“Yüce ALLAH, hiç bir insana(korkutarak, yolundan geriye döndürerek ve de ZATINA yöneltmeye zorlayarak) kendisine "İMAN" ettirmek üzere asla "MUCİZE" göstermez

MODEL/MARKA KENT/ADIYAMAN MUCİZESİ                                                            

(Rüyalar gerçek olsa;Gerçekler rüya olurdu..)

“Yüce ALLAH, hiç bir insana(korkutarak, yolundan geriye döndürerek ve de ZATINA yöneltmeye zorlayarak)kendisine "İMAN" ettirmek üzere asla "MUCİZE" göstermez, çünkü; Eğer "ALLAH'IN" böyle bir muradı olsaydı-Denizde tam boğulmak üzereyken "MUCİZEYİ" fark edip son anda tövbe ederek-Kendisine  İMAN eden FİRAVUN'UN talebini geri çevirerek-Onu “HELAK” etmezdi..”

5.BÖLÜM                                                                                                                                     

İMAN İBADET VE MUCİZE?

İman, Zatıyla ezeli/ebedi kadim/kavi bir güç, ilim ve iradenin sahibi olan "ALLAH'IN" varlığına (kudret Ve hikmet tasarrufuna)aklen ve ilmen ikna olarak-Ona; Kalben Ve ruhen İnanarak Ve Onu emin/ehil bilerek güvenerek-teslim olmak ve sığınmak demektir..

İbadet ise, İnsanların iman ettiği varlığın(Allah yada Mahlukatın fayda ve yararına) sahip olduğu Hikmeti/Akıl/izanı kadar  takdir ve tedbir alarak-ALLAHIN/Kitabı(KUR'ANIYLA) beraber indirerek-PEYGAMBERİYLE tüm dünyaya/İnsanlığa ifşa ve ilan ettiği-DİNİNİN; Asla kata Vazgeçilmez ve de hiç değiştirilmez "EMİR VE YASAKLARINA" kayıtsız Ve şartsız uymak üzere-maddi ve manevi varlığıyla  BİAT VE İTAAT etmesidir..

Bu manada!

İman,İbadet Ve itaat ancak-ALLAH'IN Varlığını Ve Birliğini(ONU)önceden hiç görmediği Ve bilmediği halde-ONA;Hasretle Kalben,Ruhen Ve Bedenen (Akıl,izan,ilim ve irfanıyla)  hissederek,inanarak-peşin kabul ve tasdik ederek- lisanen de (Onu) ifşa ve ilan etmekle olur, Yoksa ALLAHIN ibret olsun diye yarattığı "MUCİZELERİNDEN" etkilenerek,korkarak, ONUN Varlık Ve kudretinin "İBRET" gerçeğini bizzat yaşayıp/gördükten sonra değil..

Ve yani!

Mucize ALLAHIN bir ibretidir, ki,zaten, ALLAHIN kendi Zati varlığı bir MUCİZEDİR ve elbet;İNSANLARIN da Yüce ALLAH’A karşı  “BİAT,İBADET VE İTAAT” etmek için  “MUCİZELERE” değil,Onları  “TAHKİKİ BİR İMANLA” Ruhen/Kalben,bedenen ve  lisanen kabul ve tasdik ederek iman edecekleri(güvendikleri,inandıkları ve sığındıkları) bir ALLAH’A ulaştıracak olan  salim ve  sağlıklı bir “AKIL Ve İZANA” ihtiyacı vardır.

EHLİYET VE LİYÂKATİN BAŞKENTİ ADIYAMAN?

Büyük-Büyük Ceddimiz-Bize; Ey Oğul!

“Önce 'Kendini,Rabbini,Halkını Ve Haddini" bil, Fakiri,yoksulu,garibi,yolda kalmışı koruyup/gözetip doyur Ve HÂK/ADALET VE ASALETLE hükmet,Sonra da "EKMEĞİ EKMEKÇİYE Ver,Üstüne de ATEŞ gibi sıcak bir EKMEK.Ver.. Yani Sen-Sen ol, ancak "EMANETİ EHLİNE VER!"; Adama göre/uygun MAKAMI değil,Makama göre/uygun ADAMI ara Ve bul” diye VASİYET etmiş..

O günden beri!

Benim Memleketimde, doğru/dürüst hiç kimse halkın doğrudan kendi özgür iradesiyle seçtiği MİLLETVEKİLİ-BELEDİYE BAŞKANI Ve STK gibi "ÜSTÜN EHLİYET,YETENEK VE LİYAKATI" gerektiren işlerin asla görev Ve sorumluluğunu üstlenmek istemedi-çünkü; Benim Memleketimde Herkes “ EHLİYET VE LİYAKAT” sahibi olduğu halde,içindeki insani haslet ve hasretinden dolayı "L İ Y A K A T I" birbirinde görür..

 

Bu nedenle!

Benim IRGAT/KENT Memleketimde/Asla Ve kata hiç kimsede;

-Hırs Ve Nefse biat ve itaat yoktur,

-Hasutluk, Kıskançlık, kin ve garez yoktur,

-Yalancılık, iftira ve bühtan yoktur,

-Arsızlık, Hırsızlık yoktur,

-Adam kayırma/Öteleme, Hakkını Ve haddini aşma yoktur,

-Beyt-ül Mal’e(DEVLET MALINA) karşı Gaflet, Hainlik Ve nankörlük yoktur

-Mal/Mülk, Makam/Koltuk sevdası Ve İşsizlik yoktur,

Ancak!

Bu "MAKAMLARA" gelenler de  "MAKAMLARI" asla bir daha hiç bırakmak istemezler çünkü,(BENİM MEMLEKETİMDE ZATEN HERKESİN BIR İŞİ/GÜCÜ VAR; Ve de çünkü Ne yapsınlar ki “ONUN/BUNUN/MAKAMININ AĞIR YÜKÜNÜ” başkalarına çektirmemek için-ALLAH rızasına-KENDİLERİ çekmek zorunda kalır?

                                                           

Çünkü!

Benim memleketimde herkesin karnı tok sırtı pektir Ve de çünkü;"BARIŞIN-HUZURUN KARDEŞLİK-GÜVENLİK Ve MUTLULUĞUN BAŞKENTİDİR BENİM GÜZEL IRGAT KENT MEMLEKETİM..

Ve de!

Bu nedenle,"IRGAT KENT GİRDABINDAN ÇIKARAK MODEL VE MARKA KENT PAYESİNE ULAŞMAK ÜZERE;Tüm Medeni dünyada takdir,taltif-gurur Ve Sitayişle  Karşılanan "ADIYAMAN MUCİZESINİ" yarattı..

İşte Mesela;Şu Şiirimizde görüldüğü gibi..

TÜTÜNCÜLER..                                                                                                          

“Vali Mahmut DEMİRTAŞ’A ithaf edilmiştir..”

Eskiden!
Jandarmalar dağ başlarını,
Kolcular köşe başlarını tutardı,
Ölüm kol gezerdi-ENSELERİNDE;
Sıtmaya razı edilirdi yürekleri!”
TÜTÜNCÜLERİN..

Oysaki-TÜTÜN!
Adıyamanlılar için;
Barıştı-Kardeşlikti-özgürlüktü,
İşti/Aştı- ekmekti, suydu-havaydı,
Var olmaktı!
Nasırlı ellerinde tarlaya kırpılan bir umuttu ,
Bebelerin ağzındaki süttü/katıktı,
“Alın terlerini hasada çeviren bir yolculuktu
HAYATLARINDA..

Oysaki-TÜTÜN!
Adıyamanlılar için;
Traktördü, Pulluktu, Çiftti-Çubuktu,
Oğul/kız, Gelin/güveyde dondu/şalvardı,
Düğün-dernekti, zılgıt-halaydı,
Okuldu, eğitimdi, çalışıp-üretmekti,
“Uygarlığa uzanan bir ışıktı/aydınlıktı
UFUKLARINDA..

Narh koyup aldılar ellerinden;
“kestiler hayat damarlarını!”
TÜTÜNCÜLERİN..

Şimdi!
Jandarmanın yerine Polisler,
Kolcuların yerine Maliyeciler
Sokak başlarını tutuyorlar,
Ekmeğini alıyorlar ellerinden;
Karartıyorlar ufuklardaki umutlarını,
“Hayat Ve Uygarlıklarını!?”
TÜTÜNCÜLERİN..

(İHB/Şiir Pazarı Şiirleri/18.Ağustos.2014/DATÇA)

Not;Bu şiirimizi,”Adıyaman Tütün Üreticisine karşı serdettikleri  müşfik ve insani yaklaşımlarından dolayı Adıyaman Valisi Sayın Mahmut DEMİRTAŞ’A” ithaf edilmiştir..

……………                                                                                                                                                                            Pilotun anonsuyla beraber daldığım derin hayallerden sıyrıldım ve gözlerimi ovuşturarak açtığımda saatime baktım-Sabah 6.30’u gösteriyordu..Kemerimi taktıktan sonra üstümdeki esrarengiz puslu mahmurluktan sıyrılmaya çalışırken,uçağın pencere camındaki perdesine düşüp yansıyarak yüzüme vuran güneşin  parlak huzmelerini fark edip perdeyi çektiğimde, aman Allah’ım bu ne güzellik? deyip adeta;Güneşin, sanki yerden,lavları üstünden aşa-aşa dökülen küremsi kızıl bir ateş halesi şeklinde etrafına sarı,al,yeşilimsi,mor ışınlar savurarak yükselen silueti karşısında büyülendim/kaldım..

Nasıl büyülenmeyim ki? Aklıma hemen bunun benzer bir örneği geldi Ve O zaman da çok şaşırmış-büyülenmiştik çünkü;GÜNEŞ SANKİ YERDEN GÖĞE DOĞRU yavaşça ve sessiz-sessiz YÜKSELİYORDU, çevresine ışın huzmeleri savurarak “GÖKLERE FIRLATILAN ROKET Misali..

Evet!

Galiba, buna benzer bir olayla ilk kez(Adıyaman’da 1972 yılında büyük bir coşkuyla yapılan ve benim de Ankara’daki bir derginin(YAŞAM)Adıyaman Temsilcisi/Yazarı olarak katıldığım “1.ADIYAMAN NEMRUT FESTİVALİNDE” nemrut dağında konakladığımızda “sabah güneşi” doğduğunda görmüştüm..

Sonra başımı çevirdim Uçaktakilere baktım,galiba Onlar da şaşırmışlardı..Bir kaç koltuk ötede ön sıralarda oturan değerli dostum Gazeteci/Yazar Mahmut TEKİN, artık geri kalan ömrünü bilime adayan Prof Dr. ABUZER DEMİR hemşerime hararetle bir şeyler anlatmakla meşguldü benim ayakta tuhaf-tuhaf etrafa baktığımı fark etmeli ki,bana dönüp el kol hareketleriyle(Tamam artık,gözün aydın nihayet ADIYAMAN’A geldik,der gibi) bir şeyler anlatmaya çalıştı ve ben de tamam diyerek-tekrar yerime oturdum..

Elbette!

Nihayet Adıyaman’a gelmiştik,Uçağımız bir iki manevradan sonra yere inecek ve Bizlerle beraber bu güne hazırlanan;Mahşeri bir kalabalık(SAYIN İL VALİSİ,İL VE İLÇE BELEDİYE BAŞKANLARI,İLÇE KAYMAKAMLARI,STK BAŞKAN VE ÜYELERİ,HALK VE BASIN MENSUBU DOSTLARIMIZ) bizi karşılayacak kucaklayacak,hasret giderecek ve sonra hepimiz birlikte el ele ve gönül-gönül’e, güle/oynaya “ADIYAMAN KOMMAGENNE ULUSLARARASI HAVA LİMANINDAN-MODEL/MARKA KENT ADIYAMANA DOĞRU” üstlendiğimiz “GÖREVİ” bizzat yerinde uygulamanın coşkusal hasretiyle yola çıkacağız..

Çünkü!

Önümüzde bizi bekleyen-Onlarca İş;Toplantı, Konferans,Panel sunumu,Film-Tiyatro-Müzik Ve Sergi Gösterimi,Spor Müsabakaları,Misafir,Ağırlama,Konaklama ve Gezi vb. gibi, İL’İN dört bir yanında-SERGİLENECEK olan çok önemli ve yoğun işlevlerimiz vardı..

………………..

Derken/Ansızın!

Hanımın sesiyle irkildim,buyurun hanım ne var dedim;Seni arıyorlar,arkadaşın galiba dedi..

-Aldım telefonu ALO! dedim, baktım ki karşımda Sevgili Mahmut TEKİN üzgün bir sesle,

-Halil Bey, maalesef “KORONA/VİRÜS’TEN” dolayı “ETKİNLİĞİMİZ” iptal edildi,dedi..

-Ben,Etkinliğin hangi zorba “DERUNİ/VİRÜS” illetinden iptal edildiğini biliyorum ya;Lakin her neyse!dedim Ve olduğum yerde adeta yığılarak-dalıp/kaldım..

…………………

Birinin omzuma dokunarak,kalk-kalk yağmur yağacak, hem bahçe de soğudu;Sen bu gidişle (Bahçe’de sürekli uyuklayarak/Derince Rüyalara dalarak)hasta falan olacaksın;Kalk içeride yaz ne yazacaksan artık-demesiyle açtım gözümü baktım ki karşımda bizim Hanım..

-RÜYA MI GÖRDÜN, DEDİ YOKSA?

-GALİBA DEDİM, ÇOK GÜZEL BİR RÜYAYDI!

-KUSURA BAKMA,BİLSEYDİM UYANDIRMAZDIM..

-Yok-Yok, BİTMİŞTİ! Zaten.. Sağ olsun sevgili Mahmut TEKİN dostum biraz önce Telefonla “BANA” haber vermişti; Bu “RÜYANIN BİTTİĞİNİ” ,ne yapalım-Bitirenler sağ olsun! dedim.. ………………..

Bahçe Masasının üstündeki BİLGİSAYARI kapatarak çantasına yerleştirdim,içeri götürmek üzere Hanıma verdim,sonra uzanıp önümdeki paketten bir sigara çıkararak yaktım;Kalkıp Bahçe’de bir başıma “BİR İLERİ-ÜÇ GERİ” sabaha kadar “RÜYALAR GERÇEK OLSA GÜNEŞİ DURDURURDUM” misali “GÜNEŞİN DOĞUŞUNU” bekleyerek dolanmaya başladım..

Sevgilerimle..