asabiyete ve aşirete yenildiği gibi yenilecektir şehirler.

 Bir medeniyet tasavvuru değil bir varoluş düşüncesi geliştirmeliyiz. Balzac’ı okumuyorsak bari ibn Haldun okumalıyız. Çünkü üstat bir kahin gibi yüzlerce yıl önceden bizi nelerin beklediğini görmüş ve yazmış.

 Balzac'ın gözlemleyerek romana dönüştürdüğünü İbn Haldun tarih felsefesi ve sosyoloji olarak yüzlerce yıl önceden görmüş. Onun gördüklerini biz göremiyoruz. İdrak edemiyoruz. Trajedimizde burada yatıyor....