zenginin sözünün tartışmasız bir “hüküm” gibi kabul edildiği bir dünya… Bu durum yalnızca ekonomik eşitsizliğin değil, adalet duygusunun çiğnendiği bir düzenin resmidir.

Fakirin Sözü ve Adaletin Çürüyen Yüzü

Fakirin sözünün bir rüzgâr uğultusu kadar bile duyulmadığı; buna karşın zenginin sözünün tartışmasız bir “hüküm” gibi kabul edildiği bir dünya… Bu durum yalnızca ekonomik eşitsizliğin değil, aynı zamanda insanlık onurunun, vicdanın ve adalet duygusunun çiğnendiği bir düzenin resmidir.

Böyle bir düzende adalet, olması gerektiği gibi “kör bir tanrıça” olmaktan çıkar; gücün gölgesine sığınmış, paranın sofrasına kurulmuş, çarpık bir maskeye bürünür. Hukukun terazisi hak ile batılı değil, kasaların ağırlığını tartar hâle gelir. Mahkeme salonları gerçeğin ışığını değil, en yüksek teklifi verenin gölgesini taşır.

Eğer bir toplumda en güçsüzün sesi fısıltıya dönüşürken, en güçlü olanın sözü yasa hâline geliyorsa, orada ne adaletten söz edilebilir ne de ahlaktan. Çünkü adalet, bir toplumu ayakta tutan en temel sütundur. O sütun kırıldığında düzen çöker, merhamet solar, vicdan susar.

Adaletin olmadığı yerde çürüme başlar; önce insanlık ölür, ardından toplumun kendisi. Çünkü adalet, hakkı olana hakkını vermek değil sadece, aynı zamanda güçlüye de haddini bildirebilmektir.

Ve unutulmamalı:
Bir ülkede fakirin sözü duyulmuyorsa, zenginin sözünün ağırlığı değil, adaletin eksikliği konuşulmalıdır.

— Songül Özer