"Ufuk Turu" yapıp

"KONUŞmalar/KONUŞTURmalar" da yer verdiğimiz Prof. BurhanKuzu , vefat etti

Burhan Kuzu ile zaman zaman karşılaştık..

İlk önce 1999 seçimleri sonrası MHP GENEL MERKEZİ başkanlık katında... O günlerde o da bende "ürkeklere Korkaklara değil Erkeklere oy verin" diye seçim kampanyası sonucu halkın teveccüh ederek sağın en büyük partisi haline getirdiği MHP, hükümeti almalı.. FP ve DYP dışarıdan desteklemeli görüşünde idik.. Kimi görsek bu görüşü dillendiriyoruz.. MHP, güdücüleri ise her hal ve şartta... Hatta Hükümet kurma çalışmaları sırasında MHP için Rahşan' ın "Kanlı katiller" demesini hatırlattığımız da "Anamıza sövseler bile Ecevit, Başbakanlğında Hükümet'e gireceğiz" diyorlardı..

Gerekçe olarak da "Devlet, böyle istiyor.. Evet.. Biz Devlet için çok kan döktük.. Ama 12 Eylülde devlet bizi silindir gibi ezdi.. Devlet'i Ecevit biliyor.. Onun başkanlığında Hükümet'e katılacağız.."diyerek mecbur olduklarını ima ediyorlardı.

"Başkanlık" Konusunda hem fikir olduk..

Konuyla ilgili "KONUŞmalar/KONUŞTURMALAR" da yer verdiğimiz röportajlarımız oldu..https://necaticavdar.blogspot.com/.../blog-post...

AKP de yetki mevkiine gelene kadar gece - gündüz ne zaman telofonu çaldırsak derhal cevap verirdi..

...

Kimi çevrelerin sistem dışına iterek özelde toplum önüne çıkanların, herhangi bir titri olanların kaçtığı

FP'nin sıkıntılı döneminde bir akşam FP Ankara İl Başkanlığı konferans salonunda FP Genel Başkanı Kutan ve önde gelenlerinde dinlediği konuşması oldu..

Kuzu sazı aldı.. Bitmek bilmiyor..

Akşam geceye döndü hala konuşuyor..

Bu hale haydi gençler neyse de Kutan ve diğer yaşlılar nasıl dayanacak..?

Sabredildi de gece yarısı şükür bitirdik..

Bıraksan sabaha kadar konuşacak..

...

Allah, cümle müminlere rahmet eylesin mekanları

Cennet olsun..

::::::::::::::::::::::::::::::

KONUŞTUR’MALAR

KONUŞ’MALAR

Burhan Kuzu, Başkanlık sitemi üzerine kafa yoranlardan..

Necati Çavdar, Burhan Kuzu'nun TBMM'deki makamında

Ufuk turu..Başkanlık sistemi

Necati Çavdar’la ufuk turu...

81

İSTİKRARLA TEMSİLDE ADALET ARASINDA SIKIŞAN DEMOKRASİDE ÇIKIŞ İÇİN “BAŞKANLIK SİSTEMİ” ÇÖZÜM MÜ?

· Başkanlık sistemi, insan aklının ürünü. ... Parlamenter sistem, krallıklara uyan sistemidir. · Rahmetli Özal’da Demirel ‘de arkalarında parlamento desteğini kaybetmişlerdi. O nedenle Başkanlık sistemini getiremediler.. · Parlamenter sistem; tıpkı halka hiçbir sorumluğu olmayan cumhurbaşkanına yetkiler verdiği gibi, hep şikayet edilen ara odaklara imkan veriyor. Milletin oyları seçimde sayılıyor.Ama seçim sonrası tartılıyor. · Parlamenter sistem; belirli odaklar, tekelci holdingler için rant kapısıdır.Bu sistem, çoğunluğu azınlığa mahkum ediliyor.. · Başkanlık sisteminde yasa yapmada ve bütçede başkanlar değil parlamento yetkilidir.Başkanların yetkileri ve seçenekleri sınırlıdır. · Ülkenin bölünmesinde sistemlerin etkisi yok denecek kadar azdır. · 30 bin insanı biz başkanlık modelinde mi kaybettik?.. · Din ve sosyal programlar bölünmeyi önler. · Üniter yapının panzehiri başkanlık sistemidir. · Sol oyları attıramıyorsa suçu kendinde arsın.Türkiye de reyler kemikleşmiş değildir. Sol; söylemlerini makullaştırır... Laiklik söylemini yumuşatır.. Çözüm önerileri ortaya koyar... Milletle çatışarak değil millete yakın durarak bunları yaparsa sol da gelir. · Başkanlık sisteminde başkan tanrılaştırılamaz, tanrı, parlamenter sistemde var... Sistem tartışmaları, gerek seçimlerde siyasal partilere konan %10 barajın Avrupa Birliği’nin isteği ile aşağı çekilmesi için yapılacak çalışmalarda gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru çokça tartışılacak.

82

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu, “ İstikrar ve temsilde adalet arasında sıkışan” demokrasimiz için çıkış yolunu “Başkanlık sisteminde” görüyor. Demokrasimiz için belirecek tehlikeleri atlatmanın yolu olarak “Başkanlık sistemini” öneren Kuzu ile gerçekleştirdiğiniz sohbette “parlamenter sistemin aksayan yönleri” ile ve “Başkanlık sisteminin niçin gerekli olduğunu” ve bu konuda kamuoyunda yaşanan endişeleri sorularımıza verdiği cevaplarla ortaya koydu.

-Sizi daha öncede takip edenlerdenim. Bu konuda daha önceden berttiğiniz düşüncelerinizi biliyorum ancak Türkiye’de bu dönemde “Başkanlık Sistemini” ortaya atan kişi sissiniz..Neden başkanlık sistemi?

-Türkiye’de 12 Eylül öncesi yaşanan kötü günler gelmesin diye istikrar için tedbirler alındı.Ancak bu tedbirler sonucu bu gün ülke seçmeninin %50’sinin iradesi yansımıyor diye şikayet ediliyor.Tüm kesimlerin düşünceleri Meclise yansısın deyince de istikrar bozuluyor.Yani şu anda istikrar ile temsilde adalet adasında sıkışan bir demokrasi var. Türkiye 50-60 arasında kalkınmayı yakalamış.60 da darbe olmuş.60 sonarsı koalisyon hükümeti. 65-70 arası tek parti iktidarı ile Demirel dönemi yine kalkınma... 71 muhtırası ve 80’ne kadar 12 hükümet.. 1980 darbe... 83’de Özal’ın tek başına iktidarı ile yine kalkınma başlıyor 1990 da düşüş var. Kalkınma yeniden Ak Parti iktidarı ile 2002 de başlıyor..Ama sürekli bir kalkınma olmuyor.Neden? ... İstikrar yok da ondan.. ABD’de başkan sayısını çarpın dörtle ABD tarihi çıkar.ABD tarihini bölün dörde başkan sayısı çıkar. İstikrar bu..Bizde ise 81 yılda 59. hükümet. eder 236 yıl.Yani 236 yılda geleceğimiz hükümet sayısına biz 81 yılda erişmişiz.

-Neden şimdi “Başkanlık Sistemine” geçelim diyorsunuz? - Şu sebeple : Nasıl olsa bir anayasa değişikliği söz

83

konusu.Hiç değilse yarım yamalak bir Anayasa yerine iyi bir anayasa yapılsın ve köklü değişiklilikler, daha doğrusu düzenlemeler de yapılsın.

- Neden “Başkanlık sistemi”?

- Başkanlık sistemi bu gün konuşulmuyor.20 yıldır konuşuluyor. Rahmetli Özal söyledi. Demirel ‘de Başkanlık sistemi dedi. -Peki onlar niçin getiremedi. Getiremezlerdi. Çünkü her ikisi de Cumhurbaşkanı olduklarında Başkanlık sistemine geçilmesini istediler.Fakat arkalarında parlamento desteğini kaybetmişlerdi.O nedenle getiremediler.

-Yani aktif halden pasif bir göreve geldikleri için mi? Evet. Her ikisi de Aktif Başbakanlık görevlerinden pasif görev olan Cumhurbaşkanlığına geçince başkanlık sistemini istediler başaramadılar.Başaramazlardı da her ikisi de Başbakanlıkla kavgalı idiler.H er ikisinde de Meclis hakimiyeti yoktu.

- Her ikisi içinde başkanlık sistemi konusunda ‘samimi değillerdi, kendileri için istiyorlardı’ diye bir kanaat mevcut. Siz bu n konuda nasıl düşünüyorsunuz? -Bana göre Özal, sistemin bu şekilde yürüyemeyeceğini biliyordu.Onun için Başkanlık sistemine geçilmesini istiyordu.O samimi idi. Demirel’e gelince.. O’nun süresini uzatmaya yönelik bir politika ile bu düşüncelerini ortaya attığını düşünüyorum.

-Tekrar başa dönerek soruyorum. Neden başkanlık sistemi?

-Bu gün ABD’de tam.Fransa’da yarı başkanlık sistemi var. Parlamenter sistem ise İngiltere de doğmuş.Parlamenter sistem İngiliz tarihinin ruhunu yansıtıyor.Çünkü orada krallık var.Kral, İngiliz tarihi ile özdeş.O nedenle parlamenter sistem orada yürüyor.

84

İngiliz tarihinin ruhunu yansıtan parlamenter sisteme bizim model dememiz mümkün değil. ABD’de ki başkanlık sistemi ise insan aklının ürünü. Kurucu babalar, “ABD’yi nasıl yönetiriz?” diye soru sorarak en iyi modeli, başkanlık sistemini buldu. Öbürüsünde İngiliz tarihinin ruhunu yansıtan Kralı orada nasıl tutarız diye ortaya kondu. Gerek parlamenter sistem... Gerek yarı başkanlık... Gerekse başkanlık sisteminin üçünde de kuvvetler ayrılımı var.Üçünde de ayrı organ var.

-O halde parlamenter sistemin neresinden rahatsızsınız? -Parlamenter sistemde yasama ve yürütme eşit.Hükümet, parlamentonun güvenoyu ile ayakta duruyor.Ancak yürütmeye de parlamentoyu dağıtma yetkisi verilmiştir. Parlamenter sistemde aslında gerçek anlamı ile kuvvetler ayrımı fiilen yoktur..Olması da mümkün değildir. Parlamenter sistemde kuvvetler ayrımı yok derken yargıyı kast etmiyorum.Çünkü yargı her sistemde vardır.Ve nitelik olarak yasama ve yürütmeden ayrıdır. Gerek yürütmeye gerekse yasamaya eşit olarak durması lazım.Krallıklar döneminde bile yargı ayrı tutulmuştur. “Devlet Benim” diyen 14 Lui’nin soyundan gelen Fransa Kralı 16. Lui, yargıyı kast ederek “Öyle güçler vardır ki bunların karşısında zayıf durumdayız ve bundan da kıvanç duyarız” demiştir. O nedenle sistem tartışmasında yargıyı ayrı tutuyoruz. Tartışmamızda söz konusu olan yürütme ve yasama ilişkileridir. Bu gün yasalaşan kanunların %98’i hükümetten gelir.Vekillerden gelen %2 dir.O da hükümet destek vermese geçmez.Hükümetin yapmak istemeyip de birilerine yaptırmak istedikleri türden yasalar vekillerin isteği şeklide gelir.Ama hükümet istemezse geçmez. Hükümetin istemediği hiçbir şey ne komisyonlardan ne de genel kuruldan geçemez. O zaman yasama nerede? Parlamenter sistemde yasayı yapanda yürütme,uygulayanda yürütmedir. Bütçeyi hükümet hazırlar, meclisten geçirir,ve kendi uygular. Para

85

ve kanun hükümetin elindedir. Denetime gelince, hangi bakanı meclis düşürmüştür? Gensoru çalışmaz... Meclis soruşturması sadece eski dönem için çalışır. Vekilin aslında kanun yapmada, bütçede ve denetimde etkisi yoktur. O zaman vekil niçin genel kurula gelsin? Bu gün bile yasalar 40 kişi ile geçiyor. 550 kişi genel kurulda olsa ne olacak? Vekilin değişiklik tekliflerini hükümet kabul etmezse bir işi yaramayacak.Yine hükümetin istediği olacak. Bir çok konuda milletvekilleri konuşur. Doğrusu şu: Vekillerin nutuklarını dinleriz. Zabıtlara geçer. Çok kere kanaatlerimiz değişir ama oylar değişmez.Yine hükümetin, isteği tarzda oy kullanılır. Parlamenter sistemde iki başlılık doğuyor.Parlamenter cumhuriyetlerde iki başlılık kaçınılmaz. Çünkü bu sistem krallıklar içindir. Krallar, krallıklarda tarafsız hakem olarak düşünülmüş.Onların sembolik yetkileri vardır ve krallar tarihi bağlırı temsil için vardır. Parlamenter cumhuriyetlerde Cumhurbaşkanları ise yetkisi olmasa da yetki almaya çalışır.Ya da oluşturur. Bu gün hükümetin gönderdiği kararnamelerin %24’nü cumhurbaşkanı geri çeviriyor.Sorumlu hükümet, yetki Cumhurbaşkanında...

-Başka ne sakıncaları var? -Tıpkı halka hiçbir sorumluğu olmayan cumhurbaşkanına yetkiler verdiği gibi, bu model hep şikayet edilen ara odaklara imkan veriyor. Öte yandan koalisyonlar parlamenter modelin en büyük hastalığıdır. Türkiye’de birinci parti, dururken başka partiler iktidar olmadı mı?... Bu sistemde halk iradesi yönetime yansımıyor.Birinci parti kenara çekiliyor, üçüncü parti yok sayıyor.2.4.5ve 6 partilere milletin vermediği temsil imkanı veriliyor.Geçtiğimiz dönemlerde u durum yaşandı. Adeta okus pokus yapıldı.Üçüncü partiye başbakan, altıncı partiye Meclis başkanlığı verildi. Milletin oyları seçimde sayılıyor.Ama seçim sonrası tartılıyor.Oylar eşit olarak görülmüyor. Parlamenter sistem belirli odaklar, tekelci

86

holdingler için rant kapısıdır. Küçük partiler içinde pazarlık aracı... Parlamenter sistem çoğunluğu azınlığa mahkum ediliyor.. Koalisyonlarda hükümet programları yürümez.Her parti kendi işine geleni yaptırır.Her bakanlık ayrı hükümet gibidir.O nedenledir ki; Türkiye 35 bakanla yönetilemez hale geldi.Bu gün ABD’de 12 Bakan var, bizde 35 idi.. Neden?.. Küçük partilerle koalisyon olmak için yağmurdan, fırtınadan doludan sorumlu bakanlıklar ihdas ediliyor da ondan.

-Ülkede %10 baraj var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - %10 baraj yanlış.. %10’lık baraj dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir barajdır.Almanya ‘da baraj %5, Avusturya’da %4. Avrupa Birliği Komisyonu, ilerleme raporunda %10’lu barajın yüksek olduğu not edilerek bu rakamın makul düzeye indirilmesini istiyor . Türkiye’deki %10 baraja rağmen zaman geliyor ülke koalisyonlarla heba ediliyor. Eğer bu sistem devam ederde temsilde adalet için barajlar %5’e çekilirse parlamentoya tam dokuz parti girer. İşte bu nedenle diyoruz ki; şayet baraj %5’e çekilecekse o zaman bunun getireceği mahzurları önlemek için “Başkanlık sistemine” geçmek gerek. Fransa böyle bir sıkıntıyı yaşadı.70 yılda 104 hükümet kuruldu. Sonra yarı başkanlık sistemi ile işi çözdüler.Fransa adeta delirdi ve çözümü buldu. Bu sistemin diğer bir hastalığı ise vekiller, tekrar seçilme arzusu ve bakan beklentileri ile Başbakana bağlı kalıyor.. Tüm bunlarda liderin öne çıkmasını sağlıyor..

-Bu tür sorunların olmaması için çözüm ne? - Başkanlık sistemi... Çünkü başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımı mutlaktır. Kanun yapmaya ve paraya parlamento hakimdir. Bütçeyi parlamento yapar, parayı harcama yetkisi olan başkan parlamento denetimi haricinde bir kuruş harcayamaz. Başkan ve bakan parlamentoya bile giremez.Başkan

87

sadece yürütmede yetkilidir. Yasa ve bütçe yapmada değil.Bu konularda Başkan parlamentoya muhtaçtır. Başkan parlamento ile iyi geçinirse yetkisini kullanabilir, yoksa erir gider. Parlamenter sistemde ise başbakanlar, ABD başkanından iki kat daha yetkilidir.Çünkü yürütme ve yasama ondadır. Başkanlık sisteminde yasa yapmada ve bütçede başkanlar değil parlamento yetkilidir.Başkanların yetkileri ve seçenekleri sınırlıdır. Bunları da parlamento, komisyonları eliyle çok güçlü bir şekilde denetler. Başkanlıkta, başkanlar parlamentoya muhtaç kılınmışlardır.Komisyon ve komiteler çok güçlüdür.Sürekli komiteler meclisle yürütme arasında ilişki karararak yürütmeyi yakından denetlerler. Bu sistemde küçük partiler hükümette etkin olmadığı için sadece parlamentoda temsil ediliyorlar. O zamanda küçük partiler, partilerine göre değil ülkenin yararına gördükleri konularda başkanı destekliyorlar.. Başkan başka partiden parlamento başka partiden olsa bile parlamento özgür olduğu ve parlamenterlerin bakanlık , yeniden seçilme gibi bir beklentisi olmadığı için başkanı muhalefet rahatlıkla destekleyebiliyor.Başkan başka partiden olsa bile , parlamentoda iktidar değil muhalefetin oyunu aldığı çok görülüyor.

-Seçim sistemi konusunda fikriniz nedir? -Dar bölge sistemi olmalı.O sistemde aday, bölgeden aday gösterilirse seçime katılır.Dar bölgede partinin gösterdiği adayı halkın desteklemek gibi bir durumu söz konusu değildir. Hm başkanlık hem de dar bölge sistemi olursa vekilin bakanlık beklentisi yok.Seçim beklentisi yok.Böylece parlamentoda daha rahat hareket eden milletvekili gurubu oluşuyor. -Bu sistem federasyon getirir diye endişe edenler var.Bu konuda ne diyeceksiniz? Federasyon olmaz.Yerel yönetimler güçlü olur.Şimdiki coğrafi bölgeler azaltılır ya da çoğaltılarak çözüm bulunur. Ülkenin bölünmesinde sistemlerin etkisi yok

denecek kadar azdır. 30 bin insanı biz başkanlık modelinde mi kaybettik?.. Din ve sosyal programlar bölünmeyi önler. Üniter yapının panzehiri başkanlık sistemidir.

-Neden? -Çünkü küçük partiler başkan seçiminde birleşmek durumundadırlar.İnsanların sivri fikirlerini çoğunluğa katarak tölere etmek mümkün. -Bu sistemde bir çok parti,ülke yönetiminde söz hakkına sahip olmaz deniyor?.. -Ne kadar parti var o kadar demokrasi olur mantığı da yanlış.O zaman sivil toplum örgütlerini güçlendirmek gerekli. --Güney Amerika modeli? - Güney Amerika modeli başkanlık sistemine örnek olamaz.Korkmanın anlamı yok. Çünkü Güney Amerika ülkelerindeki sistem, başkanlık sisteminde olmaması gereken unsurları taşıyor.Örneğin başkana parlamentoyu fesih yetkisi verilmiş.Başkanda memnun kalmazsa parlamentoyu dağıtıyor, sistem diktatörlüğü dönüyor.Halbuki başkanlık sisteminde başkana kesinlikle parlamentoyu fesih yetkisi verilemez ve kanun tasarısı hazırlama yetkisi tanınamaz. Başkanlık sisteminde Başkanın, parlamentoyu dağıtma yetkisi yok, kanun çıkarma yetkisi yok. Başkanlık sisteminin, Güney Amerika modelleri ile ilgisi yok..

- Darbe yapma geleneği açısından benzerliklerimiz yok mu?

-Güney Amerika başka. Orada darbe yapılıyor, iktidar bir başka darbe ile gidiyor.Ama bizde öyle değil.Bizde asker gece geliyor, gündüz gidiyor..

- Fakat Türk dünyasında başkanlık sistemi var ve yürümedi?

-Rusya Federasyonu’nda Başkanlık sistemi var ve Putin işi götürüyor.Türk dünyasının demokrasi deneyimi yok.. Başkanlık sistemine kimler karşı çıkıyor?

1. Allah bereket versin.Ne kadar olursa olsun yeter diyen küçük partiler..

89

2. Tekelci sermaye ve onun etkisindeki basın.. 3. Sol kesim. 4.

-Sol dediniz de sormak istiyorum. Bir kısım insanlar, “Türkiye de solun oyu azami %35, Sağın oyu %65. Bu durumda hiç soldan başkan çıkmaz” diye endişe ediyorlar. Böyle düşünenler için ne söylemek istiyorsunuz? -Sol oyları attıramıyorsa suçu kendinde arsın... Türkiye de reyler kemikleşmiş değildir. Sol zaten Ecevit’in kenardan tutmasını saymazsak 50 yıldır yok.Sol söylemlerini makullaştırır. Laiklik söylemini yumuşatır. Çözüm önerileri ortaya koyar Milletle çatışarak değil millete yakın durarak bunları yaparsa solda gelir. Soldan da başkan gelir. Millet, “bir de bunları deneyelim” der. Sol kendini aza hapsetmesin. Fransa’da sol, “ kiliseye saygılıyım” dedi.Geldi.14 yıl başkanlık koltuğunda oturdular.

-Peki bizde yarı başkanlık sistemi olmaz mı? -Yarı başkanlık modeli Türkiye’nin meselesini çözmez.Sadece Cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğunu engeller.Aşı modelleri sorunu çözmüyor..

- Sistem değişikliğini referanduma götürmeyi düşünür müsünüz? - Evet gerek sistem değişikliğini gerekse AB’ye girişi referandumla halka sormak gerek. -Sizin başkanlık sistemini tartışmaya açmanızdan Başbakan’ın habere var mı? -Başbakan tartışılsın istiyor.

-Sonuç çıkar mı? Yoksa Özal ve Demirel’in ortaya attığı tartışma gibi bu da bir başka bahara kalır mı? -Sonuç çıkar..

90

-Bizim milletimiz, her ne kadar Müslüman’sa da, Müslüman inancına mensup ancak Şamanist ameller işler... -Doğru...

-Şamanizm’de de krallar, liderler, önde gelenler yarı tanrıdır.

-Doğru..

-Dolayısıyla bunlar istemese bile halk kendisini tanrılaştırır. Sizin savunduğunuz başkanlık sisteminde yarın başkan tanrılaştırılarak tüm yetkiler eline verilmez mi? -İşte onu söylüyorum. Tanrı bu sistemde var. Bende en çok buna kızıyorum zaten...Buna karşı çıkanlar bilmediği için böyle diyor.... Başkanlık sisteminde tanrı olamaz, mümkün de değildir.Sistem on müsaade etmiyor. Kendi istese de, vatandaş istese de yapamaz. Çünkü kuvvet ayırmış seni. Nasıl yapacaksın?.. Parlamento orda çalışıyor, kral burada çalışıyor.Yani başkan.. Şimdi..Gelmiş... Başkan, parlamentonun da tepesine binmiş..Zaten yürütmenin tepesinde..Yargıda yok. İş bitti... Yani varsa tanrı bu gün var... Bunu anlatmaya çalışıyorum.. Varsa bu gün var.. Bu gün yoksa o zaman hiç olmaz..

–Yani, mevcut sistem zaten krallık diyorsunuz? -Tabii.. Tabiii..

-Adı konmamış krallık sistemi..? -Tabiii.. Bu parlamenter sistemin hastalığı. Almanya böyle... İtalya böyle.. İngiltere böyle..Türkiye daha da böyle..Yani bu modelde demokrasi zayıfsa daha da çok kötü olur. Onu söylüyorum: Parlamenter model çıkmaz sokak. Yani benim anlatmaya çalıştığım o.. Bana

91

sorulması gereken ön önemli soruda şu olması gerekir. Bu sistemde yasama ayrı çalışıyor, yürütme ayrı çalışıyor.. Başkan yetkisiz kalıp zavallı duruma düşmez mi? Bundan korkmak lazım. Tam aksine kral, hükümdar yada tanrı filan değil de, yalnız başkan ..N olur? Bu adam orda durur kalır.. Kanun gelmiyor, bütçe gelmiyor.. Vekilleri seçme hakkı yok.Vekillerin bakan olma beklentisi yok.Adam orada duruyor.. Yani bundan korkmak lazım.. Ben en çok bundan korkuyorum.Acaba bir gün bir şey mi olur? Bence olmaz ama bu düşünülmesi lazım.. Bunu sormamız lazım.Tam aksine kraldı vs idi değil de bunu sormak lazım..Zavallı bir adam olur ortada. İşin özü bu. Dikkat ederseniz sistemle ilgili bütün konuşmalarımdan buraya varırsınız.Benim anlatmak istediğim burası.. Yoksa.. Nerden geliyor bu?... Başkan deyince millet diyor ki acaba tepeye bir şey mi getiriyorlar? Halbuki adı başkan.. İnsan üstü bir varlık gibi zannediyorlar Halbuki başkan.. .. Sağdan soldan koşuyorlar..Siyasetçiler konuşuyor. Böyle padişahlık, diktatörlük gelir mi filan deyince; benim tepem atıyor.. Çünkü söyledikleri, bu modelde (parlamenter sistemde) var...Zaten ben bundan kurtulmak için o modeli öneriyorum.

-Yani hem yürütmenin hem de yasamamın üstünde olan başbakanlık sisteminden mi demek istiyorsunuz? - Evet tabii.. Biz ondan kurtulmak için öneriyoruz..Nasıl olur yani?.. Benim gösterdiğim modelde aynısını getirecekse ben onu, neden savunayım bu modeli?

.. ..................................00000000000................ Burhan Kuzu Kim? 1955’de Kayseri’nin Develi İlçesinde doğdu. Çok istemesine rağmen tercih yanlışlığı nedeniyle tıp fakültesine değil, hukuk fakültesine kaydoldu.Yinede tıp okumak istedi. Hukuk okurken girdiği ve 18 tercihinden 18’ne de Tıp fakültesini işaretlediği sınavlar çalınma sonucu iptal edildi.Bunun üzerine Kuzu,

92

istikbalini hukuk üzerine şekillendirmeye karar vererek İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede Akademik kariyerini tamamlayıp Anayasa Hukuku Profesörü oldu. İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi olan Kuzu 3 Kasım 2002 de yapılan seçimlerde AK Parti listesinden İstanbul Milletvekili olarak parlamentoya girdi. Fransızca bilen ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan Kuzu evli ve iki çocuk babası .. (Necati çavdar'dan alıntıdır)

#BurhanKuzu

9Bilal Sürgeç ve 8 diğer kişi

2 Yorum

Beğen

Yorum Yap

Paylaş