Sen sanıyorsun ki hayat, küstüğüm an tüm gürültünle, tüm karmaşanla beni içine çekmeye devam edeceksin. Yanılıyorsun…

Serçe Parmağımla Küstüm Sana, Hayat

Yazan: Songül Özer

Ve o çocuk, şimdilik sadece susuyor.
Ama bil ki bu suskunluk, sessizlik değil.

Küçük Bir Parmağın Ucundaki İsyan

Sen sanıyorsun ki hayat, küstüğüm an tüm gürültünle, tüm karmaşanla beni içine çekmeye devam edeceksin.
Yanılıyorsun…
Bu sessizlik bir yenilgi değil; aksine, senin o devasa çarkına karşı serçe parmağımın ucunda tuttuğum küçük bir başkaldırı.

Artık seni dinlemiyorum.
Sabahların telaşını, akşamların hesaplaşmasını, bitmeyen “yapılacaklar” listesini...
Hiçbirini duymuyorum.
Çünkü serçe parmağıyla küsmek, kulakları da tıkamaktır, gözleri de.

Zannetme ki duvar ördüm.
Hayır…
Ben sadece o duvarın arkasına geçtim ve sana kapıyı nazikçe ama kararlıca kapattım.

O Küçük Parmakta Saklı Bir Dünya

Şimdi, senin dışında kalan o minicik alanda nefes alıyorum.
Orada acele yok, beklenti yok, “olması gereken” yok.
Sadece küskünlüğümün gölgesi var — ve o gölge, senin parlak ama yorucu ışığından çok daha huzurlu.

Sen yine gelirsin…
Bir güzellik, bir vaat, bir umutla.
Ama ben artık biliyorum:
Senin büyük oyunların, küçük kalplerin oyununu bozar.
Ve ben, serçe parmağımın arkasına saklanmış, oyunu terk etmiş bir çocuğum.

Çünkü bazen en büyük intikam, oyuna dönmemektir.

Barışmam.
Ne zamana kadar mı?
Sen, o parmağın ucundaki küskünlüğün anlamını anlayana kadar.

Ve bil ki,
Serçe parmağıyla küsmek, ömürlük bir ihtimaldir…
tıpkı çocukluk gibi.