Türkiye herhangi bir konuda herhangi bir şeye geç kalmış değil. Geç kalmak için yola çıkmış olmak ya da yola çıkmaya karar vermiş olmak gerekiyor. Bu anlamda Türkiye'nin hiçbir şeye geç kaldığını söyleyemeyiz.

Bir yere varmak istemiş de birileri tarafından engellenmiş değil. Dış güçler, yedi düvel, kurtlu kiraz işin bahanesi yani.

Türkiye’nin bir ekonomi politikası yok, üretim politikası, eğitim politikası yok. Olmamasında kendisinden başka kimsenin dahli de yok. Türkiye’nin üreten bir ülke olması en çok batının işine gelir. Türkiye halkı ne kadar çok zengin olursa batılılar o kadar çok kazanır çünkü.

Türkiye’nin üreten bir ülke olmaması Türkiye’nin belki de en bilinçli politikalarından biridir. Bütün ekonomisi, vergiden, faizden ve cezadan oluşan Türkiye’nin, bütçesinin neredeyse yarısından fazlası dışarıdan ithal ettiği ürünlere uyguladığı vergilerden oluşmaktadır. Bizler, yani 80 milyon Türkiye halkları olarak ne kadar çok tüketirsek Türkiye bütçesine o kadar katkı sağlamış oluruz.
***
Türkiye bugüne kadar neden yerli otomobil üretimine geçmedi sorunsalına geçecek olursak, çünkü üretmek istemedi. Üreteceğini söylediği yerli otomobili üretip üretmeyeceği de bir soru işareti olarak önümüzde duruyor.

Üretmek istemedi, çünkü otomobil üreten ülkelerden kat be kat fazla kazandı. Almanya’nın 5 bin dolar kazanamadığı otomobilden 40 bin dolar vergi aldı mesela.

Üretilecek olan yerli otomobillerin halihazırda Afrika ülkeleri de dahil herhangi bir ülkeye bahsi geçen 100 ila 200 bin lira arasında satılması mümkün görünmüyor.

Avrupa Birliği ülkelerinde ve daha birçok ülkede mesela Suudi Arabistan’da bile 25-30 bin dolara sıfır Mercedes alınabiliyorken, aynı Mercedes Türkiye'de üzerine 30 bin dolar ÖTV-KDV eklenerek 60 bin dolara satılmaktadır.

Türkiye halihazırda bir Clio’dan bile 30 bin Tl. ÖTV alıyor. Bugün Türkiye’de 80 bin ya da 100 TL’ye satılan araçlar, Afrika ülkelerinde 40 ila 50 bin TL arasında satılıyor zaten.

Peki Türkiye üreteceği yerli otomobilleri iç piyasada hangi şartlarda satabilir?

Eğer iddia edildiği gibi 100 ila 200 bin arasında satışa sunulacaksa, ithal otomobillerin vergisinin asgari olarak iki ya da üç katına çıkarılması gerekiyor.

Yani 20 bin dolara aldığı bir aracı 50 ya da 60 bin dolardan satışa sunması gerekiyor ki, yerli otomobili satabilsin. Bu Türkiye ayağı için geçerli.

Dış Pazar ayağına gelecek olursak, yerli otomobili dış piyasaya sürmesi için Türkiye’deki satış fiyatının en az yarısına satması gerekiyor.

Mesela Almanya’daki bir Türk vatandaşı 20 bin dolara Mercedes alabilecekken, 30 bin dolara yerli otomobilimizi neden alsın?

Kaldı ki, birçok Avrupa ve Afrika ülkesinde 3-5 bin Euroya ikinci el BMW ya da Mercedes dahi almak mümkün.

Durum böyleyse, otomobil üreten ülkeler neden otomobil üretiyor?

Çünkü onlar sadece otomobil değil, tüketebilecekleri her şeyi üretiyorlar ve bağımlı oldukları ülkeleri de bir şekilde onlarda olmayan bir üretimle kendilerine bağlıyorlar. En önemlisi de vatandaşlarının kazancına göz dikip, bütün bütçeyi onların sırtlarına yüklemiyorlar, çünkü buna ihtiyaçları yok.

Sonuç alarak Türkiye bilinçli olarak bugüne kadar herhangi bir üretim işine girişmedi, var olan üretimini de zaman içerisinde sona erdirdi. Sadece otomobil değil, hiçbir şey üretmedi. İthal ettiği ürünler üzerinden alınan fahiş vergilere gözünü diktiği içindir ki bu ülkede tarım ve hayvancılık başta olmak üzere her alanda dışa bağımlı kaldı. Ama bu bağımlılık zorunlu olmaktan çok gönüllü bir kölelik üzerine kuruluydu. Çünkü varlığını gönüllü köleliğine borçluydu.

Kazanan Türkiye, kazanan batı demektir. Türkiye ne kadar çok üretir ve ne kadar çok zengin olursa batı da o kadar çok memnun kalır bu işten. Sonuçta bugün 80 milyon olarak bütün kazancımızı dış borçların faizine ödüyoruz. Ama bu devasa dış borçlar 80 milyona yapılan yatırımlardan çok, ülkeyi yönetenlerin israf, şatafat, har vurup harman savurmak ve alınan borçları eşe dosta ve yandaşlara peşkeş çekmesinden kaynaklanıyor.

80 milyonun feryadını duymazdan gelip bir gecede elektriğe ya da doğalgaza, yüzde otuz zam yapabilen, ya da akaryakıt zammını otomatiğe bağlayan, ya da dilediği konularda bu ülkenin yüzde ellisini karşısına alarak, “çatlasanız da patlasanız da bu işi yapacağız” diyen bir Türkiye’nin istese soğan, patates, sarımsak üretmemesi mümkün mü?

Bir Tütün ülkesi olan Türkiye’nin bir tek yerli sigara markasının olmaması kimseye manidar gelmiyor. Çünkü sigaradan aldığı ÖTV bütün ithal otomobillerden aldığı ÖTV’nin tam üç katı.

Mevzu üretmek değil. Üretmek Türkiye’nin işine gelmiyor. Taş atıp kolu yorulmuyor sonuçta. İtibarı ve şatafatı için ihtiyacı olan her şeyi vatandaşın cebine taktığı hortumla söğüşlüyor. Ama aynı şeyi değil bir batı ülkesinin bir Afrika ülkesinin dahi yapma olanağı bulunmuyor. En son İran’da benzine yapılan üç kuruşluk zammın halkı nasıl isyana sürüklediğine, nasıl sokaklara döktüğüne, nelere mal olduğuna hep birlikte tanıklık ettiniz.

Tekrar yerli otomobile dönecek olursak, yerli otomobilin amacına ulaşması için Mercedes, Audi, BMW gibi bütün makam araçlarının elden çıkarılması gerekiyor.

Vatandaş tarafından kullanılması ve üretici firmanın ithal otomobillerle rekabet edebilmesi için devletin yerli otomobillerden ÖTV almaması gerekiyor. Bu da devlet için ciddi bir vergi kaybı anlamına geliyor. Ama bu kaybı kullanmayacağı ithal araçlara ödediği Eurolarla kapatması mümkün tabi.

Dış pazara açılabilmesi için, ve otomobil üreten ülkelerle rekabet edebilmesi için, -ki halihazırda bu mümkün görünmüyor- çok makul fiyatlarla piyasa girmesi gerekiyor.

Bugüne kadar bilinçli olarak üretimden kaçan Türkiye’nin, yerli otomobil üretmeye karar vermesi ve kararını uygulayıp uygulamayacağını yaşayanlar zamanla öğrenecektir.

Mevzu üretilecek otomobilin Türkiye’de üretilip üretilmeyeceği değildir. Mercedes’in birçok modeli bugün Güney Afrika’da üretilmektedir ve kullanılan motor da Almanya’nın kendi üretimi değildir. Esas olan markanın sizin olması ve rekabet edilecek fiyatlarla üretilebiliyor olmasıdır. Değilse yerli otomobil üretilecek diye yeni vergilen salınması an meselesidir.

Ama şu bir gerçek ki, bundan 30 yıl önce otomobil üretmek bugünden çok daha kolaydı. Çünkü 30 yıl önce Türkiye bütçesi bugün ki kadar dışarıdan ithal edilen ürünlerden alınan vergilere bağımlı değildi.

80 milyonluk bir ülkede otomobil üretmek kimseye karşı kazanılmış bir savaş değildir. Olsa olsa bu savaş Türkiye’nin kendisine karşı kazandığı bir savaş olacaktır. Öyle basında yazıldığı gibi Almanya, Fransa ya da Japonya’nın korkudan tir tir titrediği de bir şehir efsanesidir. Onlar her Türk vatandaşının rüyalarını süsleyen otomobilleri 8-10 aylık maaşlarıyla çok rahat bir şekilde satın alabiliyorlar zaten.

Son olarak Türkiye her konuda olduğu gibi yerli otomobil konusunda da geç kalmış değildir. Bir yola koyulmayı düşünmeyenler asla geç kalmazlar çünkü.

29 Aralık Pazar – 2019 – 23.22