Babam Balkan’da patlayan top sesleri arasında açmış gözlerini dünyaya. Benim bebekliğim de, beşiğimin başucunda anlatılan toplu-tüfekli savaş öyküleriyle geçmiş

Torunuma Mektuplar:

ELVEDA HİROŞİMA!..

6 Ağustos 2025

Savaş dün de vardı bebeğim!

Önceki.. daha önceki ve daha daha önceki günlerde de vardı savaş!.

Büyükbabam doğduğunda 93 Harbi yeni yeni bitmiş miş. Babam Balkan’da patlayan top tüfek sesleri arasında açmış gözlerini dünyaya.

Benim bebekliğim de, beşiğimin başucunda anlatılan toplu-tüfekli savaş öyküleriyle geçmiş.

Bizden, evimizden, şehrimizden ve ülkemizden çok çok uzaklarda, haritada yerini gösteremeyeceğimiz yaban diyar larda; adını duymadığımız dinini-dilini bilmediğimiz milletlerin; Alaman gavuru ile bilmem hangi kafirinin kavga sıymış bu savaş...

Güya savaş denilen cehennem bize, evimize, şehrimize ve ülkemize çok çok uzakmış, uzaklardaymış. Ama ateşi anne lerimizi, babalarımızı ve onların anne ve babaları ile bizi ve bizden birkaç yıl önce dünyaya gelenleri yakıp kavurmuş her ne ve nasıl olmuşsa...

Türkiye savaşa girmemiş, ama tuzdan şekere, undan ekme ğe, kininden kefen bezine her şey kayıplara karışmış. Çok şey karneye bağlanmış. Ama karaborsada birkaç misli fiyatlara istemediğin kadar varmış.

Çay-şeker yokmuş dondurucu soğuklarda içimizi ısıtmaya.

Lambaları-fenerleri yakacak gaz yokmuş!

Ekmek yapmaya un yokmuş!

Bebelere kundak yapacak ve ölüleri saracak kaput bezi yokmuş!

Aç kalmışız, açıkta kalmışız!

Bazı günler ekmeksiz-aşsız!.

Yıllarca doktorsuz-ilaçsız, şekersiz ve çaysız!

Ama... her şeye rağmen şanslıymışız yine de!.

Savaştan yıllar yıllar sonra İsmet Paşa böyle buyurmuş.

Bizi pek çok şeyden mahrum bırakmış ama ‘Paşa Baba’mız, “lakin babasız bırakmamış”(mış).

Biz gerçekten şanslıymışız be bebeğim!..

Bak!. Bu gün 6 Ağustos 2025 ve tam 80 yıl önce bugün; 6 Ağustos 1945’te yani..

Yani büyükbaban dünya denilen gezeğene henüz ayak basmamış ve küçücük ciğeri kan ve barut kokan havadan tek nefes solumamışken... Uzaklarda çok uzaklarda, çok çok uzaklarda; görenlerin anlattıklarına göre güneşin doğduğu büyük ve dingin denizde..

Dört tarafı sularla çevrili bir ada ülkesinde ve Hiroşima diye bir şehirde insanlar, güzel bir güne başlamaya hazırlanırken ölüm kesmiş yollarını.

80 yıl önce bu gün.

Yani 6 Ağustos 1945’te...

Hiroşima derin uykusunda uyurken..

Yani saatlerin akrep ve yelkovanları 02.00 sularında tik-tak!.. tik-tak!.. tik-tak sesleriyle ninniyle uyuturken geceyi..

Yani dünyanın bu ucunda da öbür ucunda da gün ağar mamışken henüz...

Hiroşima’ya sadece 6 saat mesafedeki Tinian Adası’nd an bir uçak havalamış...

Enola Gay isimli 4 motorlu, B-29 Superfortrees modeli ağır bombardıman uçağıymış ve Albay Paul Tibbets komutasında 11 mürettabat ve “Little Boy” isimli kargosuyla 12 saat sürecek olan uzun bir yolculuğa çıkıyormuş..

Little Boy; -küçük çocuk ya da küçük oğlan- aslında ön ismi kadar küçük küçük, küçücük, mimi mini minnacık değilmiş.

“Little-küçük” olan ilk adıymış sadece.

Boyu 3 metre den biraz uzunmuş “Little Boy’un.

Çapı 75-80 santimetre kadarmış!

Ağırlığı 5 ton civarında, belki biraz az ve belki de biraz daha fazlaymış!

Adı “little boy-küçük oğlan çocuk”muş ama, gerçekte o dev bir ölüm makinasıymış.

Ölümün ta kendisiymiş’

Tahrip gücü; belki inanmayacaksınız, ‘abartıyorsun!.’ diyeceksiniz ama; tam 18 bin ton TNT’nin gücüne denkmiş. Bu gücüyle ilk anda 7 kilometre çapında bir bölgedeki canlı-cansız herşeyi yok edebilecekmiş.

Hedefi:Hiroşima’ymış Enola Gay’ın.

Amacı; ölümcül kargosunu hedefe bırakarak bin 338 gün önce ABD’yi Pearl Harbor’da vuran Japonya’dan intikam almakmış. Pearl Harbor baskının galibi Japonya’yı dize getirmek ve kayıtsız-şartsız teslim olmaya zorlamakmış.

2 bin 167 gün önce başlayan 2’nci Dünya Savaşı’nı her ne pahasına olursa olsun bitirmek, dünyayı Hitler’den kurtar makmış...

“Enola Gay” Tinian Adası’ndan ayrıldıktan 6 saat kadar sonra, saat 08.15 civarında Hiroşima’nın çekik gözlü insan ları; kadınları, kızları, erkekleri, gençleri, çocukları ve yumuk elli bebeleri güzel bir güne başlamaya hazırlanırken ateş yağmış tepelerine.

İlk anda 70 bin insan can vermiş o gün. 7 kilometre çapında bir alanda bulunan şehir, insan, hayvan ve hemen her şeyi yok olmuş.

Savaş dün de vardı bebeğim.

Aslında ilk insandan bu yana hep vardı savaş.

Yarın; yani 7 Ağustos 2025’te; neler yaşanacak yanı başımızda? Suriye’de, Irak’ta ve Gazze’de?

Kim bilebilir ki Bağdat’a neler olacağını;

Kerkük’te, Kerbela’da, Telafer’de ya da Irak’ın her hangi bir yerinde kaç bomba patlatılacağını ve kaç canın uluslar arası sermayeye kurban edileceğini?

Filistin’de ya da dünyanın başka bir ülkesinde daha kaç çocuk anasız-babasız kalacak ve daha kaç ana-baba bebek lerinin başucunda ağıtlar yakacak; kim bilir?

Kim bilir hangi kuklacının emriyle ve hangi kuklaların elleriyle yıkılacak şehirler?

Savaş dün de vardı. Bu gün de var.

Yarınların sahibi muhakkak ki Allah’tır!..

Lakin sen istemezsen, susmazsan, halkınla birlikte sesini yükseltir dik durursan, daha da önemlisi inanırsan bebeğim; yarınların sahibi de seninle olur!