Hiçliğin içini doldurur gibi yapılan sahte yüceltmeler... Varlıkla ilgisi olmayanların, "olmuş gibi" gösterildiği bir tiyatro sahnesi... Oysa hakikat, gösteriden ibaret değil
Hiç…
Hiçliğin içini doldurur gibi yapılan sahte yüceltmeler... Varlıkla ilgisi olmayanların, "olmuş gibi" gösterildiği bir tiyatro sahnesi... Oysa hakikat, gösteriden ibaret değil ve maskeler ne kadar parlatılırsa parlatılsın, yüzü olmayanlara yüz kazandırmaz.
Bilgisizliğin bilgeliğe, yüzeyselliğin derinliğe, densizliğin cesarete karıştırıldığı bir ahval içindeyiz. Türkçeye bile yabancı düşmüş bir dilde, tarihin yükünü bilmeyen omuzlarla, ekonomiyi pazarlıkçılıkla, psikolojiyi dalkavuklukla karıştıran bir anlayış... Varlığı sadece ses çıkarmaktan ibaret sanan bu silüetlerin, hakikati kavrama yetisi de kendini anlama iradesi de yok.
“Kendisini tanımayan, hiçbir şeyi tanıyamaz; kendini kandıran, her şeyi kandırılmış sanır.”
Kimse onlara "dur" demediği için, durmaları gerektiğini hiç düşünmüyorlar. Sessizliğin bazen sadece nezaketten ibaret olduğunu, suskunluğun sabrın son halkası olabileceğini algılayamıyorlar. Sürekli konuşarak var olmaya çalışanların asıl derdi, içlerindeki büyük yokluğu bastırmak.
“Kibir, cehaletin kendini varlık zannetmesidir. Oysa gerçekten bilen, her şeyin ne kadar az bilinebildiğini bilir.”
Kimsin sen?
Nesin sen?
Seni sen yapan ne?
Ve hakikaten, kendini ne sanıyorsun?
Tutarsızlıklarınla, çözülememiş egolarınla, öğrenilmemiş ödevlerinle ne zaman yüzleşeceksin?
Neden her tenkitte bir saldırıya geçiyorsun?
Sahi, içi boş bir özgüvenin arkasında ne kadar büyük bir yetersizlik gizlenir, hiç düşündün mü?
“İnsan, içini dolduramadığı benliğini, dışa saldırarak korumaya çalışır.”
Davranışların, sabrın sınırlarını zorlayan bir hoyratlık, görgüsüzlüğün ideolojiye dönüşmüş hâli. Ve evet, farkında olmadan değersizleştirdiğin her şey, önce seni çürütüyor. Ahlaklı olanı küçük görmekle başlayan bu yolculuk, sonunda tüm değerlerin ölümüne çıkar.
“Değeri küçümsemek, değersizliğe alışmakla başlar. En son, çürümenin kokusu bile fark edilmez olur.”
Bir kara delik gibi etrafında ne varsa yutuyorsun: Ölçü, tartı, utanma, vicdan, asalet… Kendi boşluğunun yerçekimiyle etrafı yok ederken, hâlâ bir şeyler inşa ettiğini sanıyorsun.
“Bilinçsizce yapılan her yok ediş, önce yapanı yok eder.”