Modern çağda işlevini kaybeden kale şehirlerin yerini ticaret almıştır. Çünkü kale şehirler stratejik konumları ve yol ağızlarında olduğundan ticaret şehirlerine dönüşmüşlerdir.

Şehir niçin kurulur, niçin kurulmamalıdır?

Tarihte şehirler insanların ihtiyacına göre kurulmuştur. Genellikle bu bir zorunluluktan doğmuştur. Önce küçük bir köy veya kasaba kurulur sonrasında büyüyüp şehir olur... Genellikle yol ve su kenarlarına kurulan bu doğal şehirler binlerce yıllık geçmişe sahiptirler. Weber ise şehirlerin kuruluşunu mabet, kale ve çarşı etrafında kurulan şehirler diye üçe ayırır. Ona göre de şehirler bunlar etrafında yaşar.

Kadim zamanlarda mabet şehirler, ortaçağ'da kale şehirler, modern çağda çarşı şehirler öne çıkmıştır. Çünkü kadim dönemlerde Göbeklitepe'de olduğu gibi insanoğlu mabet etrafında bir araya gelmiştir. Ortaçağ'da savaşlar yüzünden kale şehirler bir zorunluluktur. Modern çağda işlevini kaybeden kale şehirlerin yerini ticaret almıştır. Çünkü kale şehirler stratejik konumları ve yol ağızlarında olduğundan ticaret şehirlerine dönüşmüşlerdir.

Bu şehirlerin dışında bir de kral ve imparatorların veya büyük komutanların tiranlıklarını ve güçlerini göstermek için kurduklarışehirler vardır. Bazen de başka krallara veya şehirlere nispet olsun diye şehirler kurmuşlardır. Örneğin Büyük İskender atı ve köpeğinin adını verdiği şehirler yanında kendi adını alan veya kendi adına kurduğu şehirlerle ölümsüzleşmiştir. İskenderiye ve İskenderun şehirlerlerini Büyük İskender'in kurduğu söylenir. Urfa şehri ise Büyük İskenderin ani ölümü üzerine onun anısına adı değiştirilmiştir. İskenderin doğduğu Edessa şehrine istinaden eski adı Kaleriu olan Urfa, Edessa adını almıştır. Kahire'nin ilk taşını İslam komutanı Amr b. As koymuştur. Amr b. As tarafından Fustat adıyla kurulan Kahire daha sonra Mısır adını almıştır. Bugün Mısır koca bir devlet adı olmuştur. Bir de Avrupa şehirlerine nispet olsun diye kültürel ve mezhebi kaygıyla kurulan St.Petersburg şehri vardır. Büyük Petro'nun bataklığı kurutup 42 ada üzerine kurduğu bu şehir, Venedik'i örnek alınarak inşa etmiştir. Diğer bir sıfatı köprüler şehridir. Fiziki olarak Venedik'e, kültür olarak Paris ile yarışan bu şehirde büyük Rus edebiyatçıları yaşamış, ölümsüz eserlere mekan olmuştur.

Bütün bunların yanında Avrupa karşısında aşağılık komplesiyle bastırılmış duygularını kışkırtılmış bir şekilde dışa vuran Suudi Prensi Kral Selman da bu büyük imparator ve krallara nispet olsun diye mi, yoksa modern Batı şehirlerinden geri kalmayan İslam şehirleri inşa edebileceklerini göstermek adına "Ayna Hattı" denilen "fütürist Neon mimari" tarzında bir proje hazırlatmış. Projesini yaptırdığı ve 50 yılda tamamlanmasını beklediği "Ayna Hattı" denilen "fütürist Neon mimari" tarzıyla çölde inşa etmek istediği bu şehir projesiyle batıyla yarışacağı sanıyor. Belki de bilinçaltındaki aşağılık kompleksini bununla bastırmak istiyor. Çünkü Suudi Arabistan'ın böyle bir şehre ihtiyacı var mı? Daha önce çöle kurdukları modern bir şehir bedeviler tarafından ilgi görmemiş öylece atıl bırakılmış. Milyon dolarlar çöle gömülmüştür. Kral Selman'ın bu proje şehri tarihte örneği olmayan, yerel ve özgünlükten uzaktır. Ayrıc Avrupalı mimarlara milyar dolarlar verilerek yaptırılmıştır. Tamamen Avrupa zihniyetine dayanan bu modern şehir projesi; "Neom fütüristik mimari diğer adıyla çölde yatay mimari. Beş milyon kişinin yaşayacağı bu şehir, 120 km metre uzunluğunda, 500 metre yüksekliğinde olacak. Ayna hattı denilen bu yapı 1 trilyon dolara mal olacak ve 5 milyon kişiyi yaşayacak! Akabe Körfezi'nden başlayıp sıra dağlar boyunca uzanacak. Yapımı 50 yıl sürecek. Bir Amerikan şirketi tarafından tasarlanmış. Muhammed Selman'ın fikri olan bu şehir Mısır Piramitlerine karşılık yapılacak ve onunla yarışacak" diye tanımlanıyor.

İlginç olan Mısır Piramitleriyle yarışacağı söylenen bu şehir mimarisinde Doğu egzotizminden daha çok Batı modernizmin ritüelleri hakim. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz üzere bir ihtiyaca binaen değil Nemrudi bir kibre ve Firavuni bir amaca ulaşmak için çizilen şehir projesinde tıpkı Piramitleride olduğu gibi binlerce insanın emeği ve gözyaşıyla toprağı karılacak. Nasıl ki milyon dolara yapılan projesinde fakir fukaranın hakkı varsa, inşasında da modern kölelerin gözyaşı ve alınteri olacak! Petersburg gibi dini/mezhebi ve kültürel kaygıdan daha çok bir gösteriş ve israfa dayanan şehrin, kadim şehirler gibi bir ruhu olmayacağı daha bugünden belli. Çünkü taşını toprağını çölden, camını çeliğini ve şeklini batıdan alan bu şehir, zihniyet olarak yerli olamayacağı gibi ruh olarak da Müslüman olamayacaktır. Zira eli kanlı bir prensin kirli paralarla inşa ettireceği şehir, hiç bir zaman temiz olmayacaktır. Aşağılık kompleksi içinde kan ve gözyaşı kokacaktır. Tekrar başa dönecek olursak bir şehir neden kurulur sorusunun cevabını aramak zorunda kalacağız. Çünkü Kral Selman'ın kuracağı şehir, bir şehir niçin kurulmamalıdır sorusuna cevap olabilir ancak bir şehir niçin kurulur soruna cevap olamaz. Eğer olursa kadim şehirlere yazık olur. Çünkü her şehir şehir değildir....