"Tiyatro bir hayattır;Hayat da bir Tiyatro.."

Evet!

(Bana göre)

HAYAT, Senaryosu (bizzat)yüce "ALLAH'IN" ilm-i iradesiyle planlanıp/yazılmış olup, elbet "İNSANLAR" tarafından-Sahip oldukları AKIL VE İZÂNI kadar okuyabildikleri YATATILIŞ VE IMTIHAN SIR'ININ İBRETİYLE beraber oynanmak üzere sahnelenip yaşanması gereken (İNSAN FITRATINA) uygun, herkese açık;Evrensel bir TİYATRO, TİYATRO da İNSANLAR tarafından kurgulanmış İBRET alınması gereken,çok yönlü fikir Ve düşünce yüklü SANAL Ve SANATSAL (Sosyal,Siyasal,Kültürel,Eğitsel) bir HAYAT biçimidir..

Bu manada!

Bir Tiyatrocu dostumuza atfen-bir kaç yıl önce yazmış olduğumuz "BİR DEMET HAYAT" isimli şiirimize;"Tiyatro bir hayattır,hayat da özgün bir tiyatro" manşetiyle başlamayı uygun görmüş Ve akabinde“Şiiri de TİYATRO’YA uyarlayarak SAHNELEMİŞ,birkaç kez  SEYİRCİYLE buluşturmuş,güzel tepkiler de almıştık..

Gerçekten de!

TIYATRO, hayatın belli kural,kaide ve kuramlarla kurgulanmış sanal/Sanatsal bir HAYAT biçimi Ve HAYAT da,her gün sosyal alan içinde oynanan aktörleri HALKTAN seçilmiş,rol ve mimikleri de İNSANLAR tarafından-hiç bir kural,kaide, kurgu ve kurama bağlı olmadan, içlerinden geldiği gibi özgürce-doğaçlama olarak sahnelenen;Özgün Ve özgür bir TIYATRO olmak gerekir..

İtiraf etmeliyim ki!

İNSANIMIZ, hayatın her katman,makam veya kademesinde-belki pek de farkında olmadan yüklenmiş oldukları bu tamamen doğal/Amatör rol ve misyonu, birçok profesyonel sanatçıdan da daha büyük bir Ustalıkla;Her ortamda-Başarıyla icra ederek yerine getirebiliyorlar.Zaten, bir çok özgün TİYATRO eseri de, kendini adeta doğal HAYATIN genel akışına bırakmış olan bu (AMATÖR)Ustaların Ses Ve Söz mimiklerinden ya da büyük bir maharetle tamamen doğaçlama reflekslerle-Hiçbir ön yargıya kapılmadan serbestçe sergiledikleri  doğal “BEDEN DİLİNDEN” esinlenerek -SAHNELENMEK üzere yazılmıyor mu;Yani Bizim  her renk ve desenden sahip olduğumuz TOPLUM katmanlarında-doğal TİYATRO sahnelerinden daha bol ne var ki .?

Ancak!

“Buna rağmen, ne yazık ki hiç birimiz de doğal olarak günlük hayatta yaptığımız bu tür söz ve mimiklerin, aslında bir çeşit doğaçlama tiyatro olduğunu ya hiç fark etmiyor ya da belki fark etmekle beraber-asla önemsemiyoruz ki;Tiyatro,Sinema ve elbet diğer sanat alanlarına karşı  da sürekli ilgisiz ve alakasız kalabiliyoruz.”. Sanıyorum! Toplum olarak üstünde durmamız,  düşünüp anlamamız ve nedenleriyle beraber yüzleşip irdeleyerek;Acilen Çözmemiz gereken çok önemli başka bir açmazımız olsa gerek..

Diyorum ki!

Bu, acaba bizim MİLLET olarak fazla duygusal bir yapıya sahip olmamızdan ya da çeşitli ailevi sorunların beraberinde getirdiği bir çekingenlik ürkeklik,yetersizlik,özgüven eksikliğini ya da kendini yeterice ifade edememek ezikliğinin bir sonucu olarak kendimizi tamamen dış aleme kapatarak,dolayısıyla da kendimize-içimize dönüp kapanarak-tamamen ASOSYAL bir yapıya bürünmemizden mi kaynaklanıyor ki;Bu doğal TOPLUMSAL yeteneğimize rağmen sadece genel "SOSYAL" katmanlarla değil, en yakın dostlarımızla/arkadaşlarımızla ve hatta akrabalarımız-Aile bireylerimizle bile doğru bir şekilde medeni bir iletişim ve entegrasyona geçemiyor ve gittikçe de birbirimizden koparak Kendi KENDİMIZDE yalnızlaşıyoruz..

Söyler misiniz?

Dosttan/Arkadaştan değil de ancak, acaba kendi öz aile ve yakın akrabalarımızdan bile kaç kişiyi doğru ve gerçek karakteriyle tanıyoruz;Acaba tanıyor muyuz,ne kadar tanıyoruz-söyler misiniz ne kadar,nasıl tanıyoruz,huyunu,suyunu,arz ve talebini,bireysel ya da genel toplumsal beklentilerini, hayal ve hakikatini ne kadar biliyoruz?

Bence (pek)bilmiyoruz..

Çünkü!

Acı olsa da, aslında biz birbirimizi hiç tanımıyor, varlığını asla kata fark etmiyor,anlamıyor, sormuyor, merak etmiyor ve öyle sanıyorum ki gerçekten bizim birbirimizi tanımak diye bir derdimiz de hiç yok ki;Yıllarca aynı çatı altında,aynı cadde ve sokaklarda,aynı  mekan ve mahallerde, aynı köy,kasaba ve kentlerin meydanlarında birbirimizi ve aslında belki de kendimizi bile pek tanımadan birlikte hoyratça yaşayıp gitmişiz Ve de hala öyle de aynı umursamazlıkla beraber-bir bilinmeze doğru başımızı alıp gidiyoruz..

Bu nedenle de..

Bazen "TÂZİYE EVLERİNDE" ya da kimi DOST meclislerinde-Başkalarından, "ÖLEN" bir dost ve yakınımızın arkasından konuşulanları dinleyince,onun gerçeğini öğrenince  hayretler içinde kalabiliyoruz-çünkü;Belki  O ÖLENLERLE birlikte, hatta bir çoklarıyla aynı çatı altında yıllarca sözde aynı HAYATI paylaşarak yüz-yüze ve de göz-göze beraber yaşamış,aynı havayı solumuşuz lakin, galiba BİRBİRİMİZİN havasını,huyunu,suyunu asla solumamışız,hiç merak etmemişiz ki;Duyduklarımızı büyük bir hayret içinde kalarak büyük şaşkınlıkla karşılıyoruz ve o zaman belki de bir yanımızın ne kadar eksik yarım kaldığını da anlıyoruz ama,Bence bunun en hazin ve çekilmez olanı da-yıllarca sanki bir yabancıyla nasıl beraber yaşadığımızın asla hiç kabul edilmez gafletini de ta iliklerimize kadar fark edip acıyla hayıflanarak-çok garip bir NEDAMET sadmesiyle de sarsılıp hüzünleniyoruz.

.

Peki..

HAYAT bu mu,yavan,renksiz,tatsız/tuzsuz ve bir arada ve ancak adeta yapayalnız beyhude yere geçirilerek-sessizce tükenen sınırlı bir ömürden mi ibaret;Gerçekten HAYAT dediğiniz, canlı/diri ve çok yönlü KITLELERE rağmen böylesine bir başına "YAPAYALNIZ" geçirilerek YÂŞANAN bir şey mi?

Yani!

Biz belki millet olarak,tarihte büyük sıkıntılar da yasadık,bazen derlenip toparlandık Ve gittik üç kıtada at oynattık,bazen üstümüze kara bulutlar da çöktü malımızı,canımızı,toprağımızı EVLAD-I İYALİMİZLA beraber kaybettiğimiz de oldu,hatta belki bir çoğumuz, evimizden eşimiz den/yurdumuzdan atılmakla da baş başa kaldığımız zamanlar da oldu,lâkin her seferde derlenip toparlanmayı,silkinip dikilmesini bildik; Sözümüzü söyleyerek,azim ve kararlılıkla asla vazgeçmeden yürüyerek-Kendimize,özümüze,yüzümüze,sözümüze yeniden döndük, dönebildik

Biz aslında!

Dünyadan/dışarıdan,bazen de içeriden ve elbet bizzat kendimizden nice kazıklar da yemiş, nice badireler yaşamış,nice zulümler görmüş ve nice tufanlar,ateşler,yangınlara muhatap kalarak-Onu AKLIMIZLA İRFANIMIZLA Sabır ve sebatımızla Azim Ve kararlığımızla aşabilmiş nevi şahsına münhasır-çok deneyimli,dayanıklı metin bir milletiz de ancak-henüz kendimizi doğru/dürüst bilmiyor ve tanımıyoruz çünkü;BİZ Seferde her ne kadar azimli kararlı ve gayretliysek,ne yazık ki Hazarda o kadar tembel,uyuşuk ve her şeye karşı bigane kalan (BANA NECİ)miras yedi bir toplumuz..

Çünkü!

Asla Kendimizi hiç bilmiyoruz,bu nedenle de ne istediğimizi de aslında pek bilmiyoruz,ki zaten; "İKİ" bilinmeyenden de "BİR" bilen de çıkmaz..

Yani!

Millet olarak "MARAZİ" bir hastalığa meftunuz; Devası var mı?

Var elbet;Okumak,okumak ve illaki okumak Ve de birbirimizi dinlemek, anlamak, öğrenmek Ve bilerek sosyalleşmek Ve de Milletleşmek..

Ve çünkü! Biz toplum olarak,belki resmen sınırları belli bir yurt/toprak parçası üstünde bağımsızlığımızı da kazandık ama;Henüz ortak bir kültürel paydada buluşup,özgün, örgün Ve de "Kökü/Ağacı Mazide,Dalı/Meyvesi Atide” olan "ÖZEL" özgür,çalışkan ve üretken bir "MILLET" olamadık..

İşte!

Sanat dediğimiz;Sinema,Tiyatro,Şiir,Edebiyat, Resim,Müzik,Heykel,Ebru,Hat sanatı vb gibi sanat dalları yukarıdaki hastalıkları insandan söküp götürür..

Biz!

Bize TİYATRO diye sunulan meçhul/ muğlak objeyi ilk kez çocukluğumuzdaki-KÂHTA DEMİRCİLER çarşısındaki Dükkan duvarlarına gerilen beyaz bir brandadan, Demircilerden doğu/yukarıya doğru METİNERLERİN MAĞAZASINA kadar ahali-cümle cemaat saf/saf dizilip yere bağdaş kurarak izledik-ancak;Sonra fark ettik ki-Meğer "SAM AMCANIN" Beynimizi kendi "ÜTOPYASIYLA" doldurmaya yönelik,çok kati REKLAM yüklü bir SİNEMA filmiymiş-Bizim TİYATRO niyetine izlediğimiz,ama olsun izledik ya..

Demem o ki!

TİYATRO BİR YAŞAM BİÇİMİ,Adamlar asırlar önce bu biçimi HAYATLARINA adapte etmişler ki;ELBET ta ilk çağlardan bugüne o yaşam biçimlerini taşımasını da bilmişler..

Sahi!

Şu ANTİK tiyatrolar Egenin,Akdeniz’in nerdeyse her yerleşim biriminde var,ancak;DOĞU ya da GÜNEYDOĞUNUN Ve de ORTADOĞUNUN ve de “İSLAM COĞRAFYASININ” asla hiç bir yerinde bu TİYATROLARIN varlığını pek duymadım..

Neden acaba?

Galiba cevabı da farklılıkta;"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarı kopmuş demektir!" Diyen Adam; Acaba “Bu gerçeğin altını da çizmiyor mu?”

Eh..

“Varın Siz hala ONA ağız dolusu küfredin,ki;Cehlin küfründe hemhal olasınız..1”

Neyse!

Tiyatro,Sinema,Şiir,Edebiyat derken,bir de Baktık ki "15 Temmuz" sükun etmişiz; Allah böyle karanlık, kaotik günleri bir daha milletimize göstermesin  güzel ülkemiz uğruna canını feda eden yiğit insanımıza ALLAH rahmet eylesin;,FETÖ Ve benzer GÜRUHA ve elbette Onlara (30/40 yıl)kol/kanat gererek-bilerek ya da bilmeyerek devlet kurumlarına yerleştirerek halkın başına bela eden cümle gafil "Siyaset Cambazlarına" da lânet olsun..

Çünkü!

DEVLET ADAMLIĞI asla  gaflet,hıyanet ve nankörlüğü kaldırmaz;Kaldırabilenler de asla DEVLET ADAMI değil,belki yaşadıkça “DEVLET HAİNİ” olarak anılmayı hak ederler..

NÖBET..?

(Sözde) "GAZETECİ" bir dostumuz paylaşmış!

"Biz MİLLETÇE 15 Temmuz Nöbetteyiz;DİYOR..

Sözde/GAZETECİ!

Çünkü (Özde) özel GAZETECİLER,Öylesine-(İş olsun dostlar görsün misali)kolay-kolay işinden başka "NÖBET" falan tutmazlar Ve ancak;Kendi TOPLUMLARI adına yüklenmiş oldukları "İŞİNİN" boyunlarına sardığı GÖREV VE SORUMLULUĞUN-hiç Vazgeçilmez Rol Ve Misyonunu en iyi şekilde (DOSDOĞRU)kurallara uygun olarak tam Ve de eksiksiz   tam yapmak üzere; İLGİLİLERİN (Hazarda Ve Seferde) VATAN/MİLLET adına tutmak zorunda oldukları "NÖBET" yerlerini-HALKINI doğru bilgilendirmek amacıyla-Bizzat giderek,gezerek,izleyerek Ve de elbet Olan/Bitenle ilgili olarak elbet GÖREVLİLERDEN gerçek/Doğru BİLGİYİ alarak GAZETESINDE yayımlayabilir..

Çünkü!

“Gerçek bir GAZETECININ-Vazgeçilmez Görevi, bir yerde olmuş ya da olması muhtemel OLAY VE OLGULARLA ilgili olarak-Tam tarafsız,doğru bir refleks,bakış ve eylem bütünlüğüyle beraber bizzat giderek "OLAN/BİTENİ" yerinde görerek, bakarak,inceleyip anlamak Ve anladığını olduğu gibi İLGİLİLERLE KAMUOYUNU bilgilendirmek amacıyla irdeleyip raporlayarak;DEVLET İLE MİLLET ARASINDA-adeta bir Köprü görevini üstlenerek-OBJEKTIF BİR İLETİŞİM VE BİLGİ AKIŞINI SAĞLAMAK olmalıdır..”

Bu manada!

Dünya görüşü ne olursa olsun hiç bir Gazeteci, eğer MESLEĞİNİN İş gereklerini DOSDOGRU tam ve eksiksiz yapmak gibi bir derdi varsa;O GAZETECİ,yapılan OLAY VE OLGUNUN boyutu ne olursa olsun,kimi ve neyi,neden hedef almış olursa olsun-İçeriğine ve beraberinde taşıdığı "SOSYAL VE SİYASAL" sonuçlarına bakmadan Ve asla taraf olmadan-Etkilenmeden GÖREVİNİ(Mesleğinin ahlak,ilke, kural Ve kaideleri gereğince) objektif olarak-Metanetle DOSDOĞRU yapmakla görevli ve sorumludur..

Peki!

“Bir İNSAN için bunu yapmak kolay bir şey mi, değil elbet asla kolay olur mu çünkü; GAZETECI OLMAK DA VE DE AKILLI ERDEMLİ ÖZĞÜN,ÖRGÜN VE ÖZGÜR BİR GAZETECİ OLARAK KALABILMEK ÖYLE HER İNSANIN YAPABİLECEĞİ KOLAY BIR ŞEY DEĞİLDİR.”

Lâkin!

Bizde, nerdeyse-Herkes de  GAZETECİ Maşallah! Eee, böyle olunca da Bizdeki-Her GAZETECİ de nerdeyse-Bir ÇORBA uğruna önce Gönüllü,öncü birer "VATAN MİLLET SAKARYACI" oluverir Ve sonra da-ne yazık ki;Önce KALEMİNİ satıyor Ve sonra da VATANINI da satar,MİLLETİNİ de satar, SAKARYASINI da-Sadece bir "ÇORBA" fiyatına..

Demem o ki!

“Bir ÜLKEDE,eğer ÇORBACIDAN Gazeteci olursa, elbet "GAZETECİLER" de birer "ÇORBA" fiyatına elan satılıverilir,ki zaten;SATILIK ADAMDAN da "NÖBETÇİ" falan çıkmaz..”

Neymiş!

“Nöbetmiş, olan bu nasıl Nöbet? SEN NÖBETTE UYURKEN,YUNAN BURNUMUZUN DİBİNDEKİ ADALARA-KAYALIKLARA-TAŞLIKLARA KADAR SİRAYET EDEREK İSTİLA ETTİ BE;BU NASIL BİR NÖBETMİŞ KI Olan/Biten KARŞISINDA KILINI BİLE KIPIRDATMADIN Uyudun BE BRE GAFİL..!?

Elbet!

Senin gibi Ülkesine Ve Milletine karşı bu kadar "GAFİL,HAİN Ve NANKÖRLERIN" kabaran ağır HESABINI Ancak ALLAH'A HAVALE EDİYORUZ zira;HER BIR ŞEYİN ADİL-İ MUTLÂK ŞAHİDİ de HAKEMİ de,SAVCI VE HÂKİMİ de elbet ODUR.. Biz geçmişte FETÖ İBLİSİNİ Nasıl ONA havale ettiysek-Elbet; AHA "O",Aha da SEN Ve HESABIN, artık Gerisi BİZİ asla ilgilendirmez-ONUN MAHKEME-İ KÜBRASINDA gereği yapılacaktır..Biz ancak sadece birer İzleyici olabiliriz lütfederse eğer.

Hayırlı NÖBETLER,uyumaya devam et bakayım;Nasıl olsa Er geç/Bir gün Sen de gaflet UYKUSUNDAN UYANIRSIN,GİDER HESABINI-KENDİN verirsin ..

SON/SÖZ;

Yani!

"Hayat bir tiyatrodur,Tiyatro da bir hayat..!"

HAYATI bilen KENDİNİ bilir,kendini bilen de HADDİNİ Ve RABBİNİ bilir;Be nedenle de KENDİNİ bilmeyene bir SÖZÜMÜZ yok, ne isterse onu yiyebilir..Şüphe yok ki Yüce ALLAH asla hiçbir kimseye HAKSIZLIK yapmaz-Herkese ancak HAKKINI dosdoğru verir; Ne fazla Ne eksik...

Sevgilerimle..