Şunu en başta söyleyeyim ki; Her yazar, romanında birazcık kendini yazar... Ben de yazdıklarımda birazcık size, biraz da kendime yazıyorum.
Ömer Hayyam şöyle söylemiş: Bir elde kadeh, bir elde Kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam Müslüman.
Klasik bir giriş bu!
"Biz bunu çok işittik!" Dediniz, duydum...
Sıradan bir girizgah olduğunun farkındayım.
Aslında hem öyle, hem değil!
Şunu en başta söyleyeyim ki; Her yazar, romanında birazcık kendini yazar...
Ben de yazdıklarımda birazcık size, biraz da kendime yazıyorum.
Kim ne kadarını satın alır bilemem.
Çok bunaldık be dostum!
Sahi siz sıkılmadınız mı?
Hep aynı olmaktan, hep aynı kalmaktan!
Kahrolası şu rutinler!
Doğru olan ile yanlış olan arasındaki farkı çocuklar bile bilir!
Bildiğimiz doğruları göz gôre göre, açıktan ve teammüden hem de planlayarak ve dahi kasten inkar etmekten usanmadınız mı?
Ben usandım!
"Burası Dünya Ne Çok Kıymetlendirdik Oysa Bir Tarla İdi Ekip Biçip Gidecektik"
Halbuki gayedeki hikmet yüksek ihtimalle bu idi...
Boşverin gitsin. Bahsi burada kapatayım...
Size bilmediğiniz birşeyler söylemek isterdim.
Ama sorun şu ki; Ben de sizin bilmediğiniz şeyler bilmiyorum.
Aslında hiç kimse, kimsenin bilmediği şeyler bilmiyor ama herkes biliyormuş gibi yapıyor. Kandırıyor herbirimiz, herbirimizi...
Herkes kahraman ama herkes kale duvarına tırmanması için bir kara murat bekliyor!
"Emeksiz yemek, zahmetsiz servet, dalda pişip ağzına düşecek armut peşinde herkes!"
Madem Ulubatlı bir Hasan dikecekse sancağı surlara, siz ne ara, nasıl kahraman?..
Belki de çok şey biliyor ama çok az şey yapıyoruz...
Aman sıkıldım be abi!..