Yavru Kedilerin Allah'a Şikayeti

Geçtiğimiz günlerde pazar yolunda yürürken, kulağıma acı acı miyavlayan bir kedi sesi geldi. Biraz sese doğru ilerlediğimde, dokuz yıllık tecrübeyle, artık çıkardıkları seslerden dertlerinin ne olduğunu anlayabildiğimden, yavrularıyla ilgili yardım isteyen, siyah beyaz bir anne kedi olduğunu gördüm. Neyin var güzelim, derdin ne soruma cevaben açık olan bodrum kattaki kalorifer dairesi penceresine götürdü beni.

Yavruları bir yere mi sıkıştı acaba düşüncesiyle uzanıp baktım ancak görünürde yavru da ses de yoktu. Belli ki yavruları kayıptı, bu yüzden acı acı miyavlayarak yardım istiyordu. Açık duran apartman kapısından girip bir apartman sakinine sormayı düşündüm. Karşılaştığım merdivenlerde temizlik yapan görevli genç hanıma sorduğumda, evet, ben de farkettim, onun yavruları vardı, ne oldu bilmiyorum cevabını aldım.

Ricam üzere yöneticiyi aradığında karşı tarafın cevabını ben de duyabildim ve adeta kan beynime sıçradı. Çok rahat bir ses tonuyla, bazı rahatsız olanların şikayeti üzerine onlar atıldı diyordu.
Elimi uzatıp telefonu bana verirmisiniz derkenki ses tonumdan kendim de ürperdim. Ömrümce eksiğim olan Celal sıfatının doruk haliydi sanki.

O yavruları kim nereye attı bana söylermisiniz soruma kem küm cevap verildi. Biz millet olarak, acımasızca annelerinden ayırıp, henüz çok küçük, anne sütüyle beslenmek zorunda oldukları halde ne bulup, ne yiyip içeceklerini düşünmeden, açlıktan acı çekerek öleceklerini bile bile uzaklara attığımız bu kedi yavruları yüzünden bu haldeyiz feryadım üzere karşı tarafın nefes alış verişlerinde biraz korku hissediliyordu ancak bu olması gerektiği gibi Allah'dan değil, hayvanseverlerle başlarının derde girmesi endişesindendi.

Kim nereye attı ise gidip bulunmasını söyledim yöneticiye ve görevli hanıma telefonumu bırakıp sonuçtan haberdar edilmeyi rica ettim. Tahmin edeceğiniz gibi hiç haber yok günlerdir. Bu yazıyı yazmak ve çıktı alıp o apartmanın kapısına asmaktan, gerekirse apartman adını da teşhir etmekten başka yapabileceğim birşey de yok ne yazık ki.

O masum yavruları, annelerine, kendilerine yiyecek, su vermek şöyle dursun, sırf kendileri rahatsız olmasın diye, annelerinden ayırıp açlıktan ölüme terketme vicdansızlığında olanların sızlayacak vicdanları olmasa da, vereceğim ibretlik bilgi sebebiyle belki kendileri için korkup bundan böyle bu insanlık dışı davranışı yapmalarına engel olabilirim umudundayım.

Geçen yıllarda listemden bir hanımdan mesaj aldım. Kedilerimden haberdar olduğu için, şu an, anneanne, anne ve çocuk olarak üç kuşak kedimin birarada olup olmadığını soruyordu hanım. Merak edip ne yapacaklarını sorduğumda aldığım cevap çok ilginçti.

Hanımın eşi çok hastaymış. Çare arayışlarında kendilerine, hastanın ailesinde yedi kuşak önce bir kediye eziyet eden olduğu için, sonraki nesillerin dahi bu hastalığa düçar olduğu, kurtulmak için üç kuşak bir arada kedi ailesine hastanın elleriyle mama yedirmesi ve bir yıllık mama masrafını karşılaması gerektiği söylenmiş.

Hemen aklıma Dr. Münir Derman Hz 'nin kedilere sakın eziyet etmeyin, onlardaki sırrı bilseydiniz, ah keşke öğrenmeyeydim diye zırıl zırıl ağlardınız sözü geldi. Yavruları annelerinden ayırıp açlıktan ölüme terketmekten büyük eziyet olabilirmiydi!..

Anne anne olan kedim yakın zamanda yine bir kedi düşmanının zehirli tavuk derisi dağıtarak katlettiği onlarca kediyle birlikte öldüğü için maalesef yok cevabımı verdim. Diğer kedilerimden emin değildim.
Sonra Salihli'de başka kedi anneleri olduğu aklıma geldi ve onlar için bulabileceğimi söyledim. Kısa bir araştırma sonunda üç kuşak kedi ailesini bulduğum kedi annelerini tanıdığımda Allah'ın nelere kadir olduğu, hikmeti karşısında dilim tutuldu adeta.

İzmir'den arabalarına yükledikleri mamalarla gelen aileyle birlikte gittiğimiz kedi barınağı evdeki kedi anneleri, Selanik göçmeni ikiz kardeşlerdi. Biri hiç evlenmemiş, çalışıp emekli olmuş, diğerinin eşi vefat etmiş, kızı uzaklarda çalışıyormuş, eşinden kalan maaşıyla ikizi kız kardeşiyle birlikte yaşıyor, üç dört tanesi kör ve kaza geçirmiş, bacaklarını kaybetmiş olduğundan evde elleriyle besledikleri onlarca sokak kedisine bakıyorlarmış.

Ameliyat, tedavi ve mama masrafı koşullarında birisinin maaşı kedilere gidiyormuş. Bir emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyorlarmış. Yüce Allah bir yıllık mama parasını elbette bu Hüreyre cennet kadınlarına verdirecekti...

Kedi yavruları kendilerinden su, mama istemediği, veterinere götürmek, tedavi etmek gibi bir dertleri olmadığı, su, mama vermek zorunda tutulmadıkları halde, sadece rahatsız oldukları için annelerinden ayırıp atılmasını isteyenler de kadın ve büyük olasılıkla da anne. Acaba onlar ne kadını olduklarını hiç düşündüler mi!...

Bu acımasızca çuvallara, kutulara hapsedilip, yol boyunca o karanlık ortamda ve sonrasında annesiz, aç- susuz ve korunmasız ne korkular yaşayan, açlıktan ölüme mahkum edilen yavruların, sizi Allah'a şikayet edeceğim diyen savaş mağduru çocuk gibi, bizi Allah'a şikayet edeceklerini düşünmelerine vesîle oluruz; böylelikle millet olarak bu vebalin gazabından kurtuluruz inşallah.

Lütfen hepimiz üzerimize düşen sorumluluğu, hassasiyeti gösterelim. Zulme dur diyelim. Durduramıyor isek bari gerektiği gibi tepkimizi gösterip vicdanlara duyuralım...

Sadece hayvan hakları gününde değil, her gün bu dünyada yaşama hakkının sadece insanlara ait olmadığını, tüm canlıların haklarına saygının insan olmanın şartı olduğunu unutmayalım.

Bu vesileyle, havaların soğumasıyla, yavru kedilerin araba kaportalarına sığındığını da hatırlatalım. Arabanızı çalıştırıp hemen hareket etmek yerine bir iki kez hızlıca gaza basıp uyanıp kaçmalarına fırsat verelim.

Bu yaz, biberonla kedi sütü tozundan yapılmış mamayla besleyip büyüttüğüm atılmış dört öksüz yavrudan siyah ve sarı olan bu yüzden hayatlarını kaybettiler on gün önce ne yazık ki. Emek emek büyüttüğün yavru kedileri gözyaşları içinde ellerinle kazdığın toprağa gömmek, acaba ihmalim var mı vicdan azabına dayanmak hiç kolay değil inanın. Her canlı, hayat hakkını ve biraz sevgi, ilgiyi hak eder. Yaratandan ötürü...

İdraki ve telafisi niyazıyla. Amin Ya Rab'bi!..

Adevviye Şeyda Karaslan