Yaklaşık 30 yıldır Azerbaycan’a gelip giden biri olarak şunu gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki; özellikle Bakü, modern ve yaşanabilir bir kent olma yolunda
Bakü’de 2. Ekonomi Forumu: “Bir Millet, İki Devlet” Sahada Hayata Geçiyor
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı, Azerbaycan Ticaret Bakanlığı ve Türkiye–Azerbaycan İş İnsanları Birliği (TUİB) iş birliğiyle düzenlenen 2. Ekonomi Forumu, Bakü’de önemli temaslara ve somut iş birliklerine sahne oldu. Bizler de bu anlamlı organizasyona katılarak, kardeş ülke Azerbaycan’da hem ekonomik hem de sosyal gelişmeleri yerinde gözlemleme fırsatı bulduk.
Aralık ayının sonları genellikle Bakü için soğuk günler anlamına gelir. Ancak bu kez güneşli ve ılık bir haftaya denk geldik. Bu sayede yalnızca foruma değil, aynı zamanda Bakü şehir merkezini gezmeye, kentin dokusunu yakından görmeye de imkân bulduk.
Yaklaşık 30 yıldır Azerbaycan’a gelip giden biri olarak şunu gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki; özellikle Bakü, modern ve yaşanabilir bir kent olma yolunda ciddi bir mesafe kat etmiş durumda. Modern mimari, geniş cadde ve bulvarlar kente ayrı bir kimlik kazandırmış. Ancak artan araç sayısıyla birlikte trafik, Bakü’nün de önemli sorunlarından biri haline gelmiş görünüyor.
Temennimiz şudur ki; bu ekonomik gelişmeler, sosyal gelişmeleri de beraberinde getirir ve tüm vatandaşların huzur, güven ve mutluluk içinde yaşadığı bir Azerbaycan ortaya çıkar. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ve ekibinin bu yöndeki çabalarına Türkiye ve TUİB gibi gönüllü kuruluşların verdiği destek son derece kıymetlidir.

TUİB Başkanı Hüseyin Büyükfırat’ın Azerbaycan’daki İzleri
TUİB Başkanı Hüseyin Büyükfırat, Gorbaçov sonrası dönemde Azerbaycan’a yerleşerek, yıllardır bu ülkede elinden gelen her türlü destek ve katkıyı sunan önemli bir isimdir. Azerbaycan’da yaşayan vatandaşlar ve devlet yetkilileri, Büyükfırat’ın bu samimi çabalarını görmezden gelmemekte; aksine takdir ve destekle karşılamaktadır.
Hüseyin Büyükfırat ile tanışıklığımız 2000 yılında Bakü’ye yaptığım bir ziyaret sırasında başladı. O günden bugüne süren bu dostluk, sosyal faaliyetlerden zor zamanlardaki dayanışmaya kadar pek çok alanda kendini göstermiştir. Özellikle deprem sürecinde Adıyaman’a verdiği destek, asla unutulmayacak bir vefa örneğidir.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat’tan Güçlü Destek
Türkiye Cumhuriyeti kabinesinin en aktif isimlerinden biri olan Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Hüseyin Büyükfırat’ın Azerbaycan’daki emeğini ve hikâyesini yakından bilen bir isim olarak bu önemli organizasyonda TUİB’i yalnız bırakmamak adına özel bir gayret gösterdi.
Yerli ve yabancı basının yoğun ilgi gösterdiği Bakan Bolat, basın mensuplarının röportaj taleplerini geri çevirmedi; sorulara açık, net ve samimi cevaplar verdi. Forumun en önemli çıktılarından biri de, TUİB toplantısının reel sonuçlar üretmesi oldu. Birçok işletme ve holding, önemli iş birliği ve karşılıklı yatırım kararlarına imza attı.
Burada bir kez daha gördük ki; “Bir Millet, İki Devlet” sloganı artık sadece bir söylem değil, sahada ve masada hayata geçen bir gerçekliktir. Türkiye–Azerbaycan ilişkileri, planlı ve kararlı adımlarla daha da güçlenecektir.

Duygusal Bağlar da En Az Ekonomi Kadar Önemli
Azerbaycan’da yaşayan Türklerin, Türkiye’de olup bitenlere gösterdiği ilgi dikkat çekicidir. Fenerbahçe–Galatasaray maçlarından siyasi partilerin grup toplantılarına kadar pek çok gelişme yakından takip edilmektedir.
Bu ilgi karşılıksız kalmamalıdır. Azerbaycanlıların Türkiye’ye olan bu samimi ilgisinin yanında, Türk medyası da Azerbaycan’a daha fazla yer vermeli, Türk kamuoyu kardeş ülkeyi daha yakından tanımalıdır. İlişkiler sadece ticaret ve para üzerinden değil; duygusal bağlar, ortak hafıza ve kardeşlik ruhu üzerinden de güçlendirilmelidir.

Organizasyon ve Eleştirel Bir Not
Organizasyon sürecinde görev alan Agil Alasger ve Nergis Hanım’ın ilgisi ve misafirperverliği bizleri son derece memnun etti. Program başarıyla tamamlandı ve bir sonraki organizasyonun daha da iyi olacağına olan inancımız tamdır.
Ancak aynı gün ve saatte MÜSİAD’ın da benzer bir program düzenlemesini yadırgadığımı belirtmek isterim. Benzer bir durumu daha önce Romanya’da da yaşamıştık. Yurt dışında faaliyet gösteren STK’lar ve kurumlar, birbirlerinin ayağına çelme takmak yerine, daha iyisini yapmak için centilmence rekabet etmeyi öğrenmelidir.
Yurt dışında benzer durumlarla sıkça karşılaştığım için bu noktayı özellikle vurgulamak istedim. Elbette herkes kurumunun ve Türkiye’nin başarısı için koşuyor; ancak kalıcı başarı, centilmenlikten ve iş birliğinden geçer.