kez aynı şeyi yapmak bir alışkanlıksa belki de benim alışkanlığım planlar yapmak, kararlar almak ve o planlara uymak veya uymamak oldu. Binlerce Her insan gibi… Yine binlerce kez aynı şeyi yapmak yeni alışkanlıklar getirirse ya da binlerce kez yapıp yapıp da insanın finale erdiremediğine -binlerce kez- yenilgi denirse unutmamalıdır ki tüm zaferler yenilgilerden usanmayarak yeniden ve hep yeniden başlama ve bunun yanında her an yeniden ‘yeniliklere’ atlama cesareti bulmakta saklıdır…Yenilik ve cesaret… Ve bir de -düşe kalka olduğunu kabullenerek- yürüme… Bu yürüyüşte yine her defasında yanında akıl, yürek, ayak, el varsa…İşte, gördün mü? Bak yine sen, gümbür gümbür yeniden ve yenilenerek, yeniyi de yanında getirerek geliyorsun. Bugün, şöyle yapalım: Tüm zamanı üçe ayıralım, yeniden ve yenilenmiş olarak. Sanki şu ana kadar bu üçe ayırma girişimi hiç yapılmamış gibi. Veya… Veya yapıldığını bilsen bile senin bu anda yapacağın şekilde hiç akla getirilmediğini bilerek yenilenmiş bir dimağ ile zamana yeni bir fikri kazandırmanın zaferini iliklerinde duyar gibi…Zamanı üçe böldüm; ben şimdi, yeniden ve tazeden: Geçmiş, şimdi ve gelecek… Geçmiş demek hatıra demek, iz demek, bazen tozunu almak bazen toz bırakmamak, bazen de tozu dumana katmak; kimi zaman çok çok eskiyeni atmak, eksiltmek; tamir edilebileni tamir etmek; saklanması, paketlenmesi gerekeni özenle sınıflamak, ayıklamak, dizmek, sıralamak ve kutulamak, arşivlemek demek… Verilmesi gerekeni vermek… Temizlenmesi gerekeni özenle temizlemek demek… Ve tabii parlatılması, öylece muhafaza edilmesi ya da yenilenmesi gerekeni bu ana, şimdiye taşımak… Ya şimdi? Şu an? Düşünmek, konuşmak, harekete geçmek, coşmak, arzulamak, koşmak, hayal etmek; toparlamak, düzenlemek, temizlemek, silmek, tamir etmek, sormak, öğrenmek, bilmek, görmek, farkında olmak… Dua etmek, tasarlamak, fark etmek, anlamak, fark edilmek… Ne kadar da çok ‘şimdi, ‘şu an’ yapılması veya anlaşılması gereken şey var değil mi? Ve elbette gelecek… Hayal etmek, tasarlamak, ummak, umut etmek, mutlu olmak, inşa etmek, paylaşmak, dinlemek, dinlenmek, hakim olmak, keyif sürmek, isim olmak, kararını yaşamak, elde kalana sahip çıkmak, elde kalanla yetinmek, elde kalacağı önceden hesap edip güvenle tasarruf etmek, huzur içinde olmak… Geçmiş, şimdi ve gelecek… Bu kadar değil elbet; aklıma gelince, yüreğimi titretince, ruhuma akınca ve beni bana getirince eklerim benim için veya tüm insanlar için neleri ifade ettiğini bu üç parça zamanın… Ama bugün ben bu üç bölmeli zamanı biraz daha sade, basit işe yarar fonksiyonlara bağlamak yani bir anlamda her üç zaman diliminin (ben dilimledim ya keyifle) elini kolunu -en azından- bana üç konuda hemen hizmette bulunması için bağlamak istiyorum… Çünkü dedim ya yeniye ve yenilenmeye, temizlenmeye, düzene ihtiyacı var zamanın ve zamanın içindeki benin… Ve tüm benliklerin…Evet, “şimdi” görev dağılımını yapıyorum: Geçmiş: Silkele at; verilmesi gerekeni ver; tamir et, arşivle, -gerekeni- iyi sakla…Şimdi: (Şu “AN” ): Dinlemek, düşünmek, harekete geçmek, fark etmek, fark edilmek, dinlenmek, dua etmek, şükretmek, affetmek, soru sormak, cevaplamak, keşfetmek, aramak, bulmak, tasarlamak, hayal etmek, yapmak, anlamak, anlamlandırmak, planlamak, görmek, öğrenmek, seçmek, karar vermek, arzu etmek, hissetmek, kaydetmek, isim olmak, patent almak, temizlemek, güzelleştirmek, sahip çıkmak, geliştirmek, taşımak… (Tüm bunları üşenmeden, arzu ile ve tam zamanında yap!) Gelecek: Gelecek aslında “şimdi, şu ân”la ne kadar da iç içe. Bu iç içelik ne büyük gizem! “Şimdi”yi şimdi en iyi şekilde organize edip yaşadığımızda her zaman bir sonraki şimdi, bir öncekinden iyi olacaktır. Ve her zaman da bir önceki şimdi, “şu andaki şimdi”ye göre geçmiş; bir sonraki şimdi de şu an inşa ettiğimiz / yakaladığımız / hissettiğimiz şimdinin “taze / yepyeni gelecek”i olacak… O vakit “gelecek” en çok da “şimdi’deki kayıtlarda, ‘kaydetmek’te saklı… Bu kayıtlar kağıda da yazılı olabilir; belleğe de, yüreğe de… Aslında geçmiş, şimdi ve geleceğe yapılabilecek birçok görev / fonksiyon daha yüklemek mümkün. Ama bu kadarı bile kâfi. Hatta değil bu yazdıklarımızı, yazdıklarımızın yarısını bile lâyıkı ile yapsa bu zamanlar, biz insanoğluna bakın ne kadar çok yenilikler getirirler. Getirdikleri yenilikleri şimdilik bir tarafa koyalım, biz onun yerine –tam da tersine- bu üç dilimciğe daha az ve daha somut görevler yükleyelim. Haydi! Geçmiş: Sil-Silkele-At, Kurtul / Sınıfla-Arşivle-Sakla / Tamir et- (arada bakmak/ hatırlamak için) Sakla= Koru. Şimdi: Hayal et-Planla-Tasarla / Harekete geç / Öğren (Aklet / Hisset) ; Fark et; Fark ettir; Ders al, Uygula/t / Şükret, Dua et; kaydet…  Temizle-Düzenle! (İşte bu, hep tekrar eder…) Gelecek: “Şimdi” ile çok iyi geçin ve onu iyi anlayarak onun sıkı takipçisi ol… Ki… Geleceğin olsun… Aslında “Gelecek”, “Benin / Senin” aldığı en son şekildir; bu son şeklini sık sık kontrol et… Bak işte, burada devreye “yinelenen ve yenilenen” giriyor. Gördün mü? Demek ki o zaman sen; “şimdi”de dimağa, yüreğe ve kağıda kaydedilenlere çok sık bakacaksın… O zaman senin şimdi ile bağın “kayıt etmek”; “yazmak”la ilgili… Peki, bu üç zaman dilimciği- (“dilimcik” demek hoşuma gitti; zamanı ben böldüm ya ondan, onu böyle üç küçük sevimli dilim gibi görmek bana keyif verdi… ), dilimciği-ni (bak, yine tekrar ettim) hayatın hangi ara yüzlerini ya da ana sayfalarını yinelemek veya yenilemek için kullanabilirim? Dilimlere görev biçmek ve bu görevleri bir çırpıda yazmak kolay… Fakat ara yüz ve ana sayfaları çok iyi seçmek lazım. Belki de burada -hemen aklıma geliveren; her nasılsa geldi işte, iyi ki de geldi-  ‘necasetten ve nef(is)ten taharet’ şeklindeki ayrımı kullanmak (necasetten ve hadesten taharet miydi o? Doğrudur. Ama ben, necasetten ve nef(i)sten temizlik demeyi tercih ettim), pratik olmak adına işe yarayabilir. ‘Necaset ve nefisten’ ( ve / veya necasetten ve hadesten) taharet (temizlik) deyince bakın, akla ve yüreğe neler saplanıyor? Saplanmalı… Hem de nefes aldığımız “zamanın her dilimciği”nde… Hani yaşamak; gayret ve çalışmanın toplamı ise ve hani çalışmak hakiki ibadet ise… “Ben”. Ben derken yani dünyaya gözünü açmış “beşer”. “Ben” yani aldığı her nefeste, kayda geçtiği ve kayda geçirdiği her zaman dilimciğinde “insanlık”a doğru adım atan (ya mesafe kaydeden ya da kaydedemeyen) “Ben”; “temizlik”i, temiz hayatı, temiz yürüyüşü, temiz insan oluşu hangi kulvarlarda ararım ve sorarım bilir misiniz? Sizleri yormadan hemen sıralayayım isterseniz: “Temizlik”se muradımız işte basamakları: a. Kalbî temizlik b.  Bedenî temizlik c. Eşyanın temizliği d. İç temizlik e. Dış temizlik Bir de “temiz” olmak; “temiz” kalmak; “temiz”i istemek; “temiz”e varmak; temiz, tertemiz “insan” olmak ve kalmak için de “şartlar” var: Dış farzlar (Şartlar) İç farzlar ( Rükûnlar) Necasetten taharet (temizlik), en kestirme ifade ile insanın -her an- “nesneler”de aradığı, bulduğu, sağladığı temizliktir… Unutmuyoruz elbet; derdi “insan”a varmak olanın kaygısıdır, bu tür temizliklere gönüllü nefer olmak… Nedir bu, temiz olması gereken nesneler? Vücudumuzun temizliği, elbiselerimizin temizliği; evimizin, kullandığımız eşyaların temizliği; yaşadığımız, çalıştığımız ya da ibadet ettiğimiz yerlerin (mekân) temizliği… “Hades”ten, hani benim gönül rızası ve akıl gıdası ile “nef(i)s/ten” diye nitelediğim temizlik. Hades, kötülük ve pislik demek. “Nefs”in temizliği dersek de yanlış olmaz, bu duruma. Kötülük ve pislikten arınma iç dünyamızla ilgili bir mücadeledir, gayrettir zira.  Günümüzde, bir tür, bedenin enerji akışı anlamında arınması da denebilir buna. Gözle görülemeyen nitelikteki pislikler, nelerdir derseniz? “Manevî pislikler” yani insanın zihnini, kalbini, vicdanını, irfanını, ruhunu, kısacası “nefsini” kirleten / yoran / sıkan, aslında insanı tümden “bitiren” unsurlardır, bunlar. Pekiyi, ne yapacağız? Öncelikle “zaman” geçiyor ve zaman içindeki en küçük “dilim”, bizlerin “insan” olması hatta “insana doğru” “tamamlanması” için çok önemli. Öncelikle bunu “idrak” edeceğiz… “İnsan”ın, “insan” olması ve kalması için zamanı boşa harcamadan iç ve dış temizliğine (arınmasına / tekâmülüne=olgunlaşmasına / terakkisine=gelişmesine) mutlaka önem vermesi gerçeğini de -yol yakınken- iyi yakalayıp kavrayacağız. Sonra da gayret edeceğiz… Üstelik bu gayret -inanalım, inanmayalım ya da  “insan olma / kalma uğruna” her neye inanırsak inanalım- insan ve insanlık için çok kısa bir zaman dilimi olan tüm hayatımızı kaplamalı… Değil mi ki her bir insanın temel derdi insan gibi yaşamak! Benim inanç dairem içinde olan ve oldukça önemsediğim şu Ramazan günlerinde aklıma temizlenmek ve arınmak ve elbetteki bu iki önemli/faydalı fiilin birer sonucu olarak “temiz insan” noktasında gelişmek, tamamlanmak ve kalmak için -en azından kendi “nefsim” için- yapabileceklerim arasında aklıma gelenleri -hemen aklıma geliş şekli ve sırası ile- yazmak istiyorum, şimdi, şu an, şu “zaman dilimi”nde: “Su”: Bol bol su iç… “Su gibi aziz ol…” Her dara düştüğünde, sıkıntı girdabına girdiğinde, içini serinletmek istediğinde sık sık abdest al… “Su gibi ol”; tüm insan ilişkilerinde ve hayata bakışta… “Oku!”: “Kıraat”i yani “Oku”mayı hiç bırakma… Oku ki “temiz” hayat ve insan nedir, “kime ve neye”dir, idrak et! “Hareket”: Güzel, temiz, canlı bir dünya ve “insan/lık” için harekete geç; çalış ve üret… Güzelliği her zaman dilimine ve her “güzel” olana, “temiz” olana/kalana pay et! ve “Dua et”; duaya sarıl… Tabii ki “her nefis” kendi idrak, inanç, imkan ve idealine göre “temiz”i ve “insan”ı başka başka “kodlamalarda”, “fiil ve gayret”lerde arayacak ve mutlaka bulacaktır. Bulmalıdır… Ben “benim benimin” gördüğünü, okuduğunu, önemsediğini, arzuladığını “yazdım”, şu “zaman diliminde aklımdan ve yüreğimden- kağıdıma… Ah şu “nefsim”! “Temiz ve güzel insan”a varmak için bir de “düzen” kelimesinde mühürlenmiş güzellikleri nasıl da getiriverdi aklıma… Düzen derken: Bedenen ve ruhen temizlik ve -yapılabilecek- düzenlemeler; mekan temizlikleri ve düzenlemeleri; “yazı” ya da “hizmet / meşguliyet” temizlik ve düzenlemeleri; eşya temizlik ve düzenlemeleri; söz / tavır temizlik ve düzenlemeleri; alışkanlık temizlik ve düzenlemeleri; ‘hareket / yapılacaklar’ temizlik ve düzenlemeleri… Hayaller ve tasarılar temizlik ve düzenlemeleri; İlişkiler / iletişim temizlik ve düzenlemeleri… Ah ”düzen”… Ne kadar da zor ama ne kadar da kıymetlisin, insan nefsi için… “Düzen” deyince durdum birden… Ne kadar da çok temizlemesi, düzenlemesi ve geliştirip güzelleştirmesi gereken şey/ler varmış? Bu yazının düzenini ve güzelliğini bozmamak ve sizleri              -şimdilik- zamanı, ömrü nasıl kullanmalıyız; niçin, neden, nasıl güzel ve temiz insana, hayata, dünyaya sahip olmalıyız soruları ile başbaşa bırakarak yazımı noktalıyorum. (“Nokta koyma” arzusu taşıyorum… Bu arzuya ulaşır mıyım, zaman gösterecek.) Binlerce kez aynı şeyi yapmak bir alışkanlıksa belki de “bizim / insanlık”ın alışkanlıkları “insanlık ve insan olma” adına planlar yapmak, kararlar almak, sözler vermek ve o planlara, kararlara, sözlere uymak veya uymamak oldu. Yine binlerce kez aynı şeyi yapmak yeni alışkanlıklar getirirse ya da binlerce kez yapıp yapıp da finale erdiremediklerimize -binlerce kez- “yenilgi” denirse unutmamalıdır ki tüm zaferler yenilgilerden usanmayarak yeniden ve hep yeniden başlama ve bunun yanında her an yeniden ‘yeniliklere’ atlama cesareti bulmakta saklıdır…Yenilik ve cesaret… Ve bir de -düşe kalka olduğunu kabullenerek- yürüme… Bu yürüyüşte yine her defasında –topyekûn insanlık olarak- yanımızda akıl, yürek, ayak, el varsa… İşte, gördünüz mü? Bakın yine siz, ey insanlar! Gümbür gümbür yeniden ve yenilenerek, temizlenerek, tazelenerek yeniyi de güzeli de yanınızda getirerek geliyorsunuz. Bugün, şöyle yapalım. Dilim dilim dilimlenmiş üç zamanı (geçmişi, şimdiyi ve geleceği) “bütünleyelim” yeniden ve yenilenmiş olarak. Sanki şu ana kadar “zamanı, hayatı, insanı” üçe (belki de binlerce parçaya) ayırma hiç yapılmamış gibi. Veya… Veya “yapıldığını” bilsek bile “biz, insanlık”ın bu anda, “şimdi” yapacağımız -temiz ve güzel- şeklin / düzenin hiç akla getirilmediğini bilerek yenilenmiş bir dimağ ile zamana yeni bir fikri kazandırmanın zaferini “insanlık sahnesindeki her bir fert ya da tüm insanlık olarak” iliklerimizde duyar gibi…Yenilik ve cesaret… Ve de gayret. Temiz ve güzel insanlar, temiz ve güzel bir dünya için…O vakit, insanlık ve insanlar için “gelecek”, en çok da “şimdi’deki kayıtlarda, ‘kaydetmek’te saklı… Bu kayıtlar kağıda da yazılı olabilir; belleğe de, yüreğe de…“Görüyoruz”; vakit henüz dilim dilim erimeden…