Hep gülünmez ya hayatta… İnsan bazen sadece susar. Ben suskunlukla baş etmeyi öğrendim; çünkü bazı gözyaşları, başkalarının bakışına sığmaz.
KOKUSUNDA DİNLENDİĞİM!
Hep gülünmez ya hayatta…
İnsan bazen sadece susar.
Ben suskunlukla baş etmeyi öğrendim;
çünkü bazı gözyaşları, başkalarının bakışına sığmaz.
Beceremedim acılarımı uluorta savurmayı…
Beceremedim “kırıldım” demeyi bile bazen.
Onlarca duyguyu içimde sindirirken,
Dışarıdan bakanlar her zaman, hep "mutlu biri"
Oysa içeride tufan…
Savunan da ben,
Yargılayan da.
Kimi zaman en ağır acılarımı bir bulut haliyle taşıdım.
Belki bastırdım, belki unuttum sanıp sarıldım yeni günlere.
Ama bazı fırtınalar var ki;
içinde saklayınca sönmüyor, kök salıyor insanın göğsünde.
Bazen, deprem olurken makyaj yapar gibi
kendime hayatı sürmeye devam ettim.
Ve evet,
Ben beceremedim naz yapmayı…
Ağrılarıma cümleler kuramadım,
Şikâyet etmeyi yakıştıramadım kendime.
İçim sızlasa da,
Hep biraz şık, biraz güçlü, biraz sabırlı kalmaya çalıştım.
Bazen bu bile içimde ayrı bir yorgunluk oldu.
Şimdi duyar gibiyim kızımın ve
Zeynep’in o derin, içe işleyen ses tonunu:
"Anne, bastırma… anlat… içini dök."
Bu konuda hep kızan Zeynep’im…
Ama bazı sorunlar var ki,
bir annenin dilinde değil,
yüreğinde mühürlüdür.
Çocuklarına göstermediği geceler,
onların bilmediği sabahlar vardır.
Ben hep öyle biri oldum, böyle annelik yaptım.
Dalgalar içimi döverse de,
kıyıya hep gülümseyerek çıktım.
Ve işte yine…
Yine mutluyum,
çünkü içimdeki çocuk her şeye rağmen yaşıyor hâlâ.
İyileştiren, unutturan, neşelendiren o küçük “ben”…
Şimdi ise beni,
dünyanın en güzel kucağı karşılayacak:
Torunum Noah.
Yarım kalan oyunlarımıza dönüyorum.
Bahçede su savaşları yapacağız,
dünyanın bütün dertlerini fırlatır gibi…
Her su damlası bir duaya,
her kahkaha bir şifaya dönüşecek.
Sevgili Noah’ım…
Tanrı’nın bana armağanı,
İçimdeki kadını, anneyi, çocuğu yeniden uyandıran sen.
Aç kollarını…
Sana sadece büyük bir sarılma değil, lavantalar, tarçınlar,
kokusunda saklı bir ömür getirdim.
İkimizde de var bu koku takıntısı, bilirsin.
Benzerliklerimiz bile içimi güldürüyor.
Şimdi gidiyorum,
dünyanın bütün yaralarını unutup
bir çocuğun kahkahasında kaybolmaya.
Ve belki de hayat
ancak böyle güzel yaşanıyor:
İçine ağlayıp dışına gülerek…
Ama en çok da;
severek, sarılarak, affederek.
KIYMET ŞAHİN / 2025