Kapısına gelecek bir yardım kolisini dört gözle bekleyen bir anne… Çocuklarının karnını doyurabilmek için umudunu komşunun getireceği bir tas yemeğe bağlamış.

Hayatın Yüzleri

Hayatın sahnesinde her gün sayısız perde açılır…
Kimi “hay hay” der, kimi “vah vah” çeker.
İşte dünyanın kısa ama derin özeti budur:
Bir yanda bolluk, diğer yanda yokluk…
Bir yanda kahkahalar, diğer yanda sessiz çığlıklar…

Kapısına gelecek bir yardım kolisini dört gözle bekleyen bir anne…
Çocuklarının karnını doyurabilmek için umudunu komşunun getireceği bir tas yemeğe bağlamış.

Bir başka köşede, akşamki davette hangi elbiseyi giyeceğini düşünen bir kadın…
Biri açlıkla boğuşur, diğeri seçenekler arasında kararsız kalır.

Kiminin derdi kasasındaki paraları nasıl değerlendireceğidir;
hangi borsaya yatırım yapsam, hangi arsayı alsam diye hesap yapar.
Kiminin tek kaygısıysa, borçlu kapıya dayanmadan önce hangi dostunun kapısını çalacağıdır.

Bir evin dolabında hiç giyilmemiş elbiseler yığınla durur.
Bir başka evdeyse, yıllardır yamalı tek bir hırka…
Kimi lüks bir tatil beldesinde denizin maviliğine bırakır kendini,
kimi bir çadırın ya da harabenin nemli zemininde, bir sonraki yağmura çatısının dayanıp dayanmayacağını düşünür.

Evet, güneş herkesin üzerine aynı cömertlikle doğar…
Ama aydınlattığı hayatlar birbirinden ne kadar da farklıdır.
Biri yeni günün getireceği fırsatları heyecanla bekler,
diğeri yeni günün getireceği felaketlerden ürker.

Dünya dönmeye devam eder…
Sabah akşamı, akşam sabahı kovalar.
Ve her insan, kendi küçük dünyasının içinde büyük bir çarkın dişlisi olur.
Kimisi gülerek, kimisi ağlayarak… Ama herkes bu döngünün içinde bir yer bulur kendine.

Belki de hayat, bu zıtlıkların yan yana var oluşuyla anlam kazanıyor.
Birinin nimeti, diğerinin duası; birinin sevinci, diğerinin sessiz direnişiyle şekilleniyor.
İşte bu yüzden, hayata bakarken yalnız kendi penceremizden değil, diğer yüzlere de dikkatle bakmak gerekiyor.
Çünkü her yüz, insanlık aynasında bize bir şeyler anlatıyor…