“ülkücü mücadelenin “ iman atlasındaki anatomisini gösteren yaşanmış bir olayın gerçek hikayesidir anlatacaklarım.

( HEPİMİZİN BENZER HİKAYELERİNDEN BİR SAYFA )

12 Eylül TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN, ihanet ve kana bulanmış, asaletten uzak “hara-kirisi” dir.

MAMAK bu ihanetin ve kana bulaşmışlığın adreslerinden bir kavşaktır.

Hikayemiz oradan bir sayfadır.

Bir yiğit ülküdaşımızın şahsında “ülkücü mücadelenin “ iman atlasındaki anatomisini gösteren yaşanmış bir olayın gerçek hikayesidir anlatacaklarım.

MHP ana davası ile birleştirilen Adana sanıklarından Gaffari Yakın’ın tecritteki hücresinde başlar, nesillere emanet ibretler taşıyan olayımızın hikayesi.

Önce biraz MAMAK’ ta tecrit nedir ?..nasıl bir yerdir?..oradan başlayalım.

En fazla on metre karelik dikdörtgen bir hücre.

İki bölüm. En önde hücrenin komple demir parmaklılıkla örülü kapısı.İçerisi koridordan devriye gezen askerlerce her ayrıntısına kadar görülebilsin diye 12 lik inşaat demirlerinden yapılmış bir kapıdır bu.

Kapının hemen önünde hücrenin uzun kenarına bitişik iki katlı altlı ve üstlü tahta doğramadan yapılmış bir ranza. Ranzanın bitiminde kısa bir (L) duvar ve kapısı plastik muşamba örtüsü olan hücrenin ikinci bölümü olan arkada bir tuvalet. Ranza ve tuvalet önünde kalan en fazla 5-6 metre karelik “gezi volta alanı.”

Tecritlerde iki ranza vardır.Yani iki kişilik.Fakat tutuklu yoğunluğu ve “karıştır- barıştır” ilkesi (!) gereği, ayrıca “komünist-ülkücü” oranına göre 3 kişi konur hücrelere. İki Komünist, bir ülkücü !..

Üçüncü kişinin yatacağı yer ise, iki ranza önünde ki dar volta alanında beton zemine geceleri serilen çaput dolu bir yer yatağıdır. Yatağın bir başı hücrenin kapısına diğer başı “açık muşamba kapılı tuvaletin” önüne gelir.Her akşam yatak serilir ve sonra sabahları üst ranzaya kaldırılır.

Ve en önemli ilke, her yedi gün sonunda, yani her hafta iki komünist ve bir ülkücü arasında dönüşümlü olarak yerler değişilir.Her hafta, sırası ile bir kişi önce ranzanın birinci katında, daha sonra ranzanın ikinci katında ve sonrada yer yatağında yatarak bu turlar devam eder.

Hikayemize konu olan gün, Gaffari’ nin sırası ranzanın ikinci katıdır.Yani Gaffari üst katta yatmakta komünistler aşağıda.

Şimdi kısaca Mamak tecritte ki çöp arabasından da bahsedelim.Tecritlerin önünden her akşam - “çöp hazırla ver laaan “ komutu ile her hücre, gazete kağıtlarına, bir kumaşı paketlemiş gibi düzenli ve kalıp gibi hazırlanmış “yemek atıkları ve diğer çöplerini” kapının 12 ilk inşaat demirlerinin arasından çöp arabasına teslim ederler.

Komünistler ayrı.

Ülkücü ayrı.

Dört bir yanı açık çöp arabasını gören, bir kumaş dükkanından alınmış ve paketlenmiş kumaşları götürüyorlar zanneder.

O yılın Ramazan ayının başlamasına bir iki gün vardır.

Tercüman gazetesi o yıl, gazetenin ilavesi olarak her gün bir cüz olmak üzere, 30 Ramazan gününde tamamlanacak hem Arapça hem de Türkçe meali olan Kuranı Kerim dağıtacağını günlerdir ilan etmektedir.

Gaffari’ yi bir düşüncedir alır.

Ya Komünistler kendilerinin aldığı Tercüman gazetesinin bu ilavesine çöp sararlarsa ?

Ya Kuran-ı Kerim ilavesini çöp kağıdı yaparlarsa ?!..

Mecbur kalmadıkça tecritlerde günlerce birbirleri ile komünistler ve ülkücüler konuşmazlardı.

İki komünist kendi arasında fısıltı ile veya sesli konuşsa bile bir ülkücü yan koğuşta ki ülküdaşlarına ara sıra merhaba ? nasılsınız ?... dışında genellikle sessiz ve sakin olarak günlerini geçirirdi.

Gaffari düşünür ve bir plan yaparak komünistlerle konuşmaya karar verir.

Komünislere döner ve kısa emir cümleleri ve de sert bir ifade ile şöyle der: “Tercümanın Kur’an ilavesini bana vereceksiniz, ben size Hürriyet’in “kelebek” ilavesini vereceğim.Değişeceğiz.Kuranı Kerim ilavesine çöp sarmak yok.Tamam mı? “ der.

Komünistler iki kişidir.Ters ters bakarlar.Ellerinin tersi ile “ittir git” manasına gelen el kol hareketi ile değiş tokuşu reddederler.

Gaffari, peki görüşürüz der ve üst ranzada ki yerine çıkar ve beklemeye başlar.

Plan kurmaktadır.Ne yapmalıdır?

Ramazanın ilk günü akşamının olacaklarının planını yapar.

Sahurda ayırdığı bir parça kara tayin ekmeğini ve akşam yemeğinden ayırdığı birkaç kaşık taşlı bulgur pilavını yer suyunu içer orucuna niyet eder ve yatar.

Yarın için kafasında ki planı hazırdır.

Gaffari 50-55 kg’lık kara kuru, yağız bir Antep delikanlısıdır.Çıtak mı mı çıtak.Aynı zamanda da boksör.

Özgüveni mi ?

O özelliğini hikayemizin sonuna bırakalım.

Sabah olur.

Gazeteler öğlen dağıtılır. Herkes gazetelerini alır. Gaffari göz ucuyla Kuran ilavesini ne yaptıklarına bakar.Ayırıp bir kenara koyduklarını görür.Fakat onlarda ters ters ilaveyi ayırırken Gaffariye bakarlar.

Gaffari oruçludur ve akşam çöp arabası gelene kadar sabırla beklemeye kararlıdır.

Üst ranzaya çekilmiş sakince beklemektedir.

Akşam yemeği saat 6’da verilir, fakat iftar saati, akşam namazı 9’a yakındır.Ramazan ayı o yıl yazın uzun günlerine denk gelmiştir.

Komünistler yemeklerini yerler. Gaffari üst ranzada oruçlu haliyle siz deyin “Şahin bey, ben diyeyim Sütçü İmam” olmuş bir Bozkurt gibi aşağıda olacakları takip etmektedir.

Komünistler yemekleri bitince ortalığı toplarlar ve yemek artıkları ile çöpleri bir araya getirirler.

Gaffari’ye hiç bakmadan ayırdıkları Tercüman’ın Kuran-ı Kerim ilavesine çöpleri bir kumaş kalıbı gibi inadına sarmaya başlarlar.

O an Gaffari bir yıldırım olur ve üst ranzadan uçarak iki komünistin üstüne atlar.

“-Ulan yavşaklar, Allah’sız köpekler ben size dün ne dedim?” der ve kavga başlar.

Tecritlerde kavgalar pek uzun sürmez.

Kapıda nöbetçi askerler hemen alarm verir, düdük çalar.Bir iki dakika içinde bir manga asker hücrenin kapısını açar ve kavga edenleri dışarı çıkarır.

Bu olayda da öyle olmuştur.

Askerler kavgayı ayırmış ve iki komünist ile bizim Gaffari’yi sahanlık olan bir boşluğa almışlardır.

Kısa arbedede ufak tefek darbeler almışlar fakat hırslarından hala solumaktadırlar.

Esas duruşta, gözler tavanda bir manga askerin önünde nöbetçi subayını beklerler.

Nöbetçi subayı gelir.

- “Niye kavga ettiniz laaaan “ diye bağırır.

Ses yoktur.

Tekrar bağırır.

- “Konuşun laaaan diyorum.Niye kavga ettiniz?”

Komünistler:

- “Komutanım o bize saldırdı” derler.

Nöbetçi subayı yüzbaşı Gaffari’ye döner.

- “Doğrumu lan?” der.

- “Evet doğru komutanım”.

- “Niçin saldırdın adamlara ? Derdin ne senin lan.?

- “Komutanın Kuran-ı Kerim ilavesine çöp sardılar.Bir gün önce ikaz ettim, ilaveleri değişelim dedim.Kuran-ı Kerim ilavesine çöp sarmayın dedim.Dinlemediler.Çöplerini Kuran ilavesine sarmaya başlayınca ben de saldırdım” der.

Yüzbaşı komünistlere döner:

- Doğrumu lan? der.

- Doğru komutanım.Bu sebeble saldırdı.

Yüzbaşı geri çekilir ve;

- “Ulan Allah’a ve kitabına saygısı olmayan köpekler, dinsiz itler” dedikten sonra bir manga askere emir verir:

- “Yıkın şu Allahsız köpekleri !..”

Bir manga asker coplarla komünislerin üstüne çullanır. Komutan durun diyene kadar basarlar dayağı.

Sonra aynı komutan döner Gaffari’ye:

- “ Ulan Allah’ın kitabını dinini korumak senin üstüne vazife mi? Kim verdi lan sana bu görevi?” dedikten sonra askerlere ikinci bir emri verir.

- “Yıkın lan şu üstüne vazife olmayan işlere karışan disiplinsiz saldırganı” der.

Bu sefer bir manga asker Gaffari’ye çullanır.

Dayak faslı bitince iki komünisti ve Gaffari’yi perişan halde tecritteki hücrelerine sürüyerek götürüp atarlar. Gaffari oruçtur ve henüz iftar olmamıştır.Zorla üst ranzaya çıkar ve uzanır.

Komünistler yerden yavaş yavaş kalkarlar ve oldukları yerde oturmaya çalışırlarken üst ranzadan Gaffari’nin sesi duyulur.

- “Ulan köpekler, yarın Kuran-ı Kerim ilavesine çöp sarıp bana vermeyin görüşeceğiz yine” der.

Komünistler yedikleri dayağın kızgınlığı ile;

- “Görüşürüz” derler.

Ertesi günü Ramazan’ın ikinci günü. Yine Gaffari üst ranzada. Gözler aşağıda.Dün yenilen dayağın acısını hissettirmeyen bir hırsın ve inadın gerginliğinde.

Saat 6.

Yemekler gelir.

Komünistler yemekten sonra yine inadına çöplerini Kuran-ı Kerim ilavesine sarmaya başlarken bizim Gaffari ;

“ Ulan köpekler ben size ne diyorum siz ne yapıyorsunuz” der ve üst ranzadan ilk gün olduğu gibi komünistlerin üstüne uçarak atlar.

Yine üç beş yumruklaşmadan sonra düdük sesi.

Alarm.

Sahanlığa çıkarılış.

Ve nöbetçi yüzbaşının bağırışı:

- Yine mi aynı şey ulan.? der. Gaffari’ye döner.”konuş lan...aynı şey mi oldu? Bu Allahsızlar yine Kuran-ı Kerim ilavesine çöp mü sardılar?

- Evet komutanın !..

- Anlaşıldı.

Sonra dünkü sahne aynen tekrarlanır.Önce “ Allahsız, dinsiz kitapsızlar” diye bir manga asker komünistleri coplarla bayıltana kadar döver.Sonrada “-ulan seni kim Allah’ın kitabını korumakla görevlendirdi “ diyerek Gaffari’yi perişan ederler.

Üçünün de yürüyecek, ayağa kalkacak halleri yoktur.

Ayaklarından sürükleyerek tecritin ortasına getirip et yığını halinde üst üste bırakırlar.

Üçü de ağrılardan inlemektedir.

Zar zor Gaffari birkaç dakika sonra üst ranzaya tırmanır.

Oruçtur!..

İftar saati henüz gelmemiştir.

Orucun ilk iki günü iftar menüsü “yediği coplardır !”.

Komünistler henüz yerden kalkamamışlardır.

Gaffari’i titrek sesle aşağıya seslenir:

- “Ulan köpekler. Yarın yine aynı şeyi yapın, yine görüşeceğiz” der.

Komünistler bitkin, acı içinde cevap verirler.

- Ulan sen manyak mısın? Halimizi görmüyor musun?. Seni sanki ayırıyorlar mı.? Senide komalık olana kadar dövüyorlar.

Yukarıdan Gaffari’i yarı istihza, yarı tehtidle aşağıya seslenir.

- Bakın adiler, sizin hesap edemediğiniz şu. Siz iki kişi dayak yiyorsunuz ben tek. Ölene kadar devam edeceğim.Sizden iki kişi gider ben tek.Kim kazançlı.? Unuttunuz galiba biz sizinle niye çatışıyoruz? “Ezan susmasın, Bayrak inmesin” diye değil mi?

Ben burda neyin kavgasını veriyorum? Siz o terbiyesizliğe devam ettikçe bana kavga farz.Hodri meydan.Kim sağ kalırsa.” der.

Tecritte bir sessizlik olur.

Ertesi günü Gaffari yine oruçtur ve üst ranzadan aşağıya neler olacak diye bakmaktadır.

Komünistler yine yemeklerini yerler, ve sıra çöplerini sarmaya gelir.

Üst ranzaya bakarlar. Karayağız Antep delikanlısı Gaffarinin kararlılığının işareti “şahin bakışlı” iki kara gözü ile göz göze gelirler.

İki komünist, bir birlerine kısa bir bakıştan sonra Gaffari’ye dönerler ve

- Ver şu Kelebek ilavesini al şu “ilaveni” derler.

Değiş tokuş tamamlanır.

Gaffari artık o gün iftarını “dayakla” açmayacaktır !..

Kuru, kara tayını, taşlı ve mercimekleri tam pişmemiş soğuk yemeği ve bir birine yapışmış hamurlaşmış topak topak olmuş yağsız, tuzsuz soğuk makarnası ve melamin bardaktaki çayı ile iftarını yapacaktır.

Huzurlu ve mutludur.

Şükrü paşanın askerlerinden yine de şanslı olduğunu düşünerek, “süpürge tohumundan” çorba ve çeyrek tayınla iftar yapan Edirne cephesindeki atalarıma acaba layık olabilmiş miyim ?..diye düşünür.

Üç idam İstemi ile yargılandığını unutup, yattığı ranzadan tavanı seyrederken niçin gülümsediğini kim bilebilirdi ki?

HAKKI ŞAFAK SES