“Yücelciler Hareketi” Balkanlarda azınlık durumunda olan Balkan Türklerinin kimliklerini muhafaza etmeleri için çok önemli hizmetleri gerçekleştirmişlerdir

8 Ekim 1912 - 10 Ağustos 1913 tarihleri arasında yaşadığımız ‘Balkan Faciası’ yüzbinlerce canımıza mal olduğu gibi, Anadolu’ya başlayan göç nedeniyle de geride kalanlarımızı 2. yüzyıldan itibaren var olduğumuz Balkanlar’da azınlık durumuna düşürtmüştür.

Sosyalist Yugoslavya’nın Komünist TİTO yönetimi tarafından Türklere yapılan haksızlıklara karşı, milli ve dini varlıklarını korumak ve yaşatmak için Müslüman Türk aydınları, Şuayb Aziz Efendi’nin etrafında bir araya gelerek toplumsal bir hareket başlatıp, merkezi Üsküp’te olan “Yücel” adlı bir sivil toplum hareketini başlatırlar.

“Yücelciler Hareketi” Balkanlarda 1.ve 2.dünya savaşları sonrasında azınlık durumunda olan ve bitme noktasına gelmiş Balkan Türklerinin kimliklerini muhafaza ederek var olmaları için çok önemli hizmetleri gerçekleştirir.

Mensuplarının hemen her biri iyi eğitim görmüş idealist ve millet sevdalısı olan bu Türk sivil toplum kuruluşu,1944 yılında ilk Türk gazetesi olan Birlik Gazetesi’ni çıkartıp, Üsküp radyosundan yaptıkları ilk Türkçe yayınlarla birlikte verdikleri Türkçe derslerle de öğretmen yetiştirip ilk Türk okulu “Tefeyyüz”ün açılmasını sağlarlar.

Sahneledikleri tiyatro eserleri, dini ve kültürel programları ile Türk toplumunun manevi ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra kimliklerinin korunmasına yönelik başarılı çalışmalar yaparlar.

‘Yücel Teşkilatının’ Türk’ün değerleri ile var olması için yapmış oldukları bu çalışmalar zamanla artarak genişleyerek ve karşılık bularak bütün Makedonya’ya yayılır.

‘Yücel Teşkilatının’ milli ve manevi değerler etrafında Türk azınlığın birliğini ve dirliğini sağladığını gören komünist Yugoslavya’nın Tito rejimi, bu sürece daha fazla dayanamaz ve ‘Yücelcileri’ tutuklamaya başlayıp Türklere karşı baskıları da artırır.

Bunun üzerine “Yücelciler” uğruna canlarını vermeye yemin ettikleri Türkiye’den dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den yardım isterler fakat bu yardım talebine verilen cevap, 1945 de Türkiye'ye sığınan 145 Azerbaycan Türküne reva görülenin aynıdır ve cevap şudur; “Misak-ı Milli Hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye, dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye’nin başını ağrıtmayın”

Komünist TİTO rejimi,19 Eylül 1947 tarihinde çok sayıda önde gelen ‘Yücelci’ aydını baskı, soruşturma, tutuklama ve çok ağır işkencelere tabi tutar ve sözde mahkeme yargılamaları ile 19 Ocak 1948 de 4 kişinin idamına,13 kişinin de 195 sene hapis cezası almalarına karar verir.

1948 yılındaki ‘Yücel’ davasında da,63 kişi hüküm giyer ve 27 Şubat 1948 de, Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Ali Adem Ali mallarına el konularak, Üsküp yakınında ki Suşitsa köyünde bir kayanın dibinde kurşunlanarak şehit edilerek, hala daha bilinmeyen bir yerde defnedildiler.

Tutuklamalar ve idamlardan sonra ağır baskı ile mallarına el koyulan yüz binlerce Türk, asırlarca sahibi oldukları topraklardan göçe zorlanarak, din ve vicdan hürriyeti ayaklar altına alınıp yüzlerce cami, çok sayıda mezarlık, hamam, tekke, medrese, çeşme ve diğer tarihi eserler yakılıp yıkılarak yerle yeksan edilir.

Halen daha Kuzey Makedonya Devleti, “Yücel Teşkilatı” üyelerine iade-i itibarda bulunmamış, aynı zamanda şehitlerimizin mezar yerlerini de tespit ettirmemiştir.

TBMM ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlıklarımızın çalışmalarıyla “Yücel Teşkilatı” mensuplarının destansı mücadeleleri kamuoyu gündemine taşınarak, Balkan Türklerinin varlık davası uğruna ömürlerini vakfedip, canını feda eden kahramanlarımızın ruhları şad edilip, bölgede halen yaşamakta olan soydaşlarımıza da geçmişte olduğu gibi artık sahipsiz olmadıklarını ve her şartta ve her zaman da daima güçlü bir Türkiye devleti ve milletinin olduğu gösterilip “Yücel Teşkilatı” nın ülküsüne de hizmet edilmiş ve edilmektedir.

“Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti menfaatleri için gerekirse kanımın son damlasına kadar çarpışıp canımı vereceğim" diyerek yemin eden, şehadete yürürken dahi son sözleri, “Milletimizin kurbanıyız” ve “Yaşasın Türkiye” olan “Yücel Teşkilatı” mensubu kahramanlarımızı, 27 Şubat 2020 Suriye-İdlip’de Rusya’nın alçak hava  saldırısında istiklal ve istikbalimiz için canlarını feda eden 36 askerimizi, Gazze’de Siyonist Netanyahu’nun yaptığı soykırımda ölen kardeşlerimizi şehadetlerinin, 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı vefatının yıldönümünde, Türk ve İslam dünyasındaki tüm şehitlerimizle birlikte saygı, rahmet ve şükranla anıyoruz.

Unutturmayacağız!.. El-Fatiha