Adıyaman çiftçisi nar ve bademde karar kıldığında, buğday ve arpadan kalan tecrübeyle alıcıların ayağına gelmesini bekledi.

Badem...

Tütünden sonra alternatif ürüne yönelen Adıyaman çiftçisi nar ve bademde karar kıldığında, buğday ve arpadan kalan tecrübeyle alıcıların ayağına gelmesini bekledi. Birkaç yıl öyle de oldu. Çiftçi bademi istediği fiyata olmasa da ona yakın bir fiyata rahatlıkla sattı. Ortadoğu pazarında alıcı bulduğunu, hatta tercih edildiğini işin erbabları söylüyordu.

Geçen yıl gümrük vergisi düşürülünce çiftçi büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Dışarıdan daha ucuza badem gelecek, elindeki ürün önceki yılın fiyatından da aşağıya gidecekti.

Öyle ya arz talep fiyatlar üzerinden şekilleniyor. Ucuz mal nerede alıcı orada...

Bugün gelen bir haber bir nebze rahatlattı. Gümrük vergileri artırılmış.

Ayrıntıları bilmiyoruz.

Dengeleri değiştirir mi zaman gösterecek.

Ben işin burasinda değilim. Daha çok çiftçi tarafında ve bademi nasıl pazarlarız egzersizleri peşindeyim.

Kayısı, fındık, zeytin, incir hatta kestaneyi tezgahlarda çeşit çeşit ve şekilden şekile girmiş görünce neden bademde de olmasın diye üzülüyorum.

Neden badem ezmesi, badem şekeri, badem lokumu, badem kreması olmasın?

Neden sanayi ürünü olmasın?

Gaziantep, fıstığı Şanlıurfa'nın elinden aldı, Antep fıstığı olarak dünyaya pazarladı.

Nohut dürümü lokantaları var.

Burada ürün çetelesi tutacak değilim.

Ancak şunu da bilmemiz gerekiyor.

Sahip olduğumuz zenginliği pazarlayacak kabiliyet ortaya koymasak dünyanın en kaliteli ürününü de üretsek onu bizden daha iyi işleyen çıkar, bizden daha fazla kazanir.

Doğa bize inanılmaz fırsatlar vermiş.

Zeytin, badem, nar, üzüm bunlardan bırkaçı.

Gel gör ki hiçbiri mantı kadar bilinmiyor. Mantı kadar yaygın ve güçlü değil.

Müteşebbis ruhu şart.

Teknoloji şart.

Bilim ve araştırma şart.

İsterken ne verdiğimizi ve ne kadar emek harcadığımız da ortaya koymamız gerekir.

Hakkını veriyormuyuz vermiyormuyuz?

İnovasyon diye bir şey var.

Yenilik...