Türk milliyetçilerinin, vatanseverlerin, önündeki gündemin 1. maddesi “birleşmek mi” acaba ? Bence düşünmemiz gereken gündemin 1. maddesi “Tük milletini nasıl uyandıracağız?“

TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN GÜNDEMİ !

Türk milliyetçilerinin, vatanseverlerin, önündeki gündemin 1. maddesi “birleşmek mi” acaba ?

Bence düşünmemiz gereken gündemin 1. maddesi “Tük milletini nasıl uyandıracağız?“

meselesi olmalıdır.

Birleşme söylemleri ve talepleri ne kadar doğru ve olması gereken ise de çok zaman kaybettiriyor ve enerjimizi bitirecek tartışmalara sebeb oluyor.

Ayrıca bu tartışmalar fitnelerin sızmasına da ortam oluşturuyor.

Herkes, bulunduğu parti, sivil toplum örgütü ya da sosyal medyada elinde ki her imkan ve fırsatta Türk milletine kurulan yüzyılın en büyük tuzağını anlatmalıdır öncelikle.

Meydanlarda, sokaklarda, pazarlarda , çarşılarda, düğünlerde, cenazelerde ve evlerde çarpıcı ve sarsıcı örneklerle ülkemizin nasıl örtülü işgale uğradığını anlatmalıyız.

Bu tuzağın hedefi Türklüğün Anadolu’da ki tapusunu elinden almak ve Türklüğü “Türkiye Cumhuriyeti Devletin’nin” makamlarından ve yürütme organlarından tasfiye etmektir.

Sermayesi, üretimi, iletişimi, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile bankacılık ve perakendecilik sektörünün çoğunluğu yabancı sermayenin eline geçmiş geri kalanını da manüplasyona açık elinde ve kontrol edilebilir halde tutan emperyalizmin işgalinde olan bir ülkenin bağımsızlığı sadece lafta kalır.

Ne siyaseti ve ne de devlet yönetimi asla milli ve özgür olamaz.

Güvenlik bürokrasisi kendi önünde ki işleri yapmanın telaşı ile uğraşırken emperyal güçler evlerimizin odalarına, mutfaklarımıza, çocuklarımızın gıdalarına, hastanelerimize, market raflarına, nefes aldığımız ve yürüdüğümüz her yere girdiler ve işgal ettiler.

Ellerimizdeki telefonlar ile zihinlerimize ve ceblerimizde ki kredi kartları ile de boğazlarımıza kadar ellerini uzattılar.

Türk milletini, 1838 Balta limanı anlaşmasından bu yana 187 yıldır ekonomik sömürü altına alan emperyalizm hiçbir dönemde bugün olduğu kadar Türkiye ekonomisine, sosyal hayatına, siyasetine nüfus etmemiş, işgal etmemiş ve kontrolü eline alarak güçlenmemişti.

Ve acı olan diğer bir hususta “duyunu umumiyeye” dur diyen ve Türk milletinin yabancı devletlerin el koyduğu tüm zengilliklerine ve işgaline karşı verdiği “milli kurtuluş” savaşının heyecanını ve duyarlılığını unutmuş olmamız ve henüz halkımızın da bu silkinişin benzerini göstermekten çok uzakta durmasıdır.

İşte her zemin ve her fırsatta milletimizi uyandırmak ve bu “asrın tuzağını” bozmak için önce bilgilenmeli sonra da cesurca ifade etmek üzere kendimizi sorumlu hissetmeliyiz.

İktidara karşı “Türk milliyetçileri” olarak en büyük, en geniş tabanlı ve en cesur ana muhalefeti hızla oluşturmak zorundayız.

İktidara karşı emperyalizm ile arasına mesafe koymayan ve “küresel güçlerden” destek, yardım arayan ve bekleyen hiçbir siyasi partinin Türkiye’de ana muhalefet olama hakkı yoktur.

İnandırıcılığı da olmayacaktır.

Milletimiz iktidarın gitmesine karar vermiştir.

Fakat henüz iktidara kim gelmesi gerektiğine ve kimin küresel emperyalist çeteye gerçekten “Atatürk’ün izinden” giderek 2. Kurtuluş savaşını verecek olan ana muhalefeti henüz görememektir.

İçe dönük “birleşelim” tartışmaları ile zaman ve enerji kaybına sebeb olmadan ister parti ister sivil toplum örgütleri olarak tüm Türk milliyetçileri “halkımızla” her zeminde buluşmalı ve ülkenin idaresine hazır kadrolarını tanıtmalı ve yapacakları işleri tek tek öncelik sırasına göre anlatmalıdır.

Milletimizde oluşacak milli direniş potansiyeli mutlaka “ana muhalefetin de” kim olacağında karar verecektir.

Hakkı Şafak Ses