Atilla Maraş'ın gönderdiği mesajla öğrendim Zübeyir Yetik'in vefatını. Zübeyir Yetik duruşu olan bir fikir adamıydı. Mücadeleciydi. Kendisini kitaplarından tanıyordum.

Bir Fikir ve Duruş Adamı Zübeyir Yetik

Atilla Maraş'ın gece gönderdiği mesajla öğrendim Zübeyir Yetik'in vefat ettiğini. Zübeyir Yetik ilkesi duruşu olan bir fikir adamıydı. Mücadeleciydi. Kendisini kitaplarından tanıyordum. Ağustos 1999 da İstanbul'da İSKİ de çalışırken telefon edip tanışmak istediğimi söyledim. O sırada sendikacılık yapıyordu. Yenikapı'da sendikanın bürosundaydı. Gidip tanıştım. Birkaç gün sonra da röportaj için rendevu istedim. Aynı yerde görüştük. Uzunca sohbet ettik. Hz. İbrahim ve Urfa üzerine uzunca bir röportaj yaptım. (Daha sonra o röportajı Gap Gündemi gazetesinde tam sayfa yayınladım.) Görüştüğümüz sırada güneş tutulması yaşanmıştı. Öğlen saatiydi. İki rekat namaz kalalım dedi. Bu tür olaylarda Allah'a yakarmanın dua etmenin iyi olacağını söyledi. Birlikte namaz kıldık. O günün gecesinde İstanbul depremi oldu. Kardeşimde misafirdim. Uykudan nasıl uyandığımı anlatamam. Öylesine güçlü bir sarsıntıydı ki, sanki biri beni dürterek uykudan uyandırmıştı. Ev sallanırken kolonlardan pencerelerden ses geliyordu. O sırada hiç bir korku hissetmedim. Hatta evden dahi çıkmak istemedim. Biraderim çıkmamız gerektiğini söylemişti. Öylece çıktık. Depremin büyüklüğünü dışarı çıktığımda vitrinlerin kırıldığını, mankenlerin yüzüstü düştüklerini, trafiğin kilitlendiğini görünce anlamıştım. İnsanlar çaresizlik içinde haykırıyor, kadın erkek gece elbiseleriyle sokağa fırlamışlardı. Gün ışımasıyla afetin büyüklüğünü daha iyi görecektim. Bugün düşünüyorum da Zübeyir abi ile kıldığım o namaz ve duanın gücüyle rahat davranmış olmalıydım.

İstanbul'a her gidişimde Zübeyir abi ile görüşüyordum. O da zaman zaman Urfa'ya gelirdi. Siverekliydi, Urfa'da akrabaları vardı. Her gelişinde mutlaka görüşürdük. Yine bu gelişlerinin birinde kendisiyle Rene Genon üzerine uzunca röportaj yapmıştım. Genoniyen felsefe üzerine ciddi okumaları ve tespitleri vardı. Dini bilgisi derindi. Tamamen Kur'an eksenliydi. Hıristiyan mistisizmini tassavvuf adı altında İslam'a yamadıklarını, tevhide şirk karıştırdıklarını söylüyordu. Yine Urfa'da kendisi adına yapılan bir anma gecesinde panelde konuşmacıydım. O panelin konuşmaları daha sonra Memleket dergisinde Zübeyir Yetik özel sayısında yayınlandı. Bir ara Urfa'da olduğu sırada HRÜ. Radyo, Sinema ve Televizyonculuk bölümü öğrencilerinden biri bitirme ödevi olarak benimle ilgli bir belgesel yapacaktı. Zübeyir Yetik ile görüşmesini söyledim. Zübeyir abi belgesele konuşmuş, hakkımda güzel şeyler söylemiş, tanımlamalar da bulunmuştu. Belgesel bittiğinde onun konuşmasını görmeyince sordum. Öğrenci "kayıtları yanlışlıkla silmişim. Bu yüzden o belgeselde yer almadı" demişti. Üzülmüştüm.

Kültür Müdürlüğüne atanmam için uğraşmıştı. Atilla Koç yakın dostuydu. Ona söylemişti. Atamam bir gün içinde gerçekleşmişti. Ankara'ya geldiğinde de görüşürdüm. En son Necip Fazıl konulu bir program için gelmişti. Programda kendisine takdim edilen çiçek buketini çıkışta bana vermişti.

Zübeyir abi en son hastaneye yatana kadar sosyal medyada fikirlerini dile getiriyordu. Zihni dinçti. Fikirlerinden dolayı eleştirenler oluyordu. Polemiklere girmekten çekinmiyordu. Asla geri adım atmıyordu. Hayatı boyunca hiç bir zaman duruşundan taviz vermedi.

Necip Fazıl'ın yakınında bulunmuş dört Urfalıdan biriydi. Diğerleri Akif İnan, M. Ragıp Karcı, Ali Haydar Öztürk. Bilindiği üzere Necip Fazıl tasavvufi İslamın izinden gitmiştir. Ancak Zübeyir Yetik, Necip Fazıl ile yol arkadaşlığı yapmasına rağmen tasavvufla arasına hep bir mesafe koymuştur. Bu yönüyle hem Necip Fazıl hem arkadaşlarının çizgisinden ayrılır.

Urfa özellikle kendi değerlerine sahip çıkmada vefasız bir şehir. Bırakın sahip çıkmayı kendi evladını boğar. Bunun bir nedeni cehalet ise diğer nedeni feodal yapı, güçlü aile ilişkileri ve kıskançlık. Urfa'da büyük adam olmak için büyük düşünmek, gerçek anlamda fikir ve sanat adamı olmak gerekmiyor. Ya büyük bir aileye aşirete sahip olmak ya da büyük bir tarikata mensup olacaksın. Bunu şehirde sokak cadde ve parklara verilen isimlerden anlayabilirsiniz. Zübeyir abi bir gün bir hemşehrisine Urfa'nın kendisini görmezden geldiğini söylemiş. Bunu da Siverekli olmasına bağlamış. Sanki Urfalı olmuş olsaydı şehir krendisini sahiplenirdi diye düşünmüş olmalı. Urfa'nın öyle bir derdi yok. Urfa Şair Nabileri, İbni Teymiyyeleri, Suud Kemal Yetkinleri, Kemal Edipleri, Bekir Yıldızları görmezden gelmiştir. Urfa şehrin fatihleri İyad b. Ganemleri, İmameddin ve Nurettin Zengileri unutmuştur...

Zübeyir Yetik yakından tanıdığım dini ve kültürel birikimi güçlü, ufku geniş, iyi bir fikir adamı yazar. Kuran'dan hareketle İbrahim Nemrut, Belam, Şeytan, Samiri, Yahudi vs. yeryüzünün şer odaklarını kaleme almıştır. Çok sevdiği Şeyh Şamil kitabını yazmış, oğlunun adını da Şamil koymuştur. İlginç olan Şeyh Şamil bir tarikat şeyhi. Ancak Zübeyir abi onun mücadeleci ve kahraman olmasından dolayı sevmiştir. Tassvvufu tesbih çekmekten ibaret görmemiş olmasını sevmiştir. Bu yüzden onun adını oğluna vermiş ayrıca kitabını yazmıştır. En son hatıraları yayınlanmıştı. Aslında ben ve Ahmet Kaytan onunla nehir röportaj yapacaktık. Ahmet Kaytan'ın Ankara'dan Urfa'ya gitmesiyle bir türlü o nehir röportaj kitabını hazırlayamadık. Sonrasında Zübeyir abi "Geçmişe Notlar"adıyla hatıralarını kitaplaştırdı. Başörtüsü için vermiş olduğu mücadele, aldığı cezalar, Necip Fazıl ile tanışması, sendikal çalışmaları, gazeteciliği, yazarlığıyla dolu dolu geçen bir ömür...

Bugün vefat haberini aldım. Allah rahmet etsin. Mekânı cennet olsun.