Yöresel olarak değerlendirilmiş orman meyvelerimizdendir. Marmelat ve reçel yapımında kullanılmış çok az miktarda da bölgede yaş olarak tüketilmiştir.

“LİKAPA”, “MAVİ YEMİŞ” AVRUPADAN,

“BLUBEREYY” İSMİYLE GERİ DÖNDÜ VE

SOSYETEYE GİRDİ !

Blueberyy’i lüks marketlerin raflarında bir kaç yıldır baş köşede ve oldukça pahallı bir meyve olarak yerini almaya başladı.

Bluberey denilen meyve aslında “yaban mersininin” bir çeşididir.

Türkiye’nin endemik bitkisi olup anavatanı Doğu Karadeniz yani Trabzon, Rize ve Artvindir. Yöredeki adı “Likapadır.”

Polonya, Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya ve Amerika’ya da bizden alınarak aslında “çalınarak” götürülmüş yerel bir doğal meyvemizdir.

Ama ülkemizde bugüne kadar geniş ölçekte tarımı yapılmamış ve yaygınlaşmamış üzümsü meyvelerimizdendir.

Yöresel olarak değerlendirilmiş orman meyvelerimizdendir. Marmelat ve reçel yapımında kullanılmış çok az miktarda da bölgede yaş olarak tüketilmiştir.

Ne olmuştur da son yıllarda duyulmuş ve “zenginlerin” yediği menülerde baş köşeye oturmuştur BLUBEREYY !

Önce tüccar sonrada emperyalist olan “Batının” reklam ve pazarlama tekniklerinin klasik bir benzerini de bu üzümsü meyvemiz “blueberyy’de” görmekteyiz.

Avrupa’nın kuzey toprakları pH’ı düşük, asidik topraklardır. Bilinen bir çok sebzeyi ve meyveyi yetiştirmek zor değil hatta bazı ürünler için imkansızdır.

Bizim doğu Karadeniz’deki topraklarımız da asidik topraklardır. Fakat güneşli gün sayısı ve mikro klima özellikleri ile Kuzey Avrupa topraklarına göre başka birçok ürünün yetiştirmesi için de uygundur.

Çay, Fındık gibi.

Bu ürünlerde asidik topraklarda yetiştirilir.

Fakat Kuzey Avrupa toprakları başta Almanya ve Polonya olmak üzere aynı şansa sahip değildirler. Oralarda ekonomiyi taşıyacak ölçekte çay ve fındık yetiştirilemez.

Geriye asidik topraklarda yetiştirilecek Bluebery gibi orman meyveleri kalır.

İşte bu endemik meyvemizi bu yüzyılın başında keşfetmişler ve bizim Doğu Karadeniz bölgemizden gizlice götürdükleri yöresel isimleri “Likapa”, “Mavi yemiş” olan endemik bitkimizi kendi topraklarında yetiştirmeye ve ıslah ederek yeni çeşitler ile zenginleştirerek üretmeye başlamışlardır.

Çok büyük alanlarda Blueberyy üretimi için planlı bir tarımsal faaliyete girişmişlerdir.

Avrupa’da halkın tanımadığı ve yeni gördüğü bu meyveyi tanıtmak ve sevdirmek içinde yoğun bir propaganda alt yapısı oluşturmuşlardır.

Üniversitelerin ilgili bölümlerinde Blueberyy’in ne kadar faydalı ve süper bir meyve olduğunu göstermek için de araştırma bütçeleri oluşturmuşlardır.

Gerçekten ciddi ve uzun emek isteyen bu büyük bütçeli “Blueberyy” araştırmaları etkili olmuş pazarlama reklamları ile halka hızla tanıtılarak aranan ve yaygın kullanılan bir meyve haline getirmişlerdir.

Ekim alanlarının hızla çoğalması ve üretimin fazlalaşması ile Amerika başta olmak üzere yeni ülkelere ihracatına başlanmıştır.

Türkiye’de bu “kendi topraklarının” meyvesini onlar üzerinden yeniden hatırlamış ve hem tüketmeye hem de üretmeye başlamıştır.

Türkiye’de de Blueberyy yani bizdeki adıyla “mavi yemiş” üretimi hızla yaygınlaşmaktadır.

Ama ilginçtir Doğu Karadeniz’de değil daha çok Bursa ve Antalya’da özel seralarda ve özel sistemler kurularak büyük saksıların içinde yetiştirilmektedir.

Çünkü asidik toprak ihtiyacı dolayısı ile saksılar içinde özel pH düşürücüler, özel bilgisayarlı sistemler ile kontrol edilerek ancak yetiştirilebiliyor.

Tüp bebek gibi.

Özel ilgi ve modern metotlar ve de ithalata dayalı girdiler ile !

Oldukça pahallı yatırımlar yapılmakta ve ciddi milli servet harcanmaktadır.

Aslında Doğu Karadeniz’de doğal ve çok daha az sermaye ve sıfır ithal girdi ile “Likapayı” kendi öz topraklarında yetiştirmek gayette mümkün ve olması gerekende budur.

Daha 5-6 yıl önce Rize’den doğal yaşam alanlarından kaçak toplanan “Mavi Yemiş” bitki uçları, meristem doku kültürü ile üretilmek üzere yurt dışına kaçırılmak istenirken gümrükte yakalanmıştı.

Adamlar bu endemik bitkimizin yani “mavi yemiş’in” farklı çeşitlerinin ana, baba ebeveynlerini hala daha çalma peşindeler.

Doğu Karadeniz bölgemizde doğal ortamlarında daha az maliyetli yatırımlar ile üretilebilecek olan “mavi yemiş’i” özel ve pahallı tesisler ile üretenler şimdilik piyasa fiyatları ve ihraç imkanı dolayısı ile kârlı olabilirler.

Fakat çok sürmez “mavi Yemiş” yani “likapa” ve sosyetedeki adıyla “bluberey” kendi öz vatanında doğal asidik topraklarda üretilmeye başlandığı zaman rekabet edebileceklerini sanmıyorum.

İşte böyle anavatanı senin olan bir ürünü alırlar, allar pullar parlatırlar sonra önce sana satarlar ardandan da üretim teknolojilerini kendilerine bağımlı hale getirerek bu sefer de kendilerine bağlı ürettirip sonrada kendi pazarlarına daha pahallı satmak için senden ürünleri ucuza alırlar.

Ama asıl sorun bu değil elbet.

Adamların adı üstünde kapitalist tüccar ve iş bilmelerinin yanında çalışkanlar.

Ya biz ?

Asıl sorun bizim “devlet aklının” milli ekonomi den uzak tarım da ve gıda da emperyalizmin ayak izlerinden halâ daha habersiz olması.

Brüksel lahanasını, brokoliyi, ejder meyvesini avokadoyu ve çikita muzu nasıl mutfağımıza soktular ve sofralarımıza koydularsa yenileri de sıradadır hiç merak etmeyin.

Batının pazarladığı, tohumundan üretim tekniklerine ve girdilerine kadar kendilerine patentli olan her tarımsal ürünün ülkemize elini kolunu sallayarak girmesi sizce nasıl mümkün oluyor?

Serbest pazar ekonomisi, gümrük birliği, Avrupa uyum paketi fasılları, uluslararası taahhütler ve anlaşmalar vs. vs…

Daha geride neler var bir bilseniz ?

Et ithalatı, gezen tavuk yumurtası, yem üretimi için izin verilen GDO’ku ithal mısır ve soya, NBŞ üretimi, AB’de kullanımı yasak ama ülkemizde serbest olan tarımsal ilaç isimli zehirler ve bitkisel hormonlar !

Ve elbette bir gün inşallah yazmaya çalışacağımız TOPRAKSIZ TARIM tiyatrosu !

Şimdi düşünelim bakalım.

Yoğurdun içine 1 yemek kaşığı 50 tl’ye gelen Bluberey’i atarak yemeği ne zaman ve nasıl öğrendik !

Ve sadece yeni bir meyve mi yiyoruz ya da başak bir şeyleri daha arada yediriyorlar mı?

Ne dersiniz ?

Ne demişti Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ?

“ MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ ZİRAATTIR ! “

Hakkı Şafak Ses