Genç Osmanlar Cemiyeti Osmanlılar döneminde kurulan ilk siyasi partidir bu partinin kurucusu Mustafa Fazıl Paşa'dır.

Partilileşmede idealizmin şahsi menfaatlerde kullanılmasının başlangıcı

Genç Osmanlar Cemiyeti Osmanlılar döneminde kurulan ilk siyasi partidir bu partinin kurucusu ve başkanı Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'nın torunu Mustafa Fazıl Paşa'dır.

Mustafa Fazıl Paşa Osmanlı Devleti’nde Maliye Nazırlığı, Maarif Nazırlığı yapmış bir devlet adamıdır. Ağabeyi Mısır valisi İsmail Paşa ikiz kardeşidir.İsmail Paşa'dan dakikalar sonra dünyaya geldiği için makamı ona kaptırmıştır. İsmail Paşa kendisinden sonra ailenin en büyüğü değil de kendisinin en büyük oğlunun valilik makamına gelmesini Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz'e kabul ettirmiştir. Sultanı Abdülaziz’in bir fermanı ile Mısır yönetimindeki haklarından mahrum edilnce ülke dışına çıktı. Kendi şahsi menfaati dolayısıyla ülkede İmparatorluğun yıkılışı, bundan kurtuluşu üzerine kafa yoran genç idealist aydınları kullanmaya başladı. Ülke dışına sürgün edilip yaşamını bir süre Paris’te sürdüren Mustafa Fazıl Paşa, bu dönemde Jön Türkler’in hamiliğini ve başkanlığını yaptı; Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi gibi aydınların Avrupa’ya gelip yayın yaparak düşüncelerini yaymasına öncülük etti. Hayatı boyunca çeşitli bilimsel ve kültürel faaliyetlere destek oldu. 1867'de Abdülaziz’e yazdığı “Padişahların sarayına en güç giren şey doğruluktur.” diye başlayan mektubu çok ünlüdür.

İngiliz Diplomat David Urquhart Mustafa Fazı Paşa hakında gönderdiği bir mektupta şöyle bahsediyor "Kendisi anormal derecede çok servete sahip. Fakat her türlü idrakten mahrum ve Türk karakterlerinden asla nasibi olmayan, sahip olduğu serveti Paris'te Avrupa'nın her türlü ahlaksızlığına ulaşarak harcayan bir adamdır."

Yeni Osmanlıların Mustafa Fazıl Paşa'nın parasına Mustafa Fazıl Paşa'nın ise onların dinamizmine gençlik heyecanına ve kalemine ihtiyacı vardır. Kaptanın niyeti ne olursa olsun tayfalar gemiyi kurtarma çabası tersinde idiler. Ancak her zaman olduğu gibi onlar da batışın şaşkınlığı ve çalkantıları içinde ortak bir kaderi paylaşıyorlardı.