Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin düşman cephesinde ilk sıra ve öncelikli tehdit 100 yıldır emperyal destekli bölücü kürtçü siyasal hareketlerdir

SÜLEYMANCIĞIN KUYRUĞU !

PKK bölücü kürtçü silahlı terör örgütü Türk devletinin ve Türk milletinin tek, birincil ve esas sorunu değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin düşman cephesinde ilk sıra ve öncelikli tehdit 100 yıldır emperyal destekli bölücü kürtçü siyasal hareketlerdir

Silahlı ya da silahsız olması stratejik değil sadece dönemsel taktik bir meseledir.

Türkiye için “bölücü, kürtçü siyasal” akımlar stratejik bir tehdit ve düşmanlıktır.

PKK bu emperyal destekli “bölücü kürtçü siyasal hareketin” bir uzvu ve aparatıdır.

Ana gövde Türkiye’den toprak talep eden adı dönemsel olarak değişen “bölücü kürtçü siyasal harekettir.”

PKK kahpece kurduğu pusular ve canice işlediği cinayetler ile ; Etnik-i Eterya, EOKA, ASALA gibi Türk milletinin tarihi düşmanı örgütlerle birlikte anılacak ve nesiller boyu en vahşi ve de en aşağılık terör örgütü olarak Türk milletinin hafızasına kazınacak ve asla unutulmayacaktır.

1970 yılında Doğu Devrimci Kültür Ocakları ismi ile örgütlenen “siyasal kürtçü hareket” , aynı yıl “Fikir Kulüpleri” adıyla örgütlü Marksist-Leninist komünist gençlik örgütü ile birlikte kongre yaparak DEV-GENÇ adını aldılar ve terör örgütü olarak birlikte silahlı eylemler yapmaya başladılar.

Bölücü-kürtçü siyasal hareketin Marksistler ile işbirliği böyle başladı.

Bölücü başı Apo ve PKK daha henüz ortalarda yoktur.

Ama “bölücü- kürtçü siyasi hareket” eylemleri ile ondan önce sahnededir.

Sloganlarının birisi de

“Bağımsız Kürdistan’dır.”

Sizlerle bizzat kendimin şahit olduğu iki olayı paylaşmak isterim.

İlki 1974 yılına ait.

Eylül ayı olarak hatırlıyorum.

Başbuğ Alparslan Türkeş İzmir’e gelmişti.

Teşkilat toplantılarından sonra dar bir yönetici kadrosu ile sohbet etmiş ve şu tespitlerini paylaşmıştı.

Özetle ; “ arkadaşlar komünist tehlike sınırlı ve geçicidir. Türk milletinin örfüne, töresine uymaz. Birgün bu tehlike mutlak bitecektir.

Fakat bizim başımızda gelecekte en büyük bela “bölücülüktür.”

Başta Fransa olmak üzere Batılı devletler bölücü kürtçü hareketi desteklemeye ve örgütlemeye yeniden başladı. Fransa’da Kürt enstitüsü adıyla bir kurum oluşturdular. İlk Kürt alfabesini hazırlayarak bu haritayı çizmişler.” diyerek bizlere bir harita gösterdi.

İhanetin belgesi sözde Kürdistan haritası.

O günlerde ne bölücü başı APO vardı ne de PKK diye bir örgüt.

İkinci yaşadığım olay ise 2016 yılı Kasım ayında idi. Tarımsal bir proje görüşmesi için Erbil’e gitmiştim. Görüşmeler sonrası ayrılırken yılbaşı dolayısı ile müşterileri için hazırladıkları bir hediye çantasını bana da verdiler.

Gittiğim şirketin CEO’su Amerikalı bir albay emeklisi idi. Şirket Barzani’nin akrabaları Kürtlerin idi ama gidince gördüm ki CEO’su Amerikalı idi. Yüzü sarı çilli kel kafalı yusyuvarlak bir adamdı. Çipil çipil bakışlarla toplantı boyunca beni süzmeye devam etti.

İşte bu Amerikalı bana verilecek bu yılbaşı hediyesi çantaya müdahale etti ve içinden bir şeyi çıkardı sonra çantayı bana verecek olana verdi.

Benim tercümanım Kerküklü idi. İsmi Ahmet olan bir Türkmendi.

Hemen Ahmet’e sordum “- Ahmet çantadan neyi çıkardılar ve bana neyi vermek istemedi bu Amerikalı? dedim.

Bana fısıltı ile “2017 yılı ajandası”. dedi

Niçin dedim? Tahminim o ajandada Kürdistan haritası var. Senin rahatsız olacağını düşündüler. Nezaketen vermek istemiyorlar” dedi.

Ben müdahale ettim. Ve tercümanım vasıtası ile ajandanın da verilmesini rica ettim.

Ajandayı tekrar çantaya koyup verdiler.

Odada bir Amerikalı, şirket yöneticisi üç Kuzey Iraklı Kürt ve onların bana tahsis ettiği tercümanımla ben, iki Türk vardık.

Çantayı açtım ve ajandayı onların önünde açarak son iki karton kapakta çizili Kürdistan haritasını gördüm.

Bu harita 42 yıl önce Türkeş’in birebir bize gösterdiği haritanın aynısı idi.

Hafif gülümsedim. Merakla hepsi bana bakıyordu. Ne söyleyeceğimi merak ettikleri her hallerinden belliydi.

Tercümanım Ahmet şu sözlerimi tercüme ettiğinde Amerikalının sarı suratı pespembe olmuştu.

“Bu harita beni asala rahatsız etmez.

Çünkü biz Türkler vatan sınırlarının kalemle değil kanla çizildiğini çok iyi biliriz.

Bu haritadaki sınırların bedelini kanla ödediğinizde elbet sizin olabilir.

Daha çok uzun ve zor bir yolunuz var.”

Amerikalı dudaklarını sıkarken beni davet eden şirket yetkilileri başlarını salladı ve doğru söylüyorsun. Bunlar siyaset” demekle

yetindiler.

Bu haritanın sınırları Trabzon’dan Kardeniz’e, İskenderun’dan Akdeniz’e ve Basra körfezine kadar uzanıyordu.

Özetle PKK kısa hikaye idi ve hikaye oldu.

Ama asıl hikaye devam ediyor.

Ve bölücü-Kürtçü siyasetin henüz cenaze namazı kalınmadı.

Süleymancık adıyla bir kertenkele benzeri küçük bir sürüngen vardır. Tehlike halinde kuyruğunu koparır. Kıvrım kıvrım hızlı hareket eden bu ufak parça kuyruk süleymancığın düşmanının dikkatini çeker. Dikkati dağılan ve kuyrukla ilgilenen düşmanı Süleymancığa beklediği kaçma fırsatını verir.

Ve hızla kaçar.

PKK işte bu süleymancığın kuyruğudur.

Halkların demokratik (!), barışçı (!) mücadelesini emperyal destekle devam ettirmenin ilanı ile Türk güvenlik güçlerinin önünden sıvışmıştır.

Paraları bol ve uluslararası güçlerin desteği her alanda da bu bölücü kürtçü siyasal örgüte devam edecektir.

Anayasa ve yasa değişiklikleri ile “Terörsüz Türkiye” sloganının şımarttığı Kürtçüler, daha da bir havalı olmanın ve zafer sarhoşluğunun hayalini kura dursunlar.

Bizler, Atatürk’ün izinde Lozan’ın emanetçileri olan vatanseverler ve Türk milliyetçileri olarak öyle bir günü asla görmeyeceğiz inşallah.

Çünkü Lozanın çöpe atıldığı, Türklüğün Anayasadan silindiği ve Milli Devletin parçalandığı bir gün bizler için ölüme eşdeğer.

Emperyal güçlerin desteğinde siyasal ümmetçiler-bölücü Kürtçüler- AB’ci sosyal demokratlar- ABD’ci liberallar bir safta toplanacaklar.

Bizler ise 19 Mayıs 1919’da ATAÜRK’ün Türk milletine yaptığı çağrının saflarında toplanacağız.

“Vatan bölünme kabul edilemez bir bütündür!”

Hakkı Şafak Ses