Bazı arkadaşlar -ki lafın gereği onlara arkadaşlar diyorum, değilse onlarla aramızda en ufak bir insani münasebet olmadığını bilmemizde fayda var- demiryolunun kurtuluş reçetesi olarak gösterilmesini eleştiriyorlar. Kestirmeden söylemek gerekirse böyle düşünenler memleket düşmanı ve haindirler. Çünkü demiryolu demek, her şeyden önce ilmen gelişmek, ekonomik olarak çağ atlamak demektir. Bundan öte demiryolu demek medeniyet demektir, kültür, sanat edebiyat demektir. Eğitim düzeyinin tavan yapması demektir.

Demiryolu gitmeyen illerin halkı cahil kalır. Kitap okumaz, resim yapmaz, müzikle, sanatla uğraşmaz, heykeltıraşlıkta çağ atlayamazlar. Demiryolu demek, artık ırgatlığa gitmemek, ağa olmak, bey olmak, sultan olmak, bir eli yağda bir eli balda yan gelip yatmak demektir. Halkımızın paşalar gibi yaşamasını istemeyenler, onların okuyup büyük adam olmasını istemeyenler demiryolunun kurtuluşumuzun tek yolu olduğuna inanmayan dış mihrakların ajanlarıdır.

Demiryolu giden yerlerde su kesintisi yaşanmaz, otopark sorunu, trafik çilesi, sel baskınları, güneş tutulması, stagflasyon diye bir dert olmaz. Demiryolu demek huzur demektir. Sevgi, barış, kardeşlik, dayanışma, kalkınma demektir demir yolu. Demiryolu her şeyden önce yol demektir. Yol demek, şehirlerarası, uluslararası, kıtalararası, ırklar arası, dinler, diller, medeniyetler arası buluşma, kaynaşma, oynaşma, kültür alışverişi demektir. Turizm demektir aynı zamanda, batıya açılan pencere, su gibi oluk oluk akan para demektir. Pazarlama demektir. Bir ilin tüm ürettiklerini en kısa zamanda başka bölgelere sevk etmesi ve kısa yoldan köşeyi dönmesi demektir.

Demiryolu bir medeniyet projesidir, bir kalkınma hamlesidir. Her derdin devası, her belanın baştan savılması, barış yolunda çatışmasızlık süreci, halkların kardeşliğidir. Kalkınmamızı istemeyen, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmamıza karşı çıkan içimizdeki hainleri, içimizdeki Charlie Hebdo’ları ne yapıp edip susturmalıyız. Onlar konuştukları sürece memlekete huzur gelmez. Onlar konuştukları sürece musluklarımızdan “tıs” balonlardan “fıs” sesi gelir. Demiryoluyla birlikte hepsinin balonlarını biiznillahi teala patlatacağız.

Demiryolunun çözüm olmadığını söyleyenler oldukça ömür billah ne ırgatlıktan ne fakirlikten ne dışa bağımlı olmaktan kurtulabiliriz. Onlar hep yarasalar gibi karanlıkta yaşamaya alıştığı için halkımızın da karanlıkta yaşamasını istiyorlar. Onlar ışığa da karşılar, enerjiye de HES’lere… Oysa demiryolu demek göğümüzde ışık, sofralarımızda bereket, yollarımızda hareket demektir. Sulu tarım demektir demiryolu, bire kırk veren GDO’suz ürün, sağlıklı yaşam, değirmenin suyunu düşünmeden çılgınlar gibi gecelere akmak demektir.

Ama onlar istese de istemese de “Demiryolu Medeniyet Projesi Filmi” en kısa zamanda vizyona girecektir. Filmin vizyona girmesiyle halkımız ırgatlıktan kurtulacak, bundan kelli ne trafik ne otopark ne işsizlik ne yoksulluk sorunu yaşanmayacaktır. Kişi başına düşen kitap okuma sayısı her elli kişiye birken bir anda bir kişiye elli olarak kayıtlara geçecektir. İsviçre, Japonya, Danimarka bizi kıskanmaya başlayacak, yıllık tatillerini gem de bir yıl boyunca memleketimizde geçirmek için araya hatırı sayılı adamlar koyacak oluk oluk para akıtacaklardır.

Demiryoluyla birlikte çilekeş halkımız artık komşu vilayetlere minibüslerle yolculuk yapmaktan kurtulacak, ilimiz komşu illerin pazarlamacılarına mekân olmaktan çıkacak, hesapsız kitapsız dilediği yerde dilediği kadar tatil yapma imkânı bulacaktır. Kentimiz bizatihi her şeyin üretildiği ve pazarlandığı bir merkez olacak ve Allah’ın izniyle yapacağı milyon dolarlık ihracatlarla da ülkemizi dışa bağımlı olmaktan kurtaracaktır. Demiryoluyla birlikte vagon olmaktan çıkıp lokomotif olacağız inşallah.

Memleketin kalkınmasında demiryolunun tek başına çözüm olacağına inanmayanların aramızda yeri yoktur; ufak ufak tası tarağı toplayıp yolculuk hazırlıklarına başlamaları hem bizim hem memleketin huzur ve selameti açısından son derece yerinde bir karar olacaktır.

Yalnız demiryolu yerine önce “hızlı tren” isteyen arkadaşlardan da küçük bir ricamız var. Lütfen bu hainlerin, haşhaşilerin, bu dışa bağımlı olmaktan hunharca zevk alan mazoşistlerin, kendilerinden başka kimseyi beğenmeyip her şeyi eleştiren bu halk ve ekmek düşmanlarının – ki bunların kadın düşmanı olduklarından da hiç şüphemiz yoktur- söylediklerine kulak asıp, moralinizi bozmayın. Demiryoluyla birlikte ibret-i âlem için onları kulaklarından kepçelere bağlayıp demiryolu boyunca gezdireceğiz.

Devlet babanın yüzyıllık rüyamız olan hızlı tren isteğimizi geri çevirmeyeceğini biliyoruz. Yüze yüze kuyruğuna geldiğimiz bu hayırlı işin sonunda devleti sıkboğaz edip zor durumda bırakmanın manası yok. Görmemişler gibi iki de bir, “hızlı tren hızlı tren” diye tutturmayalım. Demiryolu yapılmadan önce hızlı trenimizi gönderseler bile şimdilik onu muhafaza edecek yerimiz yok.

Normal binek araçlarımız için uygun bir otopark yeri bulduktan sonra gelecek hızlı trenin nerede duracağı meselesini de hallederiz inşallah. Değilse maazallah, öyle bir gelir geçer ki nasıl gelip gittiğini hiçbirimiz anlayamayız. Ben derim ki, önce normal tren isteyelim. “Hızlı tren, hızlı tren” diyerek bu karda kışta devlet büyüklerimizi müşkül duruma sokmayalım. Sonra nasılsa eskisini yenisiyle değiştirmek hem bizim için hem devlet için zor olmasa gerektir.

Ne de olsa,

“Erişir menzil-i maksuduna aheste giden /"Tîz-i reftâr olanın pâyine damen dolaşır…”

Dilerseniz hızlı tren istemeden önce normal demiryolu isteyelim ha, ne dersiniz?

Biliyorsunuz yol olmadan medeniyet olmuyor.