Bir de ortak değerlerimizi kullanarak kendince bir gömlek giyip,en iyisi en doğrusu en güzelin kendisinde olduğunu iddia edenler var Çevremizde çokça vardır.

Toplumsal ve bireysel ilişkilerde 
tanımlamalarla,ezberlenmiş kelimelerle sürekli aynı konuları yazmak,konuşmak
ve bunu ritüel bir hale getirmek tekrar etme hastalığına yakalanılmışlık halidir.
Bu hastalığa psikolojide (OKB)diyorlar Yani:(Obsesif kompulsif bozukluk).
Bazıları farkında değiller ama,tedavi edilmesi gereken bir hastalıkları var.
Tarih üzerine(Din)üzerine hiçbir Eğtimleri yada hiç bir çalışmaları okumaları olmadığı halde güvenirliği tartışmalı kaynakları okuyarak ve bazı kişileri referans kabul ederek kesin doğrularmış inancıyla,geçmiş tarihi,tarihteki şahsiyetleri ve din konusunda bazı konuları sürekli tenkit ederek yada
“Kötüleyerek “yazmak gibi bir hastalık halindeler.
Bu hastalığa yakalanmış,yeni birşey bulmuş gibi kahramanlık 
yaparcasına tekrar,tekrar yazanlar konuşanlar var.
Bir de ortak değerlerimizi kullanarak kendince bir gömlek giyip,en iyisi en doğrusu en güzelin kendisinde olduğunu iddia edenler var.
Çevremizde çokça vardır böyleleri.

Bunlar en iyi Müslüman,en iyi milliyetçi,en iyi Atatürkçü,en iyi vatansever olarak kendilerini ifade ederler.
(bunlara başka değerleride ekleyebiliriz).
Böyle insanlar,ortak değerlerimiz kullanır toplumla kucaklaşmış değerleri sadece kendilerinin tapulu malıymış gibi haller içine girerler.
Birde kendilerince kullandıkları ölçü metreleri vardır.
Dost arkadaş tanıdık fark etmez her 
“İnsana”yaklaşımlarında 
bu ölçü metreyi önde tutarlar.
Bunları konuşurken görünce yada yazdıklarını okuyunca,üzülürüm.
Üzülürüm çünkü bunların bazıları toplumun önünde olan topluma hitap eden bazı kesimlerin güvenerek referans kabul ettiği insanlar.
Üzülürüm,çünkü bunların yazdıklarında
Konuştuklarında birçok sosyolojik gerceği ve zamanın şartlarını bilerek yada bilmeyerek ıskaladıklarını görürüm.
Üzülürüm,bilgi birikimlerinin analiz yeteneklerinin çok yetersiz,
olaylara bakışdaki “objektif olma”
kriterlerinden çok uzakta olduklarını görürüm.
İtiraf etmeliyim ki aynı hastalık 
ergenlik ve gençlik döneminde ülkedeki derin ideolojik kavganın “Pik” yaptığı yıllarda bizde de vardı.
Okullarda başlayan farklı düşünmek seyahatine (Ocak)lara giderek bize anlatılanı,bize “Bunlar doğru “diye 
sunulanı dinleyerek okuyarak yola çıkmıştık.
Dininizi öğrenmek istiyorsanız 
Zekeriya Beyaz’ın,kitapları,Yaman Arıkan’ın(Ülkücüye dini bilgiler)Kitaplarını okuyun size yeter ha birde Alpaslan Türkeş rahmetlinin 9 ışık (o zamanki Devlet planlama teşkilatı için sunulan ülkenin kalkınması için uzman görüşlerden faydanılarak yazılmış raporlardan oluşan ) kitabını Nihal Atsız’ın,Ziya Gökalp’in vs lerin kitaplarını çok okuyun ezberleyin tartışmalarınızda,başucu kitaplarınız olsun,denilmişti.
Zaman geçtikçe,”Dayatma”kültüründen  “Sorgulama”kültürüne geçişimiz var.
Hiç unutamam ilk itirazım (Lider,Teşkilat,Doktrin)tartışılmaz saçmalığına olmuştu.
Birileri bizi kanlı canlı robot haline sokmak istiyordu.

Bunların niçin yazıyorum,beslendiğimiz ve içinden geldiğimiz kültür ikliminin ne olduğu nasıl olduğunu açık gönüllülükle ifade etmek için.
Yani kısaca ifade etmem gerekirse tekrar etme hastalığına bir zamanlar bir çoğumuz gibi bende(bizde )yakalanmıştık.
Değişik bir kültür edinmesi ve dayatması ile karşı karşıya kaldık sürekli.
Bizim gibi düşünen yaşayan fakat başka teşkilatlarda olduğunu bildiğimiz aynı okulda aynı mahalleden,aynı sokaktan arkadaşlarımız vardı.
Bunlara dikkat etmeliydik tehlikeliydiler bunlar
.
Çünkü bunlar, ecmainci,şeriatcı,büyük doğucu,Necip Fazıl’cı imişler.
Ozamanlar çok donanımlı değiliz adeta hepimiz kavram kargaşası içerisinde kaybolmuş durumdayız.
Evimizden daha çok zaman geçirdiğimiz ocaklarda Türk milletinin büyüklüğünden bir olması gerektiğinden bahsedilirdi.
Fakat anlamsız bir şekilde hemen hemen aynı ortak değer aynı inanç ve fikir yapısına sahip olduğumuz insanlardanda (Zararlı)uzak durmamız telkinlerinde bulunulurdu.
Belirli bir zaman geçip okumaya başlayınca milleti bölmenin sinsi organizasyonlarının nasıl yapıldığını daha iyi görüyor insan.
Dün şucu bucu şeriatçı dediğimiz insanlarla bir araya gelmememiz için gizli bir el çok gayret içinde iddi 
Bugün de öyle.
Kullanılan kelimeleri değiştirerek yine bölerek ayrıştırarak düşmanlıkları derinleştirerek oyunlar sahneliyorlar.
Yine birilerinin eline ölçü metreler verilmiş.
Konuşurken yazarken bölen ayrıştıran tekrar etme hastalığıyla (Siyasal İslamcılar,osmanlıcılar)gibi ifadeleri kullanarak saçma sapan bir duruş içindeler.
Belliki insan olmanın yaratılmış olmanın,yaratılmışlığın ne manaya geldiğini bilmiyorlar.
En önemlisi İslam’ın sosyal hayattaki ve seküler sistemdeki yeri konusunda çok donanımsız ve bilgisizler,böyle oldukları için ciddi kafa karışıklığı yaşıyorlar.
Bunların kendileri için kullandıkları, kimlik kavramları ise tartışılmaması gereken milletin ortak değerleri.
İşte tamda can alıcı soru,burada 
başlıyor.?
Milletin savunduğu ortak değerlerin hepsini savunduğunu iddia ederek millete kendini anlatamama kabul ettirememe hükümet olamama iktidara gelememe nedenini aynaya bakıp sorgulayamıyorlar Neyi eksik ya da yanlış yapıyoruz deme Özeleştirisinden çok uzaklar.
Çünkü 1960,1970 lerde ciddi çalışmalar ile başlatılan ülkeyi suni oluşumlarla bölerek 
Yönetmek isteyenlerin oyununda figüran yapılmak istendiklerini henüz kavrayamamışlar.
Hala tarih üzerinden din üzerinden milli değerler üzerinden yazarak konuşarak ayrımlaşmayı derinleştiriyorlar.
Oyuncak gibi kullandığınız milli manevi değerleri ölçme metrelerinizi çöpe attın.
Kimin milliyetçi,vatan sever,
kimin daha iyi müslüman 
Olduğunu söylemek yazmak kimsenin haddine değil.
Sevgisizliği saygısızlığı büyüterek hakareti sürekli ve geniş bir yelpaze de tutarak insanları bir arada tutamazsınız.
Çoğalamazsınız büyüyemezsiniz marjinal kalıp “Yankı odalarında”kendi kendinize söyleşıp ağlaşır durursunuz.
Faydası olmayan “Tekrar”bir hastalık halidir.
Bu yanlışları yaptıkça içinizdeki sevgisizliği ve saygısızlığı büyüdükçe daha çok bölünüyor daha çok küçülüyoruz 
Daha çok bölünüp daha çok küçülürken güçlendiğimizi ve büyüdüğümüzü zannedenler kendilerini kandırıyor.
Büyümemiz bir araya gelmemiz için hala birileri kelimeler üzerinden bizleri ayrıştırarak güç kaybımızın sürekli derin ve kalıcı olmasını istiyor.
1960,1970 lerde değiliz,fakat hedefleri olanlar eski oyunlarından vazgeçmediler.

Eskiyi yeni versiyonları ile yeniden 
Sahnelemek istiyorlar.
Büyük Türk medeniyetinin yeniden inşasının yolu,bölünmekten değil 
Birlik beraberlik içinde olmaktan geçiyor 
Farkında değil misiniz?
Eğri ile doğru çizilmez
Yanlışla doğru bulunmaz.
Oyunu görüp uyanalım artık.