İsveç’in NATO’ya girişi TBMM’de onaylanmazsa ABD ve AB’nin çok sert ve her şeyi göze alacağı bir düşmanlığı ile karşı karşıya kalacağız.

İsveç’in NATO’ya üyeliğinin karar oylaması TBMM’de bekletilmekte. Görüşmeler belirli bir zamana bağlı kalmaksızın ertelendi.

İsveç’in NATO’ya katılması gerçekleşirse Baltık Denizi NATO’nun gölü hâline gelecek.

NATO’nun Karadeniz’de nasıl eli kolu bağlı ise aynı şekilde kuzeyde Baltık Denizi’nde Rusya’nın da eli kolu bağlanacak.

St.Petersburg Baltık kıyılarında esir şehir hâline gelecek.

Rusya’nın Baltık donanma gücü St.Petersburg limanına hapsedilecek.

İsveç’in NATO’ya katılması diğer Baltık ülkelerinin NATO’ya katılmasına benzemez.

Finlandiya’nın Baltık Denizi’ne açılan Botni Körfezi stratejik olarak Rusya’nın güvenliği açısından kritik bir öneme sahip bölge değil. Çünkü Finlandiya toprakları ile Rusya sınırı arasında geniş ve kilometrekarelerce doğal bataklık karasal alanlar var. Bu bataklıklar Rusya’ya karşı NATO’nun Finlandiya üzerinden bir kara harekatı yapmasını imkânsız kılacak doğal bir engel konumundadır.

Fakat İsveç’in stratejik konumu Rusya için çok daha büyük hayati ve kritik öneme sahiptir.

İsveç’in NATO’ya girmesi ile St. Petersburg ve Moskova, Baltık Denizi’inde üstlenecek NATO deniz gücünün kısa menzilli füzelerinin tehditi altına girecek ve bir anlamda esiri olacaktır.

ABD ve AB bu sebeple Türkiye’nin alacağı kararı endişe ve gerginlikle bekliyor.

İkinci bir “1 Mart tezkeresi” benzeri, hem dış ve hem de iç siyasi dengeleri altüst edecek bir uluslararası kriz ihtimali TBMM’nin önünde duruyor.

Net bir ifade ile söylersek İsveç’in NATO’ya giriş vizesini TBMM’den alması demek Türkiye’in 2016’dan beri stratejik olarak yürüttüğü Rusya dahil bölgesel ve Türk dünyası merkezli politikalarının belinin kırılması ve bir anlamda çökmesi demektir.

Rusya’nın Türkiye’nin bu kararını desteklemesi asla mümkün değildir. Ve sonuçları itibarıyla bir ayının boğazı sıkılınca ne refleks verirse Rusya da o refleksi verecektir.

Türkiye ise İsveç’e NATO vizesi verirse bir anda ABD ve AB’nin Rusya, İran ve İsrail merkezli Orta Doğu politikalarının ileri karakolu ve cephe ülkesi olacaktır.

İsveç’in NATO’ya giriş vizesi TBMM’de onaylanmaz ise bu sefer de ABD ve AB’nin çok sert ve her şeyi göze alacağı bir düşmanlığı ile karşı karşıya kalacağız.

Çünkü şu günlerde Türkiye’nin İsrail- Hamas savaşında aldığı pozisyona ve Hamas’a açık insani desteğine ABD dişlerini sıkarak tepkisiz kalıyorsa bunun tek sebebi İsveç’in NATO’ya giriş vizesi için Türkiye’nin kararını beklemesidir.

Yunanistan’a ve Ege’ye yaptığı askeri yığınak işte o zaman daha başka bir anlam kazanacaktır.

1 Mart tezkeresinin ne sonuçlar doğurduğunu ve o gün çatlayan testinin bugün hâlâ çatlağının tamir edilmediğini ve testinin su kaçırmaya devam ettiğini unutmayalım.

İsveç’in NATO’ya girişine ret cevabımızla birlikte bu testi tamamen kırılacaktır.

İşte İsrail- Hamas bölgesel savaşının ne kadar büyüyeceği ve dünyada savaşın nerelere sıçrayacağı Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılmasına vereceği karar sonrası görülecektir.

TBMM’de İsveç’in NATO’ya giriş vizesi için yapılacak oylama partiler açısından da turnusol kağıdı işlevi görecektir.

HEDEP ve CHP’nin ret verme şansı yok.

Saadet, Gelecek ve DEVA partileri ise AK Partinin pozisyonuna göre vaziyet alacaklardır.

İhtimaldir ki eğer AK Parti evet derse onlar hayır diyecek, AK Parti hayır derse onlar da evet diyeceklerdir.

MHP, Yeniden Refah, DP ve HÜDAPAR kesin hayır diyecektir.

İYİ Partiye gelince en zor durumda kalacak olan onlar olacak.

Hayır derlerse kesinlikle ABD ve AB’nin hedefi olacaklar ve “millet ittifakında” iken imzaladıkları 2.000 maddelik AB müktesebatına bağlılık ilanı olan protokol çöpe atılmış olacaktır.

Ve milliyetçi merkeze doğru yelkenler fora denilecektir.

AK Parti grubuna gelince…

Seçimlerden sonra açıkça görülen ve izlenen güvenlik bürokrasisi ağırlıklı hükümet ve dış politika çizgisine baktığımızda AK Parti grubunun da evet demesi mümkün gözükmüyor.

Böyle bir ihtimal yani aksi bir durumda AKP grubunun evet demesi hâlinde iktidarda yönetim çatlağı oluşacak ya da varsa günyüzüne çıkacak demektir.

Bu kritik dönemde Türkiye bunu göze alamaz.

Milliyetçiler olarak duşumuz açıktır.

NATO üyeliğimizin ülkemizi hedef alacak NATO saldırılarına karşı koruma kalkanı pozisyonuna evrildiğinin farkındayız artık.

NATO üyesi ABD başta olmak üzere NATO üyesi birçok ülke Türkiye’ye karşı ve Türkiye’nin düşmanları ile iş birliği içinde onları desteklemeye devam ediyor.

İsveç’in NATO üyeliği inşallah TBMM’de reddedilecektir.

Eğer mahalli seçimler öncesi oylama kararı alınırsa kesin reddedilecek demektir.

Eğer oylama mahalli seçimler sonrasına kalırsa oyalama ve ABD-AB ile taktik karşıtlık devam edecek demektir.

Bizim vaktimiz var.

Fakat ABD’nin AB’nin vakti var mı onu da İsrail Gazze savaşının gidiş hızında ve şeklinde göreceğiz sanırım.

Sizce İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’deki oylanmasında sivil siyasi inisiyatif mi;

yoksa güvenlik ve dış politika bürokrasisi mi belirleyici olacak?

Neden mi soruyorum?

Hâlâ milliyetçi bazı arkadaşların AK Partiye destek ve parti yandaşlığı ile suçlamada bulunarak CHP’li adayların desteklenmesi laflarını ediyorlar da onun için soruyorum.

Yürütmede sivil siyasi güç nerelerde etkili?

Hakkı Şafak SES