Değer verdiklerimizin, uğruna bedel ödediklerimizin dünyasında kıymeti harbiyemizin, Türk lirasının, dolar karşısındaki değeri kadar olduğunu hissettim…

10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününe ithafen

Fransız yazar, Jacques Seguela neredeyse Kırk yıl önce çıkarmıştı o ünlü kitabını; Yazarın hayatını özetleyen kitabın en vurucu yeri, kitabın adıydı şüphesiz.

Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin. O beni genelev de piyanist sanıyor”

Döneminde, genelev de piyanist olmanın bile reklamcılıktan daha ahlaklı ve saygın olduğunu ifade ediyordu bu başlık.

Kitabın içeriği ve özellikle adı üzerinden onlarca makale yazıldı o yıllarda.

Beni ilgilendiren kısmı ise özellikle gazetecilik mesleğinin içinde bulunduğu sorunlar ve gazetecilerin sosyal hayatını konu alan bazı yazarların başlığın öznesi olan ‘Reklamcı’ kısmını, ‘Gazetecilik’ olarak tebdil etmeleri idi.

Bu arada, kitabın Türkiye baskısı 1988 yılında yapılmış.

Bugün 10 Ocak. Çalışan Gazeteciler Günü.

Yaklaşık 30 yıl’dan bu yana basın camiasında görev yaptım.

Radyoculukla başlayan gazetecilik serüvenim, arada bir Don Kişot misali, sistemin aksayan adalet değirmenini, tenekeden zırhımla düzeltme girişimim münasebetiyle mahkemeler ve hapishanede sonuçlandığı için akamete ugradıysa da, bazen gazete, bazen dergi neşrederek ve bazen de televizyon programlarının daimi konuğu statüsünde bugüne kadar devam edegeldi.

Bugün 10 Ocak.

Gazetecilerin günü!

Yani benim de dahil olduğum basın sektöründe calışan binlerce meslek erbabına teşekkür ve anma babından tahsis edilen gün.

Ancak; Bu güne verilen mananın konumlanması sakat!

“Çalışan gazeteciler”

Ne demek çalışan gazeteciler!

Peki ya çalışmayan gazeteciler?

Daha doğrusu çalışamayan, istihdam alanı bulamayan gazeteciler?

Gazetecilik Fakülteleri her yıl binlerce mezun veriyor.

Bunların büyük çoğunluğu gazetecilik mesleğinde iş bulamıyor. Bulsa bile emek hırsızı gözü doymayan patronlar tarafından aylarca stajyer maaşı ile çalıştırılıp daha sonra bir vesile ile işten çıkartılıyor.

Aslında bu yazıyı kaleme alırken başka şeyler konuşacaktım. Olsun!

Bu hususa da değinmış olduk. Fena mı!..

Biraz duygusalım bugün!

Biraz kırgın, biraz incinmiş…

Sabahtan bu yana mail hesabıma düşen haberlerin neredeyse tamamı, belediye başkanlarının, iş adamlarının, Milletvekili, Parti İl başkanlarının, özetle; Büyük ve önemli kişilerin “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısı ile yayınlamamızı istediği Kutlama mesajı.

Zeki insanlar tabii!

Bize kıyak geçip günümüzü kutluyorlar. Bizi önemsediklerini gösteriyorlar.

Ama; Bunu yaparken bile kendi reklamlarını bedavaya getiriyorlar…

Belki çok iyi bir gazeteci değilimdir.

Sahip olduğum sosyal şartlara baktığımda 30 yıllık meslek hayatımda maddi olarak birikim yapamadığımı biliyorum.

Babadan kalma bir ev, 25 yaşında bir araba, ara sıra efkara gelip tellerine dokunduğum bir bağlamam ve hasbelkader bir emekliliğim var.

En iyi bildiğim şey fedakarlık oldu bugüne kadar.

İnandığım dava ve kutsalım için!

Dürüstlüğüne ve adil olacağına inandığım siyasi parti için fedakarlık yaptım.

Hiç almadım!

Hep verdim!

Ulufe dağıtılırken sıranın en arkasında durmak bile zûl geldiği için o sıraya hiç girmedim…

İnandıklarım için için bedel ödedim. Onurumla, paşa paşa ve hiç şikayet etmeden!

Bu beni iyi bir gazeteci yapmaz mı?

Olsun! Yapmaz ise madem yapmasın!

Bugün, ne kadar önemsenmediğimi fark ettim.

Değer verdiklerimizin, uğruna bedel ödediklerimizin dünyasında kıymeti harbiyemizin, Türk lirasının, dolar karşısındaki değeri kadar olduğunu hissettim…

Gazeteci olmanın değersizleştiğini ve büyük adamların dünyasında bize biçilen kıymetin ederini fark ettim..

Raiç bedeli bir gömlek bir kravata denk gelen bir mesleğin mensubu olmak içimi acıttı bu sefer!

Büyük ve önemli adamların, lise talebesinin cep harçlığına mukabil bahşiş niyetine tevdi ettiği abone ücretine, yıl boyu posta güvercinliğini yapmak canımı acıttı.

Kırgınım, hayli üzgünüm bugün…

Mesleğin yüzünü karartan kötü örnekler de var tabi!

Bu da ayrı bir dert ayrı bir parantez…

Fransız yazar, Jacques Seguela “Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin. O beni genelevde piyanist sanıyor”

Kitabını yazarken neler hissetti tam olarak bilemem.

Ancak; 30 yıllık gazetecilik yaşamımın günümüze evrildiği şimdiki zaman diliminde hissetiklerimi tam olarak yazarın ifadesine râm ediyorum.

Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin. O beni….”

10 Ocak günümüz kutlu olsun…