Soğuk havaların dem vurduğu bir ayazı yaşıyoruz. Her yanımız üşüyor, tükenmişlik sendromunu hissediyoruz. Gözlerimizde ışıltının ahenkli yansımasını göremiyoruz

Soğuk havaların dem vurduğu bir ayazı yaşıyoruz. Her yanımız üşüyor, tükenmişlik sendromunu hissediyoruz. Gözlerimizde ışıltının ahenkli bir damlasının bile yansımasını göremiyoruz. Her taraftan ümitsizlik yankılanıyor, gece olunca odamızda uyuyunca yarının telaşı iyice içimizi kemiriyor. Saatlerin ve zamanın hızlıca akışını izleyip anlam veremiyoruz. Yaşadığımız ülkeyi keşfedemeden iyice toprağını içine çekemeden her hücremizin yaşlanışını hissederek umuda bakamıyor hissiyatsız bir yaşayışın bekçileri gibi durmadan günümüzü sonlandırıyoruz. Bu durumun adına ne konulur bilemiyorum tek bildiğim her şeyin biraz daha yolunu kaybettiğidir. Her geçen gün kendimizden biraz daha uzaklaşıyoruz. Çok değil bir nefes arıyor insan. Belki ‘’ Ya Hay ‘’ diyebilse can huzur bulacak. Bir arayış içerisindeyiz. Varlığımız kendi içerisinde bir keşif arıyor. Bedenimiz bir farkındalık arıyor. Zihnimiz günlük telaşlardan yolunu kaybetmiş gidiyor. Susuz kaldık canlar, her gün yeni bir gaflet uykusuyla uyumanın kasvetiyle boğuluyoruz. İnsan insana nefes değil midir? Nedir bizleri birbirimize karşı bu kadar yoran, bıktıran ve hazmedemediğimiz duygular. Hangisi derdimize derman olur bilemiyoruz. Necip Fazıl Kısakürek’ in ‘’ Utansın ’’ adlı şiirinde bahsedildiği gibi: 
Tohum saç bitmezse toprak utansın 
Hedefe varmayan mızrak utansın.

Üzerimizde düşen ne ise onu yapacağız ve yolumuza birer gül ekip devam edeceğiz. 
Son sözlerimi tamamlarken, elimizde gelenin her daim daha iyisini yapmakla görevliyizdir. Sonuçlar ne olursa olsun iyi niyetimizden hiçbir zaman taviz vermemeliyiz. Gecenin en karanlık anı şafağın en yakın olduğu andır. Her yanımızda kara bulutlar etrafımızı sarmışsa da ‘’ deprem ve sel ‘’ bu zor zamanları yaşayıp ekonomik olarak da zor günler yaşasak da bir mihenk taşı olarak içimizdeki sabır ile hükmedip, içimizde yer alan asil kanımız elbette şahlanışın bir belirleyicisi olacaktır.       

Bir yıkılış ve düzen içinde bu hayat,
Tutsak değil her yanımız, birazcık acı, birazcık bayat.
Sarsılmaz yürek taşıyan, adı ihtiyat
İdealler uğruna yaşar insan, yeter ki sebat.

Dilinde zehirli oklar taşıyor insan,
Olmadığı zaman kalpte iman.
Kibrin girdabında kayboluyor bazen,
Bir seccadede arar huzuru insan.

Uyan! En şanlı tarihin ey evladı,
Deli taylara binmiş, işte ecdadın.
Kulak ver, duyuluyor her yerden ezan,
Çağırıyor seni nizamı koyan yaradan.

İçindeki şanlı ruhu hisset
Bir damla kan mıdır, yoksa şan mıdır keşfet 
Bir tarihsin sen, binlerce yıldan gelen 
Şaha kalkmış ataların, heybetinle düzene hükmet

Süleyman Yüksel