Sevdanın, aşkın kağıda dökülmeden yazısız, ama gönüle yazılan bir yanı vardır; söz yasası gönül mührüdür, yeter ki duru olsun, samimi olsun, hesapsız kitapsız olsun.

Erich Fromm der ki;

Yaşamak gibi sevmek de sanattır, sanat da öğrenilen bir eylemdir. Bu yönüyle de sabır, sadakat ve özveri gerektiren güçlü bir duygudur.

Üzücüdür ki, bu yüzyılda yalancı sevdaların, yalan aşkların, orta yerindeyiz.

Sevdanın, aşkın kağıda dökülmeden yazısız, ama gönüle yazılan bir yanı vardır; söz yasası gönül mührüdür, yeter ki duru olsun, samimi olsun, hesapsız kitapsız olsun.

Sadece yüreğin birleştiği, sarıldığında fizik kurallarının altüst olduğu, kimyanın erozyona uğradığı anlar vardır. Çekim yasasını da kaldırdığımızda, sarılanların göğsünde kelebeklerin uçuştuğu, damağında kakao tadı, tarçın rayihası, burnunda çilek kokusu yayılır. Etraf, tenlerin amberin kokusuyla dolar.

Orada berrak, duru, masmavi bir manzara vardır. Sevdaya dair şarkılar mırıldanır, o mırıltılarla gönüllere köprüler kurulmuştur. Bütün aşklara, aşıklara ulaşan hazların yegane yolu burasıdır.

İstek sadece yüreğin talebidir. O haz kalsın, sair duygular yok olsun, şehvetli bakışların sıcaklığı aşıkların ellerine bulaşsın.

Ve perde açılsın, masumiyet karinesi temiz duru renklerle birlikte yollarımıza çıksın.

Gecenin ilerleyen saatlerinde kalp damarlarından sadece mavi kan aksın. Damarlarımızın üstündeki pırıltılarda sevinç adacıkları kuralım. Melek yürekli herkes davetlimiz olsun. Herkes kral, herkes kraliçe olsun.

Dualar edelim, sevda yalanları olmasın, yalancı aşklar sokulmasın içimize. Bir kaç kişi de kalsa yanımızda yöresinde, onlar da sevmesini bilen kalp sahipleri olsun.

Tenimizde kurduğumuz "ada", sevdalıların dansı pisti olsun. Kral ve kraliçelerin danslarına kelebekler eşlik etsin. Yıldızlar konfeti gibi yağsın üzerlerimize.

Dolunay gece lambası, gökyüzü tacımız olsun.

Ve isteyelim ki orada sadece sevmek, sevilmek olsun.

Her sey tanrilar için, tanrılar aşkına olsun!..