Tükürün, Zalimlerin hayasız yüzüne. Tükürün, Askerimize kurşun sıkanların yüzüne. Tükürün, Güvenliğimizin simgesi olan polisimize kurşun sıkanların yüzüne.

Tükürün, Zalimlerin hayasız yüzüne.
Tükürün, Askerimize kurşun sıkanların yüzüne.
Tükürün, Güvenliğimizin simgesi olan polisimize kurşun sıkanların yüzüne.
Tükürün,İhanet içerisinde olanların yüzüne.

Tükürün,Hainlere piyon olanların yüzüne.

Tükürün,Bu milleti haince vuranların yüzüne.

Tükürün,Bu milletin önünde takoz olanların yüzüne.

Tükürün,Karakterden mahrum olanların yüzüne.

Tükürün, Milletin değerlerini bitirenlerin yüzüne.

Akif’in ifadesiyle;

“Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Hele İ'lanı zamanında şu mel'ul harbin,
"Bize Efkar-ı umumumiyesi lazım Garb'ın";

Oda ALLAHI bırakmakla olur herzesini,
Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini

Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün
Yine hicran ile çılgınlıgın üstünde bu gün,

Bana Vahdet gibi bir yar-ı musaid lazım
Artık ey yolcu bırak, ben yanlız ağlayayım.”

***************  

Hasta için en önemli olan husus teşhistir.

Ondan sonra tedavisi mümkündür.

Bediüzzaman’ın tesbitiyle; Bana zulmedenler, bu milletin kanını taşımamaktadırlar.

Bu kanı bulanık olanlar, her türlü gelişmelerden rahatsız olurlar.

Tarihteki kazıklı Voyvodalardan daha tehlikeli, Firavundan daha ileri, kısır ve kasır zihniyetlidirler.

Bu millete ihanet edenler, bu milletin kanını taşımamaktadırlar.

Elli yıldır bunları münafık yapılar içerisinde çokça gördük.

O nifak perdesi altında solanlar ve solduranlar çokça gelip geçtiler.

O kokmuşlar bu vatanı kokutanlardır.

Şeytandaki küfrün Müslümandaki yeni ve köklü versiyonu nankörlüktür.

İnançsızlığın yeni versiyonu; aktif ve faal olan ilahı, pasif ve her şeyi kendi haline bırakan ilah haline dönüşme halidir.

Batıl dinlerin ittihadı ve ittifakı. Deizm olarak yutturulmaya çalışılan ise, onun yeni kılıfıdır.

Tıpkı muharref Tevrat’ta anlatılan; Hz. Davud’un Tanrı ile güreşirken yenmesi gibi veya Avrupalıların teknolojide ilerlemeleriyle;

Ey Tanrım, sen 1.0 yaptın, biz ise 2.0 yapıyoruz, Fir’avunane gururu.

-Dinler arası diyalog olan üç ilahi dini bir din yapmanın yerine, bütün dinleri bir yapma, bir araya getirme çabası.

Hepsinden bir şeyler alıp, onları hak ve haklı gösterme düşüncesi.

Bir yandan da bütün ilahi kuralları kaldırarak, kuralsız ve kendi koydukları ve de kurdurdukları dini yaygınlaştırmaya çalışılmaktadır.

Ancak Cemil Meriç-in ifadesiyle; Bizdeki aydınlar (Buna dünya aydınlarını da ekleyebilirsiniz) din düşmanı değil, İslam düşmanıdırlar.

Bir tek tesettüre tahammülsüzdürler.

Aslında bir ilahı reddedenler, birçok ilahları da ihdas etmiş oldular.

Ne garip bir hal değil mi?

-”Rus polisi: "İslâm parça parça olmuş."
Bediüzzaman: "Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar." İlâ âhir...
Yahu, şu asilzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslamiyet’in bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.” [1]

Bugün bu tahakkuk etmektedir.

Artık evlatlar diplomalarını almış, hizmet için hazır beklemekte ve ittihadı İslam’ın çekirdeğini oluşturmaktadır.

[1] Bediüzzaman. Tarihçe-i Hayat, s. 69-70.