Her baba başka bir hikayenin kahramanı. Her babanın bambaşka kızı, bambaşka bir oğlu vardır. Her kızın ve oğulun bambaşka babaları... Anneleriyle büyür çocuklar ama babalarıyla tutunurlar hayata. Baba güven demektir. Anne sığındığın liman ise baba yaslandığın dağdır. Dağlar nasıl heybetli ve yüce ise baba da öyle heybetli ve yücedir. Onun anneniz gibi başınızı okşayacak sımsıcak yumuşacık elleri yoktur ama nasırlı işçi elleri, kocaman parmakları, alın terinin akıp yardığı avuçları vardır. Kan ve ter kokar. Bir parça ekmek getirmek için binbir zahmet çekmiştir. Bu yüzden babanın elleri kutsaldır. Okuyabilene o nasırlı, yaralı ter kokan ellerde peygamberi mesajlar gizlidir. Bu yüzden her baba çocuğunun gözünde heybetli bir Musa gibidir. Babanızın elleri hem tutunduğunuz sağlam bir dal, hem de hayatın sertliğini daha ilk adımda size hatırlatan bir öğretmendir...

Annelerin kaderi kızlarını, babaların kaderi oğullarını etkiler. Bu yüzden kızlar ile anneler, babalar ile oğullar çatışır. Anne hayalini kızında yaşatır, baba içinde ukde kalan idealini oğlunda görmek ister. Karakter kaderdir, kaderini oğlundan kaçırmak ister baba. Hem kendine benzesin ister hem kendini aşsın! Ve kız anneyle oğul babayla şahsiyet kazanır. Anne kızında, baba oğlunda görür eserini. Michelangelo'nun yonttuğu Musa heykelinin karşısına geçip: "Konuş ey Musa!" dediği gibi baba da oğlunun karşısına geçip: "Konuş ey oğul!" der. Oğul konuşmaya başladığında baba susar. Çünkü yerini yeni bir babaya bırakmıştır....

Başta babam olmak üzere bütün babaların, babalar günü kutlu olsun