Çekmişim önüme fotoğrafları. Yalnızlığın dibine dibine vuruyorum..

Yalnızlık dediğin öyle fiziki olanı değil. Aksine kalabalık bir ailenin babası, epeyce arkadaşı dostu ahbabı, yeni nesil ifadeyle "Sosyal çevresi" olan birisiyim..

Bahsettiğim yalnızlık başka birşey! Batılı bir yazarın dediği gibi "İnsanın en yalnız olduğu an, en kalabalıklar arasında olduğu andır"

Benimkide öyle birşey..

Kalabalık bir cenaze töreninde ki "Ölü" gibi yalnız...

Hiç gurbette yaşadınız mı? Gurbet yalnızlığının kokusunu bilir misiniz?

"Odununmsu" bir kokusu olur gurbet yalnızlığının. Gün batımında güneş ufuktan çekilirken, o koku hüzün olup dalga dalga ciğerlerine dolar..

Gece bir türlü bitmez, uyuyamazsın yatak çivi olur batar yanına yörene. Dalarsın hafiften, bu seferde kabuslar bırakmaz yakanı! Kah sırtlanlar kovalar seni, ya kaybolursun bilinmedik karanlıklarda..

Yalnızlık diyordum! Bu başka birşey..

Bedenin esaretine isyan eden ruhun baş kaldırışıdır belki de..

Geri gelmeyecek olan yılların, heba ettiğimiz gençliğin, özlemle nazar ettiğimiz çocukluğun dokunuşu mudur gönlümüze?

Bu hüzün hep akşamları mı düşer yüreğimize...?