Onlara “ABDAL” denir, onları bilmeyen cahillere ve küçük gören gerzeklere ise “Aptal” denir. Sadece Allah’a kul olan Abdal, kula kulluk etmez, haksızlığa ve zulme boyun eğmez.

“Gezgin Derviş” ve “Halk Ozanı” anlamıyla bütünleşmiş Abdallar, Türkmen boyu olup, fethedilen yerleri imar ve irşad etmek, geliştirmek ve Türkleştirmek amacıyla, Horasan’dan göç ederek, o dönemde Rum bölgesi olarak tanımlanan Anadolu coğrafyasına uç beyleri olarak gelmiş veya Ulu Erenlerce görevli gönderilmiş gönül ehli Türk topluluğudur.

Anadolu Abdalları arasında, Kaygusuz Abdal, Kazak Abdal, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa, Kalendar Abdal, Muhyiddin Abdal, Teslim Abdal gibi nice büyük Halk Ozanları yetişmiştir.

Seferler ile Anadolu’ya gelen Türkmenler görev ve çalışma bakımından, Abdalan-i Rum, Baciyan-i Rum, Gaziyan-i Rum ve Ahiyan-i Rum olmak üzere dört grupta adlandırılmıştır.

=>Abdalan-i Rum, sazları ve nefesleri kuvvetli, güzel Türkçe konuşan ve söyleyen, ilmi ve tasavvufi yönü derin, gönül insanlarından oluşmaktaydı. Anadolu Abdalları, Ahmet Yesevi sufilik geleneğinin temsilcileri Erenler olup, Moğol istilasına maruz kalmış Anadolu Türk Beyliklerinin tekrar toparlanmasını, en güçlü Türk beyliği çatısı altında birleşilmesini ve bu vesileyle Osmanlı Devletinin kurulmasını sağlamış öncülerdir.

Osmanlı Devletinin kuruluş felesefesi, Türkmen aşiretlerinin mensubu olduğu Bektaşi geleneğinin özünü teşkil etmiştir. Kuruluş ve yükseliş aşamalarında, Osmanlı Ordusunun yeniçerileri alevi inancına sahip Türkmenlerden oluşmaktaydı, duaları ve törenleri Türk örf ve adetlerine göre yapılmaktaydı. Bu gelenek, Araplaşmanın etkisinde kalan Osmanlının siyasi ve dini otoritesinin dağılmasıyla bozulmuştur.

=>Bacıyan-i Rum, Anadolu’da Kadın Birliğini temsil etmekteydi, kadınlar arası birlik ve düzeni kurmakta, sosyal ilişkileri geliştirmekteydi. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı tarafından kurulmuştur.

Tarih boyu Türklerde kadınlara büyük değerler verilmiş, eşit haklar görülmüş, yüceltilmiştir. Öyle ki, Fırat Nehrini geçerken boğulup vefat eden Süleyman Şah’ın hanımı Hayme Ana, kayı boyunun başına geçmiş, beyliğini yönetmiştir. Devlet Ana olarak bilinen Yörük kadını Hayme Ana, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’nin nenesidir.

Ne zaman ki, Osmanlı Devleti padişah ve yöneticilerinin Türk olmayan cariyeler ile evlenme geleneği başlayınca ve Halifelik ile birlikte Araplaşma hareketleri yaygınlaşınca, Türk kadınları çalışma ve sosyal hayattan dışlanmış, hak ve hürriyetleri kısıtlanmış ve medeni değer olarak alt sınıf statüsüne düşürülmüştür.

=>Gaziyan-i Rum, Anadolu’da sınır ve toprakları koruyan uç beyi yiğit askerlerdir. Bunlara Alp Erenler denilmektedir. Ertuğrul Gazi, Hüseyin Gazi, Battal Gazi, Mengücik Gazi, Danişmend Gazi, Candar Gazi, Sarı Saltuk Gazi bu yiğitlerden bazılarıdır.

=>Ahiyan-i Rum, Ahilik teşkilatıdır. Anadolu’nun iktisadi yönden kalkınması hedeflenmiş, meslek birlikleri kurulmuş, nitelikli iş gücü eğitimleri verilmiş, esnaflar arası sosyal yardımlaşma ve dayanışma sağlanmıştır. Kurucusu Ahi Evran’dır. Osman Gazi’nin bir ahi şeyhi olan Edebali’nin kızı Malhun Hatun ile evlenmesi, ahilik teşkilatının önemini ve gücünü göstermektedir.

Şah Hatayi bir dizesinde, bu kültürel yapıyı şöyle anlatmaktadır.
“Ezelden dost olanlar evliyaya 
Ahiler, Gaziler, Abdallar oldu”

Sözlü Türk Edebiyatının mihenk taşlarını oluşturan Abdal Ozanlar, halkın sevincini, öfkesini, yasını, özlemini, kahramanlıklarını dile getirmişlerdir. Saz çalmışlar ve Türküler çığırmışlar, şiirler okumuşlar ve nefesler söylemişlerdir. İlden ile gezmişler, gönülleri fethetmişlerdir.

Türk dili, Türk kültürü ve Türk töresinden haz etmeyen “Aptal” kesimlerin hedefi haline gelen Halk Ozanları Abdallar, belli dönemlerde aşağılanmış, hor görülmüş ve toplumdan soyutlanmış, baskıcı yönetim ve iktidarın gücüyle susturulmaya çalışılmış, sürgünlere gönderilmiş, zindanlara atılmış ve hatta idam edilmiş, öldürülmüşlerdir.

Anadolu Selçuklu Devletinin son sürecinde, II.Gıyaseddin Keyhusrev döneminde, çok lüks ve şatafat içinde yaşayan ve halka eziyet ve zulm eden Sadeddin Köpek yönetimine karşı çıkan Babai isyanlarında çok sayıda Türkmen aşiretleri ve Abdalları katledilmiştir. Amasya’da dergahı bulunan Baba İlyas ve müridi Adıyamanlı Baba İshak gibi büyük pirler ve dedeler kolluk kuvvetlerinin zalimce saldırılarıyla yok edilmişlerdir.

Osmanlı döneminde ise, Halifeliğin çevresinde kümelenmiş Arap Ulemaların saray yönetimini Türkmenler aleyhinde kışkırtmasıyla büyük felaketler yaşanmış, nice halk ozanları dara çekilmiş, türkmen boyları kılıçtan geçirilmiştir. Haksızlığa isyan eden Yeniçerilerin boynu vurulmuştur.

Günümüzde Anadolu Türkmen Abdallarına bir çok bölgede ve şehirde rastlamak mümkündür. İç Anadolu Bölgesinde; Kırşehir, Çorum, Yozgat, Sivas, Amasya gibi illerde yoğun yaşamaktadırlar. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, K.Maraş, G.Antep, Adıyaman, Urfa ile Doğu Anadolu bölgesinde Erzincan, Tunceli ve Malatya gibi şehirlerde geleneklerini sürdürmektedirler. Anadolu Abdallarına, bazı yörelerde Teber, Çepni, Gegel, Gevende, Guyende gibi isimler ile verilmiştir.

Genel olarak göçebe hayatı yaşamış Anadolu Abdalları, meslek olarak sünnetçilik, demircilik, kalaycılık, nalbantçılık, kazancılık, elekçilik, köçeklik, oyunculuk, çalgıcılık, sepetçilik, davulculuk gibi meslekler yapmışlardır. Abdal kültüründe, insana duyulan sevgi, saygı ve hoşgörü temelinde yükselen bir hizmet ve muhabbet anlayışı hakimdir.

İzlediğiniz video görüntülerinde, Kırşehir bölgesinde yaşayan Abdalların hayatından kısa kesitler yer almaktadır. Kırşehir Abdalları içinden çıkmış ve Türkiye’ye mal olmuş, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Hacı Taşan gibi Halk ozanlarımız bugün hala eserleriyle gönüllerde yaşamaktadır. Mekanları cennet, ruhları şad olsun.

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşayan, Bayatlar, Döğerler, Ağaçeriler, Karakeçililer gibi Türkmen aşiretlerine mensup Abdallar, Türkçe’nin yanısıra Kürtçe(Gurmanci) de konuşmaktadır. Bin yıllık ortak kültür ve tarihin etkisiyle, Anadolu halklarıyla kaynaşmış, etkileşmiş ve kader birliği yaparak tek vücut halinde bütünleşmişlerdir.

Türkmen Alevi kültür ve inancına sahip Abdallar, sazları ve sözleriyle, davulları ve zurnalarıyla, kemanları ve cümbüşleriyle ayakta kalmak için direnen, tarihten bugüne Türk Kültür Elçileridir.

Gönül dünyamızın dervişleri Abdallara selam olsun...

(Şah Ali Yaşar)