“Basın toplumun aynasıdır,Basın Mensubu da ayna tutanı;Görevi toplumda olan/bitene karşı ayna tutmak Ve onu olduğu gibi topluma sunmaktır..”

RENGİNİ DE ALIP GÖTÜRDÜN DENİZDEN..
Sen buradayken!
Her şey çok güzel,tatlı ve renk/ahenkti;
Herkes çok mesut/bahtiyar ve şendi,
Meltemsi bir sevdanın şavkı tütüyordu üstümüzden..

Yokluğun!
Rengini de alıp-götürdü denizden;
Gizemli aşkımızın renk ve ahengini de,
Seni Ve Beni de

Şimdi!
Her şey suskun,kırık/ dökük,harap Ve bitap;
“Sokaklar-Dağlar,Ufuklar-Denizler”,
Şimdi her kes yorgun/argın ve umutsuz-bihaber ikimizden;
“İnsanlar-Hayvanlar,Ağaçlar-Çiçekler”,
Hem Senden-hem Benden..

(İHB/Şiir Pazarı Şiirleri-04 Mayıs 2016/Datça)

BİR?                                                                                                                                                Her şey "BİR'DEN" gelir, Her şey "BIR'E" gider çünkü;Allah "BİR",Din Ve Kitap "BİR",Yol Ve Peygamber "BİR",Nur-u Vuslat “BİR” Hesap "BİR'DİR"..

İBRET?
Hiç şüphe yok ki!
Şu fâni Alemde olan/biten Ve olması muhtemel her şey(OLAY VE OLGULAR)Yüce ALLLÂH'İN ilim ve iradesinden ayrı ve bigâne değildir-Zira;Her bir "ŞEY" ancak-Ve ancak Onun "OL!" demesiyle oluşur...
Bu manada!
Her "KAZA/BELANIN" olay ve olgusu,beraberinde "HAYİR VE ŞERRİ" de taşıyan taşıyabilen;Anlaşılması ve de "YAŞANMAK VE YAŞATILMAK AMACIYLA" alınarak "HAYATA GEÇİRİLMESİ GEREKEN" asla vazgeçilmez/anlamlı-Sürekli bir "İBRET" hükmündedir..

Evet!
Her Kaza/Bela asla Vazgeçilmez/Sürekli-Kesintisiz bir "İBRETTİR", çünkü "HAYAT" sadece bir "OLAY VE OLGUYLA" sınırlı değil Ve elbet;"ALLÂH'IN" takdir ve ihsan ettiği bir zamanla "ÖMÜR VE KADERLE" sınırlı olarak devam edecek Ve ayrıca da insanoğlunu "DÜNYAYA" muhatap ve müessir tutarak Onu "İMAR,İNŞA VE İHYA" etmekten görevli ve sorumlu olmak üzere "IMTİHANLA" sınanması da bu zıt ve çift kutuplu "OLAY VE OLGULARIN" sürekliliğini gerekli ve şart kılmaktadır..Eğer böyle olmasaydı insanın muhatap tutulduğu "DÜNYA SINAVININ" da asla bir gereği ve hükmü de kalmazdı..
O halde!
İnsana düşen görev,bu olgusal Kaza/Belalardan şikayet etmek değil-dünya imtihanı için;Onu iyi ve doğru okumak ve Ondan "IBRETLER" alarak onunla "KADERİNİ de “İRŞAT ETMEK ÜZERE" kendi "DÜNYA İMTİHANINI BAŞARMAK VE RABBİNİN RIZASINI KAZANMAK" olmalıdır..
Peki!
Hiç "İBRET" alıyor muyuz-Derseniz;Belki işimize geldiği zaman elbet-geçici olarak alıyoruz,ancak işte sadece "GEÇİCI" olarak?!
Çünkü!
Geçici olan bir dünya'da daimi "KALICI" bir şey yok ki;Her şey ancak "İBRETİNDE" kaim ve daim olabilir-kendisi zamanla unutulup-gider..
Eğer öyle olmasaydı!
-NUH KAVMI helâk olduktan sonra "AD KAVMİ",
- AD KAVMİ helâk olduktan sonra "LÛT KAVMİ,
-LUT KAVMİ helâk olduktan sonra "SEMÛT KAVMİ, Ve de elbet BABİL’İN zalim ve azgın/Sapkın Hanedan Kralı;
-NEMRUT helâk olduktan sonra FİRAVUN Ve EBU CEHİLLER Güruhu bir "İBRET" alırdı Ve de elbet "ALLAH'IN" Dininde sebat eder;Elbet YERYÜZÜ asırlarca kıyıma, gözyaşı "KANA" bulanmaz "İNSANLAR" da böylesine şaşkın Ve sapkın olamazdı..

Demek ki!
Sürekli bir "İBRET" almak yok ki,"INSANOĞLU" kendini daimi olarak başına yığılan bir sürü "KAZA/BELANIN" kucağında buluyor ve yaşadıkça da bulacak..
Çünkü!
Eğer İNSANLARIN sınanması için geçici bir "DUNYA IMTIHANI" varsa-İNSANLIĞİN hayrına, Kendi özgür iradesiyle yolunu/KADERINI seçmek üzere de "İNSANLARIN" üstüne; Elbette ki yüce "ALLAH" Onu sınamak amacıyla fani "KAZA/BELALARINI" da yaratıp-Ömrünce Ona MUSALLAT ettirecektir..
Burada!
İnsana düşen görev,Her "KAZA/BELADAN" makul ve makbul bir "İBRET" almak ve onu "KADERINE" rehber tutarak "İRŞAT" etmektir çünkü;ALLAH yarattığı her bir "KAZA Ve BELANIN" üstüne "HAYIR VE ŞERRİ" de iç/içe ve yan/yana zapt-u rapt ederek, "İBRETİNİ" alsınlar diye aşikar olarak "İNSANLARIN" nazarlarına sermiştir, ki;İsteyenler "KADERİNI" onun "İBRETİYLE" irşat etsin Ve istemeyenler de kendi "İŞRETİYLE" beraber yürüsün/Bulsun Ve yaşasınlar..

Yani!
Sonuçta burası geçici yaşanacak bir ""İMTİHAN" dünyası;Kimisi "KAZA/BELANIN" Aklını/Kalbini-Ruhunu ısıtıp/aydınlatan "İBRETINDE" emin adımlarla yürüyecek, kimisi de Nefsini/Şehvetini-hevesini sarıp coşturan "İŞRETİNDE" kalmayı kendine kar sayarak-Onunla devinip/duracaktır..
Ve yani!
Herkesin "TERCIHI" kendine;Hayatına/Kaderine karışan mı var!?

TÂTLAR'IN TÂDI ORUÇ?
Sanıyorum ki!
İftar'da nimetin verdiği-sermesti koku,tat ve ses ahengi başka hiçbir zaman diliminde pek yoktur ki,adeta;Zehr-u Zer CigaranınTadı bile bir başka hoş abat gelir insana..
O halde!
Beden "NİMETE" doyarken,Ruh da Hikmetle "İBRETE" bakarak-Şükretmeli;O ezeli ve ebedi(Nimet)SAHİBİNE..
Çünkü!
Oruç tatların tadıdır;Hem "Nefis ve Beden" için, hem de "Akıl/Kalp Ve Ruh" için; Bir "İBRET" vardır..
Kutlu ve mutlu olsun..

İMÂN?

İman etmek için,öylesine Âlim/Ulema olmaya gerek yok;Bir Kuşun kanadına aksetmiş olan Ayetin/İBRETİNİ okuyabiliyorsan-tamamdır!

SON/SÖZ;

ORUÇ?
Maksat "AÇLIĞA" değil, "HİÇLİĞE" yol aramak;
Nefse hüsran tattıkça,her "TADA" doyar damak,
Hasret/Hicran "İÇ-İÇE" sar "HİKMETİ" Ruhuna;
"NİMETİN İBRETİ'YLE" çık basamak-basmak.

(İHB/Şiir Pazarı Şiirleri-01 Mayıs 2020-B.Şehir/İst).

NOT;

-Neden ORUÇ,şimdi zamanı mı;Henüz (3/Ay) varken ORUC’A?

-Çünkü, “ORUÇ da geçici bir İBRET, ancak;ÖMÜR BOYU özenle YAŞATILMASI GEREKEN makbul BİR İBRETTİR!”.

Hani!                                                                                                                                                             Anımsatalım dedik,zira ORUCUN sadece(1/Ayı) “AHLAKİ” idman,ikmal eğitimi ve ancak(11/Ayı) da elbet “AMEL’İ” imkan Ve İnfak(Paylaşmak)iş ve eylemine tahsis edilmiştir;ÖMÜR BOYU SÜRECEK..

Sevgilerimle..