Alın terinin, köylünün çocuğuna helal rızık bırakma hayalinin çöküşü ve bu çöküşün fon müziğini ne yazık ki Amerikalı Sam amca ile Joni’nin kahkahaları

Kahrolası Federaller ve Dıjj Güçler

Adıyaman’da Badem Rejisi mi Kuruldu Hafız..?

Adıyaman’da badem ağaçlarının kesilme sesi artık sadece bir tarımsal krizin değil, siyasi bir tercihin yankısı Hafız! Son birkaç ay içerisinde sadece Kahta’da 1000 dönüm badem ağacı kesilmiş desem, kıyameti hissedebilir misin mesela…

Bu ses, onlarca yıllık emeğin, alın terinin, köylünün çocuğuna helal rızık bırakma hayalinin çöküş sesi ve bu çöküşün fon müziğini ne yazık ki Amerikalı Sam amca ile Joni’nin kahkahaları süslüyor. Çünkü Ebzer emmi ile Zılha bacı burada ağlarken, bir yerlerde başka birileri göbek kaşıyarak kar hesapları yapıyor.

Bu ülke bir zamanlar “tütün” denince Adıyaman’ı konuşurdu. Şimdi “badem” diyoruz. Ama tütünün kaderiyle bademin kaderi ürkütücü biçimde benzeşmeye başladı. Yıllar önce “ekmek serbest ama satmak yasak” gibi bir tuhaflıkla çiftçinin alın teri uluslararası tekellere teslim edilmişti. Bugün bademde de benzer bir tablo kuruluyor. Adı konmamış ama fiilen bir “badem rejisi” yaratılıyor.

Amerikalıya Sıfır KDV, Adıyamanlı’ya nanik…

Amerika’dan gelen bademe sıfır KDV uygulanıyor, ama Adıyamanlı üretici yüzde 70 don zararı yaşadığı halde TARSİM’den “sıfır tazminat” alıyor. TMO alım yapmıyor, kooperatifler fiyatı tabana çekiyor. Bu tabloyu daha nasıl tarif edeceğiz Hafız? Bu bir “politik tercih” değilse nedir?

Bu bir tesadüf değil Hafız. Bu, yerli üreticiyi piyasadan tasfiye edip uluslararası devlerin önünü açan planlı bir ekonomik düzenin sonucu. Bu düzenin adı serbest piyasa değil; bağımlı piyasa rejimidir. Tütün Rejisi ne yaptıysa bugün aynı akıl bademde yürürlüktedir.

Hükümetin Adıyaman ile derdi ne?

Depremde sahipsiz bırakıldık. Kırmızı alanda pasif tapu oyunlarıyla belirsizliğe mahkûm edildik. Konteynerden zorla çıkarılıp fahiş kiralara teslim edildik. Bitmemiş evlere “hadi girin” denildi. Şimdi de on yılların emeği badem bahçeleri kıyıma uğruyor. Sormak zorundayım: Hükümetin Adıyaman ile derdi ne Hafız?

Adıyamanlı üretici zaten felaketlerle sınanmışken bir de ekonomik kıskaca alınmak zorunda mı? Bu kadar tesadüf bir araya gelir mi?

Şimdi köylerde, bahçelerde kesilen badem ağaçlarının suskunluğuna iyi bak Hafız. Çünkü o sessizlik aslında bir çığlık. Kimse duymuyor ama onlar bağırıyor: “Biz bu topraklara inandık, ama bizi satanlar oldu.”

Adıyamanlı üretici bir taraftan doğal afetlerle, bir taraftan piyasa şartlarıyla, bir taraftan da yanlış politikalarla boğuşuyor. Amerikalı üreticiye vergi muafiyeti, yerli üreticiye sus payı… Bu düzenin adı serbest ticaret değil Hafız; bağımlılığın kurumsallaşması...

Bugün sessiz kalınırsa yarın konuşacak badem ağacı kalmayacak. Bu, sadece bir tarım politikası değil; bir kimlik meselesi, bir bağımsızlık meselesi. Badem bahçesi giden Adıyamanlı, yarın tarlası olmayan bir mevsimlik işçiye dönüşecek. Kendi toprağında kiracı olacak. Bu bir gelecek senaryosu değil; kapıya dayanmış bir gerçek.

Adıyamanlı üretici sesleniyor ama Ankara duymuyor. Bu kulaklar bu çığlığa da mı sağır, bu gözler bu yıkıma da mı kör? Bu sorunun cevabı, önümüzdeki aylarda sadece tarımın değil, Adıyaman’ın kaderini belirleyecek. Tıpkı tütünde olduğu gibi “çok geç kaldık” denmesin diye bu sorular şimdi sorulmalı.

Vebal büyük olacak

Yetkililer, kurumlar, siyasiler…

Bugün bu tabloya sırt çeviren herkes, yarın köyde boş kalan tarlanın, kesilmiş badem ağaçlarının, göç eden gençlerin vebalini taşıyacak.

Yorum kısmında yer alan videodaki sese kulak kabart Hafız.. Çünkü bundan sonra çok daha fazla duyacaksın. Bu ses, yerli üreticinin çığlığı Hafız Bu ses, bağımlı piyasanın kurbanlarının sesi.