İnsan ölür köyü üzülür.

İnsan ölür alem üzülür!.

İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun.Amenna ve saddakna.

Yazıma: Muhsin Başkanın 99 parti kurucu üyesi arasında birlikte olmak şerefine nail olduğum ve bu vesile ile rahmet, sevgi saygı ve özlemle andığım merhum Abdürrahim Karakoç ağabeyimin;

“Vallahi bana sorarsanız Muhsin Başkan, han köşesinde ölemezdi.

Ona dağın zirvesinde ölmek yakışırdı.”

sözleri ile başlamak istedim ebedi siyasi liderim ve ağabeyimi hasretimin 13.yılında saygı, minnet, rahmet ve Fatihalarla anarak.

O acı günde beraber çektirdiğimiz güzel bir günün anısı fotoğrafımıza bakarken önümdeki bir kağıda

şunları yazmışım gayri ihtiyarı…

Gençliğimiz vatanın sokaklarında,

Ülkümüz bir dağın zirvesinde,

Yol başımız “ulaşmak istediği” ile,

Gülmelerimiz ise fotoğraflarda kaldı.

Kar yağıyor Ankara’da.

Ceketsiz ve paltosuz dolaşıyorum kar üstünde..

O üşüdü diye …

Tarih ve zaman şahit ki… Gönül coğrafyamız ve de bütün mazlumlar onu çok sevdi.

Rahmetli ninemin bir sözü vardı :

“Bir insan ölür, evi üzülür.

Bir insan ölür, köyü üzülür.

Bir insan ölür alem üzülür.”

O’nu ulaşmak istediği sonsuzluğun sahibine uğurlamak için katılan o mahşeri izdihamla hep birlikte gördük ki, onun gidişine bir kendi yol arkadaşları ve camiası değil alem yanmış ve kavrulmuş.

Öyle ki, toplumun her kesiminden, siyasetin her renginden insanın akın akın gelip büyük bir üzüntü ile başsağlığı dilemeleri sanırım rahmetli Genel Başkanıma mahsus bir fenomen idi.

Fenomen diyorum çünkü, Tunceli milletvekilimiz merhum Kamer Genç Bey’in bizzat taziye ziyaretine gelip bana başsağlığı dilerken hıçkırıklarla ağlayıp  konuşamamasını..,

CHP nin o zaman ki Sayın Genel Başkanı Deniz Baykal Bey’in bizzat taziyeye gelerek “TBMM sigortasını kaybetmiştir.” sözleri ve olay ile ilgili bazı iddiaları açıklığa kavuşturmak için teknik yeterlilik gerektiren konularda iki milletvekilini görevlendirmesini başka nasıl izah edilebilirim.

Sultan-üş Şuara’nın, “Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu’nun” tabirindeki Sakarya’nın ete kemiğe bürünmüş hali idi rahmetli Genel Başkanım.

O pozitif siyasetin sağduyusu ve Allah şifa versin, Deniz Baykal Bey’in tabiriyle; O.. TBMM’nin sigortası, Türk-İslam dünyasının da yılmaz, usanmaz, bıkmaz bir savunucusu ve serdengeçtisiydi.

Kadirşinaslığı, samimiyeti, diğerkâmlığı, cesareti ve merhameti ile Aziz milletimizin bütün güzel özellikleri sanki onda vücut bulmuştu.

O gerçekten Anadolu insanının devlete uzanan eli, tevazu sahibi ilkeli duruşu ile dupduru bir Anadolu çocuğuydu.

Köşeli bir insandı ve yaptığı her işte, attığı her adımda önceliği Allah’ın rızasını kazanmak idi.

Secdeyi Rahmanda iki büklüm kul, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir evlattı.

Onun derdi sadece Edirne ile Ardahan arası için değildi.

O’nun derdi 1 milyar 700 milyon kardeşinin İstiklali ve istikbaliydi bu derdini de;

“Bir hayâlim var; bütün vatandaşlarımızın ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı bir Türkiye hayâl ediyorum.

Bir hayâlim var; başını örtenle açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız, kardeşçe yaşadığı bir ülke hayâl ediyorum. 

Bir hayâlim var; Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni ayrımı olmadan zengin, fakir ayrıcalığı görülmeden imtiyazsız, sınırsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyorum. Kısacası Balkanlardan Çin Seddi'ne kadar kaynaşmış güçlü bir Türk dünyası hayâl ediyorum."

Sözleri ile ifade etmişti.

Tekrar rahmet ve Özlem’le anıyor ve onun hayallerinin bir kısmını gerçekleştiren Sayın Cumhurbaşkanımızın;

“Milletimiz, merhum Yazıcıoğlu'nu, ülkemizin birliği için bedel ödediği mücadelesi, milli iradeye leke sürdürmeyen tavizsiz duruşu, örnek şahsiyeti, cesareti, yiğitliği ve samimiyeti ile her daim hatırlayacaktır."

sözleri ile yazıma son verirken siz kıymetli okurlardan Genel Başkanım ve bütün şehitlerimizin Aziz ruhları için bir Fatiha istiyorum.

Lillahi teâla el fatiha.