Paragöz adamların dünyayı parsel pasel alıp sattığı gibi bazı edebiyat ve sanat üzerinden geçinenler de kendilerine ünlü/büyük bir şair ve yazar seçip onun üzerinden geçiniyorlar. Seçtıkleri şair veya yazarı önce kutsayıp sonra şakirtiğini, şarihçilğini yapıyorlar. Ama bununla yetinseler güzel! Vahim olan kendileri dışında bu şair ve yazarlar hakkında kimseye söz söyletme hakkı tanımıyorlar. Herkes bizim gibi anlasın, herkes bizim gibi sevsin diyorlar. Bilinmelidir ki edebiyat ve sanat ortamı farklı söylemlere, yorum ve eleştirilere kapısını kapattığında kısırlaşır, donuklaşır zaman içinde bir mevtaya dönüşür. Eğer bugün yaşayan bir Tanpınar varsa tartışıldığından, hakkında farklı yorumlar yapıldığından dolayıdır. Yaşadığı dönemden daha çok okunup daha çok anlaşılmaktadır. Son on,on beş yıldır hakkında en çok kitap yazılan sanatçıdır.

Özellikle sağ camiada idolleştirilmiş büyük birkaç şair ve yazarın peşinden giden şakirtler var. Tıpkı İsa- havari, şeyh-mürit, lider-cemaat yapılanması gibi... Tarikatçılık, cemaatçilik, mehdilik ve İsacılık edebiyat ve sanat dünyasında da nüksetmiş. İsa veya Mehdi rolü biçilen büyük şair ve yazarı kutsayan bir inanç hakim. Oysa bu sakat zihniyet anlayışı düşünce ve sanatın önündeki en büyük engeldir. Eğer bugün fikri bir kabızlıktan yakınıyor, sanatsal zenginliğin olmadığını söylüyorsak bilinmelidir ki, bunun sebebi kutsayıcı/kurtarıcı mehdilik anlayışının bu alana nufuz etmesidir. Özgürleşmemiş beyinler, aşkınlaşmamış ruhlar yaratıcı olamazlar. Bu yüzden özgür ve aşkın olmayan bir insandan büyük fikir ve sanat adamı çıkmaz. Bu bağlamda Yahya Kemal'in, Tanpınar'ın, Necip Fazıl'ın, Peyami Safa'nın aşılamaması üzerinde düşünmek gerekir.

Not: Tanpınar, hocası Yahya Kemal'i şiirde aşamadığını görünce romana yönelmiş, şiirde aşamadığı üstadını romanda aşmıştır. Eğer Yahya Kemal'i kutsayıp şiirine takılı kalsaydı Tanpınar olamazdı. Günlüklerinde aşağılamaktan geri kalmadığı Yahya Kemal'i en iyi anlatan kitabı yine kendisinin yazması ilginç değil mi?